Yasir Polat
Bu Nesil Hiçbir Kategoriye Sığmaz! Ağır Olun
Araştırmaktan, düşünmekten öksünen bir kitleyi, halkı veya topluluğu basit dedikodularla, kitlesel algılar oluşturup yönlendirmek kadar kolay başka bir faaliyet yok sanırım.
Özelliklede okumaktan uzak veya okumakta yetersiz, yaş ve akıl tecrübesi az olan bireylere yönelik yapılan saldırılar, neredeyse tam on ikiden vurulan atışlar ile sonuçlanmakta.
Bu çağın algı oluşturma, bu algıyı ışık hızıyla kitlelere yayma ve hatta berisine bakılmadan kabullenme ve kabul etme dürtüsüne sahip müthiş(!) bir topluluğun bireyleriyiz. Özellikle son yüzyılda araştırıp, geliştirmekten uzak, hazır bilgiye konmak gibi tembel ve miskin olmuş kıvamdayız.
Ne kadar elimizde android telefonlar, masamızda kopmayan internete bağlı PC’ler olsa da, Facebook’a bile google’dan giren insanlarız, bırakın sosyal medyaya düşen bir haberi araştırmayı…
Dijital çağda, dijitalin bu kadar gelişime yönelik hızla büyüyor oluşu kendisi ile birlikte iyi ve kötü sonuçlar doğuruyor. Tıpkı her şeyin iki yüzü gibi…
Bizler “İnsan” olarak “iyi yaratılmışızdır”, eşya da öyle… Sonrasında neye, hangi yöne meyl-edersek o yönden oluruz, eşyayı hangi amaç için kullanırsak o işte fiiliyatı olmuş olur.
Ülkemizin orta ve üst nesli olarak bilinen otuz yaş ve üstü öyle ya da böyle inancını, kültürünü ve geleneklerini bilen, parça pinçikte olsa saygı duyup yaşamaya gayret gösterenlerdir.
Bundan sonra geliyor olan nesil, atasından, ağabeyinden, anasından gördüklerinin yaşama sevincini içinde barındırıyor olsa da, bir kısım algı-manipülasyon yöneticileri tarafınca kategorize edilmek isteniyor ve -tıpkı kapital güçlerin hegemonyası gibi- istenilen yöne çevrilmeye çalışılıyor.
Bu guruba, nesile veya kuşağa “Z Kuşağı” adı verilerek, sosyal medyada, ulusal mecrada ve kamuoyunda isyankar, marjinal olarak lanse edilerek, sıyrılmamışsa da büyüklerinden sıyrılmış, onlardan uzak bir birey yaratmaya çalışılıyor.
İnançsal rutinler yobaz, utanılacak, geri kafalılığın bir ürünü gibi anlaşılmasını, bu nesille birlikte onlardan sonra doğacak olanlara miras bırakılması hedeflenmekte.
Bir topluluğun inançsal değerleri kayboldu mu, başka bir şey kaybetmesine gerek yok.
Bahsi söz konusu olan bu nesil, şuandan itibaren ülkenin temel taşlarını oluşturmakta.
Mimarı, mühendisi, doktoru, temizlikçisi, öğrencisi, aklınıza gelebilecek her mesleğin şuanda işleticisi.
Yarın siyasetçisi, profesörü, ustası olunduğunda bu algının muhatabı olarak oralara geldiyseler eğer, varın siz hesap edin olacakları.
Bu gün sadece bir siyaset mezesi olarak kullanılıyorlar -ki şimdiden onlara kaftan biçimli, yer dahi verilmiş.
Bir parti kaybetsin veya diğer bir parti kazansın diye onların geleceği söz konusu edilmiyor, eğitimleri ya da dibi gören ahlakları kimsenin vicdanını sızlatmıyor.
Herkes onlara “onlar sayesinde bunlar kaybedecek” diye bakıyor. Asıl kimin kaybettiğini görmeyerek!
Bu zannı kaldırın, bu ön yargıdan sıyrılın. Onlar marjinal değiller, onlara isyankar hiç değiller. Her şeye ya da İslam’dan ve atasından uzakta değiller.
Ben birçoğunu tanıyorum!
Pırıl pırıllar,
En az bizim nesil kadar Müslümanlar,
Bizim kadar Fatiha suresinin manasını biliyorlar,
Bizim kadar namaz kılıyor,
İnançlarının gereğini biliyorlar.
Atalarını, atalarından gelen gelenek ve görenekleri biliyorlar ve inanın en az bizim kadar yaşatıyorlar.
Onlar uzakta, bahseden haber kanalının diğer tarafında ya da sosyal medyanın kavramları arasından kaybolan bir nesil değil… Aramızdalar, kimimizin kardeşi, yeğni, ablası, oğlu, kızı, öğrencisi, müşterisi olarak nefes alıyorlar.
Evet, belki de tüm bunlar vardır yani bahsedilen o kötü şeyler, ama bu her nesilde var ki. A’da B’de….Y’de.
Z diye kategorize edilen nesilde olmuş olması günah çıkartmamız için, suçlu bulmuş olmamızın nidası gibi gelmiyor mu size de?(!)
Bakın onlara, kendinizi, kendimizi göreceğiz.
Onlar ile farklı görünüyor olmamızın tek bir nedeni var aslında, o da; onlar dijitale doğdular, geçmişi okudular ya da anne babasından dinlediler, dinleyecekler. Yaşamamış olmaları, saygısız olacakları anlamına gelmez.
Ki zaten gelenekleri, görenekleri görmeseler de inançlarının kaynağı olan İslam ile hemhal olmaları kaçınılmaz.
Çünkü İslam, tüm nesillere ve çağlara hitap eden devasa bir bütünlüğe sahiptir.
Bizim, orta ve üst nesil olarak görevimiz onlara sahip çıkıp, geleceklerini en kıymetli ve en kaliteli şekilde şekillendirmelerine yardımcı olmaktır. Düştükleri girdaplardan çıkmaları sağlayıp, karanlığın eteğinden alarak yaşam şeklinin en güzeli olan İslam ile onları bir araya getirmektir.
Ülkenin ileri gelenleri ve politikacılarının bu bağlam da görevi ise kendi menfi çıkarlarından sıyrılarak siyasete veya herhangi bir amaçlarına onları alet etmek yerine, hakkaniyet ve dürüstlüğü benimseyerek onlara da öyle bir ortam bırakmaktır.
Hayallerini çalmayarak, emek ve azimlerini heder etmemektir.
Son neslin geleceğe dair umutlarının yeşermesi, büyümesi ve tüm insanlığa ders niteliğinde örnek olması temenni ile…
Dipnot; Sırf birileri istiyor diye onlara “Z Kuşağı” demeyin.