Boğulan Gençlik!

Her zaman dört tarafımızın sular ile çevrili oluşunu, yarımada misali gösterişli memleketimizin var olan pozisyonunu avantaj olarak belirttik.

Tabi, “kullanılabilirse!” diye de altını çizdik.

Ancak yaz ayına girmiş olmamızdan dolayı, serinlemek amaçlı girilen suda sık sık tezahür eden acı can kayıplarımızdan ötürü, neyin avantaj neyin dezavantaj olduğunu kestiremiyor olmanın ezikliği ile kaleme sarıldım.

Yine onca zaman, hızla büyüyen ilçemizde, genç nüfusunun artışını ve onlar için yapılması icap eden sosyal etkinlik alanlarının imarı doğrultusunda, birçok kez mürekkep akıtmış olsak ta, pek bir faydasını göremedik.

Gençlerimizin zaman geçireceği alanlarının olmayışı, onları birçok tehlikeli alanlara meyl etmelerine sebep olmakta. Her mevsimin kendine özgü rahatlatıcı mekânları olması gerektiği gibi-ki yok-, bataklıları da mevcut. Bu bataklıkların, Kâhta ilçemizde ki çokluğu acı sonuçlara sebebiyet vermekte.

Ve ne yazık ki her gün ölüyoruz…

Kimimizi Atatürk Barajında,

Kimimiz, uyuşturucu bataklığında…

Bir başka çeşidimiz ise uğruna çıktığı yolda.

Değerli okurlar;
Belki coğrafya kaderdir, ama tezahür eden ölümlerin kader olduğunu hangimiz söyleyebiliriz!

Hangimizin yüreği, aklı buna el verir.
Daha dün iki tane gencecik fidanı toprağa verdik, bugün bir diğeri ve belki daha kaç tanesi…
(Allah gani gani rahmet etsin, ailelerine ve yakınlarına sabrı cemil ihsan eylesin)

Sebep? Serinlemek istemiş olmaları.
Koca nüfuslu memlekette, bırakın her mahallede bir kütüphaneyi, kitap cafeyi ya da içinde bilardo, tenis gibi kafa dağıtıcı oyunların bulunduğu mekânları; bir yüzme havuzumuz bile yok!

Her can toprağa düştükten sonra, can havliyle acımızı kalemle veya feryat ile dillendirmiş olsak da, ateş düştüğü yeri yakar. Başımıza gelmeden o empatiyi tam anlamıyla kurmuş olamayız.  

Altı üstü bir baraj ve kıyısı!
Ülkenin en büyük barajına sahipken, sahil kenarın da yüzmek için güvenli alanı oluşturmak bu kadar zor olmasa gerek.

Lütfen,
Şu sahil projesini bitirin, güvenli yüzme alanları yapın, güvenlikçiler tutun, gerekirse balık adamlar getirin/yetiştirin.
Ama yapın.

Yoldan, yeni yeni kurum binalarından, hızlandırılmış trenlerden, nemrut figürlü refüjlerden, kavşaklardan önce, kimse ölmesin diye ve hatta eğlensin, mutlu olsun nezdinde etkinlik alanları yapıp, kaybolan gençliği oralara kanalize edin. Kaybolmasınlar.

Bu minvalde daha birçok şey yazılabilir. Haykırılacak, bastıralan nice feryat var.
Ama şu kıssadan hisseyi aktarıp, sizlere veda edeceğim.

Başka bir açıdan bakan bir dostun söylemini aktarıyorum; “İnan kardeş, param olsa… Bak bak, gerçekten imkânım olsa şu sahil boyunun, uzunca bir kısmını satın alır ya da kiralardım. Kurardım kocaman bir tesis. Yüzme havuzları, tekne turları, cafeler, restorantlar… Her bir tarafına güvenlikçiler, garsonlar… Düşünsene, dizerdim abi! Bırak Kâhta’yı, ta il dışından müthiş bir müşteri akınına uğrardı.
Yapmaya gücü yetenler, neden yapmazlar anlamış değilim doğrusu.”

Sahilden 75 metre uzaklıkta, suyun en mavi olduğu yerde, kurulmuş olan minyatür kız kulesinin balkonunda,
Çayın deminde kaybolmamız umuduyla,
Selametle…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar