Mehmet Aluç
Mahallede Taşlanmak
Düşünce dünyamızın halkalarından olan Yedi Güzel Adamın sonuncusu Rasim ÖZDENÖREN de bu dünyadan terk-i diyar etti. Allah tüm ölmüşlerimize rahmeti ile muamele etsin. Ve her bir sonla birlikte yeni başlangıçlar da beraberinde çok değişik ve karmaşık bir duygu getirmektedir. İçinde bulunduğumuz duygu da Yeni Güzel Adam’ların çıkıp çıkmayacağıdır.
Bunu bir kenara bırakırsak; içinde bulunduğumuz zaman dilimi, birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu sorunlar, çözülmesi için çaba sarf edilmeyen veya çaba sarf etmekten korkulan sorunlardır kanaatimizce. Nitekim İslam’ın, müteşâbih konularının ve içtihadi mes’elelerinin içinde bulunduğumuz zamana, mekâna ve şartlara göre yeniden yorumlanamaması veya yorumlayanların linçe tabi tutulması ve sosyal mecralarda yargısız infaza uğramasının adıdır MAHALLEDE TAŞLANMAK.
Küresel bağlamda ekonomik dengelerin değiştiği ve sürekli bir kaçış planı/zamanı kazanma arayışına giren Müslüman devletlerin, İslami iktisat ekonomisine çözüm aradığını söylemek ne yazık ki gerçek değildir. 21. yüzyılda reel ekonomilerin ve açlık ile karşı karşıya gelen insanlığın kafa yormaya çalışması gereken ana omurga TÜKETİM TOPLUMU haline gelmemizdir. Tüketim ahlâkının tüm hayatımızı meşgul ettiği bir ekonomik zaman dilimi, kendine göre yeni bir takım normların da gelişmesine ve yenilenmesine sebebiyet vermektedir. İşte bu konuda İslami milletlerin üzerinde kafa yorması gereken sorunların başında abdestin bozulmasına sebep olan hususlar olmamalıdır. Yapılması gerekenleri görmemek, tüketim ahlâkının maksimum düzeye çıktığı zamanı beklemek, büyük bir vebalin ve yok oluşun da ortaya çıkmasına en büyük sebeptir.
Sanal hisseden/borsadan tutun kur savaşlarının ahlâkiliğine, faiz ve ribanın birbirinden ayırt edilmemesinden tutun para unsurunun sanal hale gelmesine kadar birçok ekonomik argüman, ne yazık ki ya konuşulmamakta veya tam manasıyla üzerinde çalışılmamaktadır. Günümüzün global ekonomisinde, tüketim enflasyonunun kaçınılmaz bir gerçek olduğu bu zaman diliminde, bankalardan kredi çekilmesinin riba ile eşdeğer tutulması, ekonomik kalkınmanın veya parasal dengelerin en büyük dinamiklerini alt üst etmektedir. Birçok devletin faizli kredi vermesi buna en büyük delildir. Verilen faizlerin reel karşılığı ise eksi faizlerdir. Burada eksi faiz ile artı faizin İslami karşılığının konuşulmaması veya konuşanların mahallede taşlandığı durumunun yaşanması ise ayrı bir garabettir.
Küresel kur savaşları, açlık ve hastalık gibi dünyanın tümünü etkileyen ve birçok devletin de yok olmasına sebebiyet verecek bazı unsurların yüzyılımızın sonlarında kendini daha net göstereceği ve bu hususun ise ayrı bir dünya krizine dönüşeceğini düşündüğümüzde ne tür bir tehlikenin bize yaklaştığının farkında olmamız gerekir. Bu bağlamda, İslam’ın insan faktörünü tekrar ele almamızda, muteşâbih ayetlerin ve birtakım içtihadi konuların tekrar yorumlanmasının insanlığa ve İslam dünyasına daha fayda sağlayacağını bilmemizde fayda vardır. Bunu yapanların asla linç edilmemesi ve aksine desteklenmesi, teşvik edilmesi ve altından kötü bir niyet aranmaması elzemdir.
Son tahlilde; tüketim toplumu haline gelen dünyaya en büyük cevap, israf ve zaruretin birbirinden ayırt edildiği, zarafet, şatafat ve iltifatın vasat kılındığı bir İslami Ekonomik Model ile verilmesi gerekir. Aksi olursa eğer, en büyük darbeyi İSLAM DÜNYASI alır. Gerisini siz düşünün.