Yasir Polat
TOPLUMUN MİMARLARI
İlçenin, ilin veyahut Ülkenin eğitim ve bilinç doğrultulu geleceği, hangi yönde yol kat ederse ekonomik ve ahlaki seviyesi de o istikamette artar veya azalır.
Bu iki kavram nezdinde çalışmalar yürüten, farklı isim ve düşünceler altında birçok topluluğa sahibiz.
Bu toplulukların eşsiz ve özgür olması elzemdir.
Tabi özgürlüğün tanımı çoğumuzca farklı olduğu için, ‘özün gürlüğünden’ bahsettiğimi belirtmek isterim.
Hak odaklı bilinç eğitimini görev edinen toplulukların, ‘özgür’ olma durumları ise var olduğumuz süreçte hangi kategoriye girdiğini anlatmama gerek yok sanırım.
Özünüz ne ise, onun gür olmasını dilerim…
Yaptığım analizler doğrultusunda bilinç kavramı endeksli yapılan çalışmaların, ispatlı somut argümanların aksine hayali, tapınmaya odaklı ve sorgulamaktan uzak bir topluluğun inşası için azami derecede çalışmalar yürütülüyor.
Bu tür eğitime ve eğitimciye maruz kalmış bir yığının, ne tür bir sonuç doğuracağı yukarıda bahsi arz edilen şahsiyet örneği dışında kalanlarca, malumdur.
Ve yine toplumun şahsiyet inşasını kendilerine sorumluluk haline getirmiş olan bireylerin, gerekli hak ve adalet ilkelerini baskılardan, bir tarafa yaranmaya veya o taraftan korkma dürtüsünden uzak, kamuoyuca denilenden -sorgusuz sualsiz- farklı bir duruş ile ifade etmeleri, altına girmiş oldukları sorumluluğun gereğidir.
Aksi takdirde tutulan futbol takımından, giyilen kıyafetin markasına kadar her şeyin, birini diğer taraf yapması için yeterli sebepler iken, apaçık “şu tarafdanız” diyenlerin, bir topluluğa herhangi bir bilinç verebiliyor oluşlarından kaygılıyım.
‘Taraf’ tan kastımız bir inanışın dini değildir elbette. Daha beşeri, sözde basamak! Bazen araç! Diye lanse edilen bir kısım yapılanmalar.
Öncelikle, çıkılan yolun önemi doğrultusunda verilecek olan bilinç ve eğitim kavramlarının içi, tamamen dürüstlük ve ahlak ile şekillenmelidir ki eğitim sonunda, gaza gelen yığınlar değil de duruşları ve faaliyetleri ile hem kendilerine hem de bulundukları çevreye hak nezdinde fayda sağlayabilsinler.
Hurra bir nesil değil, gerektiğinde yattıkları yerden bile tanınsınlar.
Her hangi bir tarafı amaç edinmiş, edinilmemişse bile öyle görünüyor oluşlarının, yürüttükleri yüce davayı, davaya inanmış temiz ve taze kalpleri farklı kanallara sürüklemekten ve o kanallarda onları yokluğa mahkûm etmekten başka bir sonucu olamaz.
O yüzen topluluk liderlerinin, moderatörlerinin veya eğitmenlerinin bil hassa dikkat etmeleri gerek konu; “herhangi bir taraf olabilirsiniz, tarafsız kimse olmadığı gibi. Ancak o tarafı, üstlendiğiniz görevden üstün göremez, vermeniz gereken eğitimin müfredatı haline getiremezsiniz.”
Aksi, herkese zarar verir…