Hikmet Kızıl
PCR Ve Aşı Dayatmaları Gölgesinde Türkiye !
"İnsanlar, cehaletin kalın perdesi arkasından, gerçeği göremiyorlar. Katillerine kucak açıp onları alkışlıyorlar" demişti Goethe. Bugün tam da bunu yaşıyoruz.
Ülkemizde 1 milyon 118 bin öğretmen ve yaklaşık 20 milyon öğrenci bulunuyor. Ailelerini de düşündüğümüzde neredeyse ülkenin yüzde 80’ini yakından ilgilendiren büyük kitle ile karşı karşıyayız.
Küresel olduğu söylenen bir salgın sebebiyle bir yıl okullar yüz yüz eğitime geçemedi.
Bu yıl nihayet sancılı bir şekilde yüz yüze eğitim başladı…
Başladı başlamasına; ama birçok problemle beraber başlamış oldu.
Birçok kamu kurumunda çalışanlar aşı olmaya zorlandı, sıra öğretmenlere gelmişti.
Öğretmenlerde aşının gönüllü ancak PCR testinin zorunlu tutulması kamuoyunda büyük bir infial yarattı ve bu testin zorunlu tutulmaması gerektiğine dair çeşitli kampanyalar düzenlendi.
En çok tepki göstermesi gereken en özgürlükçü sendikalar bile suskun kaldı!
Oysa sendikalar öğretmenlerin hakkını savunmak üzerine kurulan bir stk idi…
Sendik/ACILAR sustu… Bunu da buraya not etmiş olalım…
Yeni MEB Bakanı Mahmut Özer; “1,5 yıldır salgın sürecinde büyük emek veren öğretmen ve personelin PCR testi yaptırmadan okul ortamına gelebileceğini düşünmediğini” söyledi.
Milli Eğitim bakanının olaylara Nagehan Alçı zaviyesinden baktığını da öğrenmiş olduk!
Daha önce Bilim Kurulu Üyesi Ateş Kara, bir ara çocukların yürüyen birer virüs kaynağı olabileceğini söylemişti.
Başka bir Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, "Çocuklar çok hafif geçiriyor ama bulaşta faktör olabilirler” demişti.
Bir diğer Bilim Kurulu Üyesi İlhami Çelik: “Çocukların virüsü daha fazla kişiye bulaştırma olasılığı var” demişti.
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği;
“Aşılanan kişilere virüs bulaşabilir ve hiç hastalanmadan da bulaştırıcı olabilirler. Çok düşük olasılıkla kendileri de hastalanabilirler.”
Robert Koch Enstitüsü; "Elimizde bulunan mevcut veriler, Covid-19’a karşı mRNA temelli aşıların bulaşmayı önleme veya azaltma açısından etkinliğinin kesin bir değerlendirmesine izin vermiyor” diyor.
Profesör Dr. Yaşar Hacısalihoğlu’nun iki doz aşıdan sonra korona olduğunu söylediği bir programda Mehmet Ceyhan da aşı olanların hasta olabileceğini ve bulaştırabileceğini söylemişti.
Şimdi matematiği güçlü olan beri gelsin bir şey soracağım:
Bir sınıfta 40 öğrenci bir öğretmen için risk teşkil etmiyor da bir öğretmen mi 40 öğrenci için risk teşkil ediyor?
Aşı olanlar bulaşta bir faktör ise neden onlardan da PCR testi istenmiyor? Öğretmenlere dayatılan bu uygulama neden?
Kaldı ki PCR testinin mucidi KaryMullis bile‘ bu test, bulaşıcı hastalığı teşhis etmek için kullanılmamalıdır’demesine rağmen neden ısrarla bu test yapılıyor?
PCR için hastaneye mahkum edilen bir öğretmen, hastane koşullarında korona olur ve hayati bir sorun yaşarsa bunun sorumlusu kim olacak?
Haftada iki gün PCR almak için hastaneye giden öğretmen, bu süre içinde öğrencileriyle nasıl ilgilenecek? Nasıl verimli olabilecek?
Ayrıca test çıkana kadar izolasyona tabi tutulacak öğretmenlerin testi sonuçlanmayınca okula gitmeyecek mi?
Aşıların bulaşmayı engellemediğini üretici firmalar da söylediği halde "Ben oldum siz de olacaksınız" diye kafa ütüleyen hakaretler savuran, tehdit eden at gözlüklü faşist ve jakoben köşe yazarlarına ne demeli?
Aşı olmak istemeyenler cahil, yobaz, bilim düşmanı ve hatta hükümet karşıtı olarak yaftalanıyor.
Öyle ki kimileri, sorgulayan insanları; dünyayı ortaçağ karanlığına götürmek isteyen marjinal gruplar olarak göstermeye çalışıyor.
Aşı olanlar çağdaş, bilimsel, ilerici; aşıyı sorgulayanlar ise cahil, bilim karşıtı ve yobaz!
Kimi üniversiteler, aşı olmayan öğrencilerini kampüse almamakla tehdit ederken kimi profesörler ve siyasetçiler ise sinema, tiyatro dahil birçok yere alınmamaları konusunda despotça tavsiyelerde bulunuyor. Tam bir akıl tutulması…
Daha ilginci hıncahınç konser alanlarında PCR sorulmuyor ve yine hıncahınç dolu cafelerde maskesiz PCR’sız oturuluyor fakat öğretmenler PCR verecek!
Eskiden İslamcılar, sağcılar, solcular vb gruplar yasaklar karşısında bir tutum ve duruş sergilerdi şimdi ise İslamcısı, liberali, sağcısı, solcusu hemen hepsi temel hak ve özgürlükler konusunda sessizliğini koruyor.
Demek ki aşı faşizmi konusunda da aynı despot fikirlere sahipler.
Bunu da not edelim…
Bugüne kadar dünyada öldürmedik insan bırakmayan küresel elitlerin bugün insanların sağlığıyla yakından alakadar olması sizi de şüphelendirmiyor mu?
Daha düne kadar “dünya nüfusunu azaltmalıyız” diyen bugün de “Tanrının rolünü üstlendim” diye açıklama yapan Bill Gates, birden herkesi aşıyla kurtarmaya çalışan bir kahramana dönüştü!
Afirka’daki çocuklara yaptırdığı aşılarla ölümüne sebep olduğu yüzlerce çocuğun hesabını dahi verememişken…
CNN’nin kurucusu Ted Turner vaktiyle şöyle bir cümle kurmuştu;"67 yıl önce 4.2 milyar insan varken bugün 6.7 milyar kişi yaşıyor dünya üzerinde, böyle giderse de kısa zamanda 8-9 milyara kadar çıkacak.
Haliyle gıda sıkıntısı baş gösterecek, herkesi yeterince destekleyebilecek kaynağımız olmayacak.”
Turner’in kafasındaki rakam 225 milyonluk bir dünya. David Rockfeller de 1952 yılında Dünya Nüfus Konseyi’ni kurarak, dünya nüfusunu doğum kontrol ilacı üretimi, nüfus planlaması projeleri uygulamalarıyla azaltmayı hedeflemişti.
Pilot ülke olarak da Türkiye seçilmişti.
Bulaşıcılığı net olarak önlediğine dair veri bulunmayan aşıların, üstelik de söz konusu ürünler henüz aşı adayı statüsünde iken toplumun tümü için gerekliymiş ve de tek çareymiş gibi sunulması ise bilimsel verilerle tezat oluşturan bir durum teşkil etmektedir.
Profesör Serhat Fındık; “Gen teknolojisiyle üretilen aşıdaki bu RNA’nın nereye yapışacağına nereyi etkileyeceğine dair henüz elimizde hiçbir bulgu yok” diyor.
Bu aşının yaptığı şey; DNA’mızı bireysel genetiğimizin gerçek bir senteziyle değiştirmek, mRNA ve crispr teknolojisiyle kodlama yaparak DNA’yı belirlenmiş bir noktada keserek ve kaldırarak makas veya yapay bir kodla yeni bir sıra eklemek. Dolayısıyla hedef, her erkeğin, kadın ve çocuğun tek dünya düzenine uymasını sağlamak. Bunu kim söylüyor biliyor musunuz?
Bütün insanlığı bu virüsten kurtarmaya çalışan büyük kahraman Bill Gates!
Son günlerde sağlık bakanının okullarda PCR yapılacağını söylemesi de veliler arasında büyük bir paniğe neden oldu!
“Hedef çocuklar” diyenler haklı mı sorusu da ister istemez aklımıza gelmiyor değil!
Çocukların çok hafif atlattığını hatta çoğunun hastalığı hissetmediğini söyleyen Mehmet Ceyhan aynı zamanda haftada 50 bin çocuğa PCR yapılabilir diyen adam, aynı zamanda!
Bütün baskılar, zorlamalara rağmen aşılama yeteri kadar olmazsa sonbahar döneminde envaiçeşit varyantlarla insanlarda yine korku ve panik havası estirecekler, izleyin görün.
İçeriğini bilmediğimiz aşılar, yenilenen karantinalar, aşırı huzursuzluk ve şiddet, para sisteminin dijitalleştirilmesi, aşı kartları ve her şeyin ve herkesin gözetimi…
Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sını okumadıysanız bu kitabı şiddetle öneriyorum…
Bugün yaşananları daha iyi anlamak için okunması gereken önemli bir eser.
Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, onu söyleyenlerden o kadar nefret eder." G.Orwell
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.