Sözde Onur Yürüyüşü

1969’da ABD’da I. ve II. Dünya Savaşlarından sonra insan eğitiminde yetersiz kalan Amerikan sistemi bir anda amacı olmayan, başıboş, hayata hiçbir anlam veremeyen insanlarla karşılaştı. Özellikle askeriyeye katılan birçok erkek ve kadın, büyük şehirlere taşındı ve Amerika’nın Greenwich Village ve Harlem gibi şehirler büyük gey ve lezbiyen nüfuslarına sahip oldu. Gey ve lezbiyenler gizli mekanlarda içki, uyuşturucu ve gayrı ahlaki cinsel ilişkilerde bulunuyorlardı. Buraları kontrol etmekle görevli birimler, rüşvetle bu gayri ahlaki durumları görmezden geliyorlardı. 28 Haziran 1969 yılında gey ve lezbiyenlerin mekanlarına yapılan baskınlarda polisin sert tedbirler alması sonucu Stonewall Inn denilen bir barda polise karşı bir direniş başlar. Bugün LGBT’nın sözde onur eyleminin başlangıcı bu gey eğlence yerinde polise karşı yapılan eylemdir.

28 Haziran 1969 da başlayan gey ve lezbiyen eylemleri belli aralıklarla sürdürüldü. Bu eylemlerde oy devşirmeye çalışan siyasi partilerde zaman zaman bunlara destek verdiler. 28 Haziran 1970 de ilk kez ABD’de geyler onur yürüyüşü yaptılar. Siyasi yelpazenin etkisiyle niçin yürüdüklerini belki bilmeyen on binlerce insan ellerinde gey afişleri olduğu halde bu yürüyüşe katıldı. Zamanla Avrupa ve diğer ülkelere yayılan bu eylemler gey ve lezbiyen olmayan kimseler tarafından da savunulmaya başlandı. Bugün bir muhalefeti temsilen insanların katıldığı bu eylemler ülkemizde de yapılmaktadır.

1970’lerden 2000 yılına kadar dünya çapında ses getiren Satanist hareketin de çıkışı aslında çok farklı değildir. Çünkü orada da tanrısal gücün arkasına sığınarak kiliseyi kendi amacı için kullanan Hristiyan din adamlarına karşı çıkan ve tanrının karşısına tepkisel olarak şeytanı koyan, bununla tepkilerini dile getiren insanların tepkisi söz konusuydu. Ülkemizde de bir türlü iktidara gelemeyen partiler ve topluma bir yarar sağlamayan birtakım dernekler LGBT’den medet ummaya başladılar. LGBT’nin yürüyüşlerine katılan insanların % 80’nin kimliklerinde İslam yazıldığına eminim. Eş cinsel misin, ibne misin, fahişe misin; erkek erkeğe, kadın kadına evlenmeyi kabul ediyor musun diye sorsan belki %80’ı kabul etmeyecektir. Ama eylem psikolojisi ve muhalefet tepkiselliği o insanları bir araya getirebilmektedir. İşin psikolojik ve sosyolojik tarafını keşfeden uluslararası örgütler ve hatta devletler LGBT’yi kullanmaktadırlar. Çıplak yürüyen, ya da çıplakların pankart ve resimlerini taşıyanların kimliğine bakıldığında aralarında bazı kimselerin uluslararası örgütler tarafından kullanılan insanlar olduğu görülecektir.

Bu olayın kendisi tuhaftır fakat bundan daha tuhaf olanı kendi ülkelerinde eşcinsel ve geylere (LGBT) hiç müsamaha tanımayan ülkelerin ve basın mensuplarının gelip bizim ülkemizdeki bu zavallılara destek vermeleridir. Yine kimliğinde İslam ve Hristiyan yazılı olan insanların ve partilerin LGBT’lilere destek vermeleri, onların yürüyüşüne katılmaları daha tuhaf olanıdır. Başka ülkelerin bizim ülkemizde gezi eylemlerine, eşcinsel hareketlerine destek vermeleri kendi amaçları açısında kabul edilebilir bir şey olabilir fakat ben Müslümanım diyen ve Türkiye’de Müslüman kesimden oy devşirmeye çabalanan siyasetçilerin ve eleman kazanmaya çalışan derneklerin bu melanet eyleme destek vermeleri ahmaklıktan başka bir şey değildir.

Transseksüellik, psikolojik ve fizyolojik bir durum olarak ülkemizde olabilir fakat bunun eşcinsellik, gey ve lezbiyenlikle beraber değerlendirilmemesi gerekir. Anlayacağımız LGBT’nin T’sinin çıkarılması gerekir. Çünkü bu durumda olanların hepsi LGBT zihniyetinde değildir. Bu hareketin ilacı eğitimdir. 28 Şubat ile bu tür İslam’a ve inançlarımıza aykırı düşünce ve eylemler çoğaldı. Sağlam dini eğitimin verilmediği yerde LGBT de çıkar, ateist de çıkar, deist de çıkar. İnsanın beyni ve kalbi boşluğu kabul etmez. Allah sevgisinin olmadığı kalpte masiva (Allah dışındaki varlıkların) sevgisi yerleşir. Toplum olarak ahlaktan, dini yaşantıdan uzaklaşmış vaziyetteyiz. Çocuğumuz ahlaklı olsun, dinini bilsin, Rabbini bilsin, kalbinde Allah ve Peygamber sevgisi bulunsun demiyoruz; üniversiteyi kazansın, iyi bir iş sahibi olsun geleceği parlak olsun diyoruz. Tabi bunları söylerken çocuğumuzun kazandığı helal mı olacak, haram mı olacak ona bakmıyoruz. Çocuklarımızın bu dünyasını düşündüğümüz gibi ahlakıyla imanıyla dini ve ahiretiyle ilgilenmiyoruz.

 LGBT’li aidiyetler kesinlikle uluslararası mafya, suç öğütleri ve ayırımcı örgütler tarafından kullanılmaktadır. Kendileri kabul etmedikleri halde Türkiye’nin İstanbul sözleşmesinden çıkmasını kınayan ve bunun için Türkiye’ye gözdağı veren ABD ve AB ülkeleri bu hareketin ülkemiz ve gelişmekte olan ülkelerde yaygınlık kazanmasını isterler.  Bugünlerde ABD dış elçiliklerinde LGBT bayrağının asılmasını istemektedir. ABD’nin bu yaptığı kesinlikle masum değildir. Bizdeki bölücü örgütler LGBT’lilere destek olabilir fakat özellikle yasal yollarla siyaset yapan partilerin bunlara destek olmaları kendileri açısından bir intihardır. Namussuzluktan, fahişelik ve eşcinsellikten kimseye ekmek ve iktidar çıkmaz.

Bahsettiğimiz bu kirli konudan sonra affınıza sığınarak sizlere selam ve dua ile diyorum. Saf, temiz bir kişiliğe sahip insanlar olmamız dileğiyle.

abdullah-yekta.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar