Şimdi Değilse Ne Zaman?

Batı felsefesinde, amaca ulaşmak için her türlü aracı kullanmanın meşru ve geçerli sayılması fikri, İtalyan düşünür Makyavel ile başlamıştır.

Amaca ulaşmak için her türlü çareyi mübah saymak şeklinde ortaya çıkan yozlaşma belirtileri, özellikle azgelişmiş ülkelerde büyük tahribata ve sosyal çözülme tehlikelerinin artmasına aracı olmuştur.

Kültür bir cemiyetin sahip olduğu maddi ve manevi kıymetlerden oluşur ve toplumun içinde mevcut her türlü bilgiyi, alakaları, kıymet ölçülerini ve zihniyet ile her türlü davranış şekillerini içine alır

Kültürel değerlerin yozlaşmaya uğraması sahip olunan dilin, dinin, ahlaki değerlerin, örf ve adetlerin yozlaşmaya uğraması demektir.

Bu anlamda kültür ve içinde barındırdığı unsurlar bir toplumu ayakta tutan değerler ise bu değerlerin yozlaşmaya uğraması ve giderek yok olması, toplumsal düzenin yozlaşmaya uğraması ve giderek toplumun yok olması anlamına gelmektedir.

Tarihin her devrinde bu tür yok olma örnekleri karşımıza çıkar ve bakıldığında yine tarihin her devrinde kendi öz kültürlerini koruyan toplulukların bazı medeniyetlerin hâkimiyetlerine girseler de yüz yıllar sonra bile tekrar bağımsızlıklarını kazandıkları görülecektir.

Özellikle küreselleşme sürecinde gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerin sadece siyasal yapılarını etkilemiyor; aynı zamanda kültürel yapılarını da tahrip ediyor. Bu tahribatın en büyüğü kitle iletişim araçlarının ve bu kitle iletişim araçlarından da televizyonun etkisiyle gerçekleştiği görülüyor.

Küresel gücü elinde bulunduranlar kendi yaşam tarzlarını, tüketim alışkanlıklarını, dillerini, dinlerini etki alanına giren toplumlara empoze ediyor ve bu toplumların sahip oldukları kültürel değerler yavaş yavaş ortadan kayboluyor.

Toplumların kültürel değerlerini kaybetmesi demek, zamanı geldiğinde toplumun da kaybolması demektir.

Yapay kültür üreticilerinin oluşturduğu kaynaklardan beslenen televizyon yayınları, toplumsal değerlerin, köklü inançların, değişme ve bozulma sürecini hızlandırıyor. Çünkü kitle kültürü içinde kullanılan unsurlar genellikle, geleneksel kültüre, inançlara aykırı özellikler taşıyan unsurlardır.

Bir ülkede sosyal bütünleşmeyi sağlayan şartlarda bozulma başladığı zaman sosyal çözülme de başlamış demektir.

İnsanların bir zamanlar konuşmaya dahi utanarak çekindikleri bazı konuların, bugün, toplumda çok rahat bir şekilde konuşulur olması, hatta alenen işlenir hale gelmesi, toplumda da herhangi bir tepkinin oluşmaması bu tehlikeyi daha da vahim hale getirmektedir.

Çünkü televizyon programlarında, gazetelerde, haber sitelerinde, sosyal medyada ve magazin dergilerinde, her tür ahlaksızlık pervasızca sergilenmekte, cinsellik, müstehcenlik, alkol kullanımı özenilen bir değer haline getirilmektedir.

Bu kadarla da yetinilmeyerek ahlaki değerlerden yoksun kişilerin yaşam tarzları imrenilecek tarzda sunulmakta ve bunların karanlık ve kokuşmuş yaşamları çekici gösterilmeye çalışılmaktadır.

İşin daha da vahim yanı, bu gibi kimselerin ahlaksızlıkları, çürümüşlükleri, kokuşmuşlukları, çağdaşlık, modernlik ve bir cesaret örnekliği olarak topluma ve gençlere sunulmaktadır.

Ne yazık ki bundan en çok gençler etkilenmektedir. Reklâm, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda da hep aynı mesajlar verilmekte, kitlelerin dini, ahlaki değerleri yok sayılarak, sapkın ve batıl ideolojiler özendirilmektedir.

Edebiyatımızın en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen merhum Peyami Safa bir açıklamasında aynen şöyle diyor:

"Bir milleti yok etmek isterseniz askeri istilaya gerek yoktur. Ona tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısı ile manevi değerlerini, ahlakını ‘bozmak’ ve soysuzlaştırmak kâfidir.”

Milletimizi öz benliğinden, dininden, tarihinden, kültüründen, manevi değerlerinden uzaklaştırmak için bize nasıl yalan, yanlış bir tarihin dayatıldığını bilmek ve öğrenmek mecburiyetindeyiz.

Yeni yetişen genç nesillere yalan yanlış ve uydurulmuş bir tarihi değil, gerçek  tarihimizi doğruları ve yanlışları ile birlikte öğretmek mecburiyetindeyiz…

Peki bu yozlaşma, çürüme, eprime ve yok olma sürecini tersine çevirmek için değişim nereden başlamalı?

Bu sorunun cevabını bize Kura'n-ı Kerim veriyor:

"Bir toplumu oluşturan fertler kendi iç dünyalarındakini değiştirinceye kadar, Allah onların oluşturduğu toplumu değiştirmez" (R'ad, 11)

hikmet-kizil-002.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum