Abdullah Yekta
Seyf’ül-Kudüs Savaşı Sonrasında Filistin
Nice hayır bildiğiniz şeyler sizin için şer ve nice şer bildiğiniz şeyler de hayır olabilir.
Siyonist İsrail’in sinsi planları gün be gün çoğalmaktadır. Silahsız Filistin halkına karşı her gün yeni bir suikast, yeni bir cinayet işlenmektedir. Silahsız Filistin halkının işgalci İsrail’e karşı gösterebileceği herhangi bir tavır ve eylemi söz konusu değildi. İşgalci güç bu durumdan yararlanarak her gün yeni bir yerleşim birimini işgal ediyor ve orada etnik temizlik yapıyordu.
Gazze, kendi halinde, kendi yağında kavurulurken Kudüs’teki Müslümanlar da yalnızlık duygusu içinde yaşıyorlardı. İsrail, her zaman yaptığı gibi bu durumdan yararlanarak Şeyh Cerrâh semtini İsraillileştirmek istedi. Bunun için Şeyh Cerrâh mahallesindeki insanları yerlerinden sürmeye çalıştı. Fakat ne Siyonist İsrail ne de başkalarının düşünmediği bir durum ortaya çıktı. Hamas, Kudüs ve Şeyh Cerrâh semtindeki çatışmalara müdahil oldu. İsrail ve yandaşları, hiç tahmin edemedikleri bir mukavemetle karşılaştılar. Artık Hamas ve İslamî Cihadın attıkları füzeler İsrail’in her tarafına ulaşabiliyordu. Bugüne kadar önlerinde hiçbir engel tanımayan terörist İsrail devleti ve radikal Yahudiler sert bir mukavemetle karşılaştılar ve şok oldular. Filistinlilerin attıkları Kassam füzeleriyle İsrail’in uluslararası Ben Gurion hava alanı uçuşlara kapatıldı ve çatışmalar süresince Yahudilerin yüzde yetmişi sığınaklarda saklanmak zorunda kaldılar. İsrailliler de artık güvende olmadıklarını anladılar.
Kudüslüler, Arap ülkelerinden ve dış dünyadan gelebilecek herhangi bir yardımdan umutsuz bir durumdalar iken Gazze olaya müdahil oldu. Müslümanların kardeş olduğunu hatırlatarak Kudüslülerin acısına ortak oldu. Kudüs ve diğer işgal altındaki Filistin beldelerinde İsrail’e karşı sert bir mukavemet baş gösterdi. Bugüne kadar İsrail içinde hep sessiz kalan Filistinli Arap Müslümanlar da artık kıpırdamaya başladılar.
İsrail uçaklarının saldırıya geçmesiyle beraber el-Kassâm füzeleri peşi sıra fırlatılmaya başlandı. İsrail hiç ummadığı bir mukavemet ile karşılaştı. Açıktan belirtmese de İsrail, ilk günden itibaren ateşkesten yanaydı. Şu ana kadar mazlum Filistin halkının canını yakan İsrail’in de canı yanmaya başlamıştı. Artık Filistinliler, İsrail’e “saldırırsanız biz de saldırırız” diyebildiler. Artık Filistin direniş güçleri eskisinden daha düzenli ve disiplinli hareket etmektedir. İsrail’in siyasi, ekonomik ve askeri hedeflerini belirleyip ona göre saldırıda bulunan bir Filistin direnişi mevcuttur. İnşaallah el-Kassâm füzeleri, Siyonist İsrail’i dize getirir.
Medyada da Filistinliler artık kendilerini anlatabiliyorlar. Avrupa’nın en çok seyredilen haber kanallarında yapılan programlarda davalarını hakkıyla savunabiliyorlar. Bugün kullanacakları silah, ilaç vs. ihtiyaçlarını kendileri gidermeye çalışan bir Filistin direnişi vardır. “Bütün dünya da düşman olsa Allah bize yeter.” tevekkülüne sahip bir halka, inşaallah zeval gelmez.
Gazze, bu son çatışmada kendinden emin bir şekilde savaşa müdahil oldu. Gazze, bu çatışmalarla ileride olabilecek bir savaşa kendi çapında hazır olduğunu ve bu durumun ileride olası gelişmelere de yön vereceğini gösterdi. Bu savaş, özellikle Ürdün ve Mısır halkları üzerinde çok kısa sürede olmasa da ileride derin bir etki meydana getirecektir. Artık bölgesel olarak bu ülkelerin politikalarını Filistin konusu belirleyecektir.
Filistin’in içinde ve dışında batı dillerini bilen, batının kültürel aklını anlayan ve batıdaki seyirciye onun alışık olduğu ifadelerle duygusal bir şekilde hitap eden birçok bay ve bayan yorumcunun yetişmesi Filistin davasını anlatma ve savunma hususunda önemli bir mesafe almıştır. Bu olgu, batı insanına, Filistin davasını anlama imkanını vermiştir. Filistinli silahsız insanlar; erkek, kadın, yaşlı ve çocuklar batı insanına acılarını, duygularını ve geleceğe dair umutlarını ifade etme imkânı buldular. Filistinli çocuklar, yıkılan evlerinin önünde, çalınan duyguları, yok edilen masumiyetleri ve çalınan geleceklerini sorguladılar. Batı insanına, suçlarının ne olduğunu, neden evlerinin başlarına yıkıldığını sordular.
Bu savaşta elindeki cep telefonlarıyla kısa kesit şeklinde videolar yapıp işgalci Siyonistlerin vahşetini bütün dünyaya duyuran gençler; elindeki sopayla işgalci İsrail askerine karşı evini koruyan çocuklar; yanında geçen işgalci İsrail askerine biz sizi bombaladık diye hava atan sekiz on yaşındaki çocuklar… Bir nesil ortaya çıktı. Dilinde Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksâ türküleri olan bir nesil. Bu nesil babalarının ve atalarının imkânsız gördüğü inanç ve umutlarının imkân dahilinde olduğunu, azimle bu umutlara yürünebileceğini ispatladı.
Siyaset/ mücadele aslında mahallî olarak başlar. Eğer bu siyaset ciddi bir siyaset ise dünyayı değiştirebilir. Sanırım Filistinli gençlerin yaptığı da budur.
Selam ve dua ile.