Abdullah Yekta
Korona Virüsü
Korona virüsünün bize bulaşıp bulaşmayacağını bilmiyorum ama nihayetinde hepimiz öleceğiz. Korona virüsü, ismi üzerinde nihayetinde bir virüstür. Tabiatta bizimle yaşayan, yediğimiz yemekleri kolayca sindirmemize yardımcı olan, bizi dış etkenlerden koruyan binlerce virüs vardır. İnsan olarak bu virüsle tanışmamız biraz sancılı olmaktadır. Tabii değil, sentetik bir beslenme biçimimiz var. Dolaysıyla hastalıklara karşı direncimiz zayıf olduğundan maalesef bu virüsle mücadelede zayıf kalmaktayız. Bu virüsten etkilenen insan profili ile diğer herhangi bir gripten etkilenen insan profili arasında fazla bir fark bulunmamaktadır. Burada endişe edilen, bu virüse karşı nasıl korunacağımızı kesin ve net olarak bilemiyor oluşumuzdur. Bu konuyu önemsiyorum fakat “bir musibet bin nasihatten yeğdir” misali bundan çıkarmamız gereken dersin daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Türkiye, İdlib operasyonu, göçmenlere Avrupa kapılarının açılması ve en son korona virüsü Covit-19 ile mücadele konusunda gösterdiği performansla kendi hinterlandında güçlü bir devlet olduğunu göstermiştir. Ülkemiz, görebildiğimiz kadarıyla, gazyağı, mazot, tüp ve şeker kuyrukları; SSK’den ilaç alabilmek için bir gün öncesinden eczanelerin önünde ilaç kuyruğuna giren mağdur insanlardan, ödeyecek parası olamadığından hastasını veya cenazesini hastanede alamayan hasta yakınlarından, memurun maşını ödeyecek parası olmadığı için IMF önünde kredi almak için el pençe duran ve hatta yabancı ülkelerden deprem yardımı olarak gelen paralarla memurun maşını zorla ödeyebilen bir devletten bu günlere geldi.
Herkes tarafından beğenilmese de Türkiye, kendi sorunlarının yanı sıra komşu ülkelerin derdiyle ilgilenen, Avrupa Birliği üyesi ülkelere sağlık konusunda yardım elini uzatabilecek kadar kendi ayakları üzerinde durabilen bir ülke konumuna geldi. Kendi ülke insanına istenilen eğitimi vermekten geri kalmış olabilir, fakat sosyal bir devlet olma noktasında birçok ilerlemiş ülkeden daha iyi bir konumda olduğunu, bu son olaylarla ispatlamış durumdadır.
Korona virüsünün Çin’de çıktığı ilk günlerden beri Türkiye’de de var olduğunu, ancak virüsün mutasyona uğrayıp Covit-19 olarak belirmesinden sonra hükümetin konuyu ciddiye aldığını söyleyip eleştirilerde bulunanlar olsa da Türkiye gösterdiği performansla hem kendi vatandaşından hem de dünyadan tam puan almıştır. On yıldır üç buçuk milyon Suriyeli mülteci kardeşlerimizi idare eden metanetli, iyi niyetli bir Türkiye karşısında, sınır kapıları açılınca kendilerine sığınmak isteyen mültecilere gaz bombalarıyla, gerçek mermilerle saldıran; denizde mülteci botlarını batırmaya çalışan batı zihniyetini görme imkânı olmuştur.
Bütün dünyanın emeğini ve alın terinin sömüren ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkeler daha kendi vatandaşına bir grip testini bedava yapmıyor, testi yapmak için yüksek meblağ paralar almaktadırlar. İngiltere Kraliçesi kameraların karşısında bu salgının kendisini ilgilendirmediğini, kendi sarayına gideceğini söyleyebilmektedir. Almanya ile ABD virüs için geliştirilecek aşı patenti kavgasını vermektedirler. Bu manzarayla da batının insanlık ve insan sağlığı gibi bir derdinin olmadığını görebilmekteyiz.
Bütün bu olanları bir bakıma normal karşılayabiliriz. Bazı ülkeler bu musibet karşısında hazırlıksız, bazısı da Türkiye gibi baştan hazırlığını yapmış olabilir ve krizi hafif atlatabilir. Bütün bunlar felaket türü şeyler, insan hazırlıklı olur veya olmayabilir. Asıl önemli olan böyle sıkıntı ve felaket günlerinde ülke olarak, millet olarak birlik ve beraberlik içinde yekvücut olmalıyız. 2002 yılından bu yana hükümetin sağlık alanlarında yaptığı yatırımların boşa gütmediği, sağlığa daha iyi yatırımlar yapmaktan da geri durulmaması gerektiğini dünya ve Türkiye gördü.
Bu virüs sebebiyle Türkiye sosyal devlet olma sınavını başarılı bir şekilde veriyor ve vermeye de inşallah devam edecektir. Virüs krizi sebebiyle kapanan işyerlerinin zararları, işçi ücretleri, sigorta primleri, okul ve işyerlerinin bedava ilaçlanması vs. gibi hususlarda üzerine düşen görevi yerine getirmektedir. İnşallah ülkemiz bu konuda alnının akıyla rahat günlere kavuşur.
Selam ve dua ile.