Abdullah Yekta
Mescid-İ Aksâ’nın İşgali Gölgesinde Kadir Gecesi
Dün (Cuma) Dünya Kudüs Günüydü.
İsrail askerleri yine kirli ve kanlı postallarıyla Mescid-İ Aksâ’yı girdiler. İki yüz kişiden fazla yaralı var. Yine kutsal mekânlardan biri, pis Siyonistlerin saldırısına uğradı. Dün yapılanlar bir katliam provasıydı. Bu Siyonist İsrail’in yaptığı ilk baskın değil, hain Arap rejimlerinin İsrail’e destekleri sürdükçe sonuncusu da olmayacak. Bugünlerde ruhunu Batılı ülkelere satmış olan Müslüman ülkelerin sözde liderleri Filistin’e destek veren ülkeleri yalnız bırakmak ve dış dünyadan izole etmek için ne kadar çaba sarf ettiklerini dünya âlem görmektedir. Evet, yine imamın sözü aklıma geliyor: “Her Müslüman bir kova su dökseydi İsrail’i sel alırdı.” Batılıların himayesi ve emriyle değil, Müslümanların kendi özgüvenleri ve bizzat kendi aralarındaki eylem birliği olmadan Kudüs ve Filistin’in özgürlüğü bir hayal olmaktan öteye gidemez.
Bu gece (cumartesi) Kadir gecesi. Dünkü Yahudi işgalinden sonra bugün kadir gecesi. İsrail oğullarının Musa’ya (as.) “Ya Musa sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada beklemekteyiz.” dediği gibi biz de “Ya Rabbi Filistin’e yardım et, onları İsrail zulmünden kurtar.” şeklindeki klasik dualarla mı yetineceğiz yoksa görevimizi yerine getirmediğimiz için utanıp başımızı önümüze mi eğeceğiz. Evet, Allah'a dua etmeye dahi yüzümüz kalmadı.
Dikkat ettiniz mi dün akşam hangi ülkeler İsrail’e bir kınama veya bir ihtar verebildi? Peygamberimiz bu gibi günleri hatırlatarak “Bir gün gelecek ki kafirler aç kurtların leşe dadandıkları gibi size saldıracaklardır.” Sahabe “Biz o gün sayıca az mı olacağız?” sorusuna Resulüllah “Hayır tam aksine sayınız çok olacak fakat selin üzerindeki çer çöp gibi olacaksınız, (bir işe yaramayacaksınız.)” cevabını verir.
Sanırım bugünkü halımızı bundan daha güzel anlatacak bir söz bulunamaz. Evet, bu gece kadir gecesi ve biz tefekküre başlayacağız. Neden sel üzerindeki çer çöp ve etkisiz, işe yaramaz olduk? Bu soruların cevabını vermemi kimse beklemesin. Hepimiz nefsani duygularımızın esiri olmuş, onurumuzu basit menfaatler karşısında her an satmaya meyilli insanlar haline gelmişiz. Dünya sevgisi hepimizi ehven, değersiz ve etkisiz bir hale getirmiştir.
Bin beş yüz yıl önce Hirâ mağarasında bütün insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkaran ilâhî mesajın ruhunu kaybettik. “İkra” diye başlayan mesajın anlamı hayatımızda kaybolmuş, onun yerine cehalet, şan ve şöhret, makam hevesi duygularımıza ve hayatımıza hâkim olmuştur. Değerlerimizi, değer yargılarımızı, hayata dair ölçülerimizi kaybetmişiz. Batılı adamın bize sunduğu sahte sistemler, hayatlar ve oyuncaklarla oyalanıyoruz, maalesef.
Gelin hep beraber düşünelim ve kendi nefsimizi sorgulayalım. Bu din, kadir gecesinde nazil olmaya başlayan bu kitap bize neyi emretti ve biz buna karşılık ne yaptık. Nelerin karşılığında neleri kaybettik. İçimizdeki, nefislerimizdeki putlar nelerdir? Bunları kendi duygularımızdan ve hayatımızdan nasıl çıkaracağız? Mekke, Medine, Şam ve Kudüs’ü fethetmeden önce kendi nefsimize hâkim olabilecek miyiz? Ruhlarımızdaki şeytanları kovabilecek miyiz?
Bu gecede nesiller boyunca insanlık ailesinin takip edece değerler, prensipler ve değer ölçüleri vazedilmeye başlanmıştır. Tek tek bireysel olarak insan kaderinden daha ziyade kaderlerin de bağlı olduğu ölçüler, prensipler konulmuştur. İlk dönem sahabe neslinin eşsiz bir nesil olarak temayüz etmesi bu ilke ve esaslara bağlı bir hayat sürmelerindendi. Bu gece, insanlığa ruh üfleyen ve toplumlarımız tarafından unutulan bu ilâhî meltemle tekrar buluşma gecesidir.
Kurtarıcı olarak sunulan bir takım sahte sistem ve düzenlerden tekrar ilâhî nura ve ışığa yönelme anımız olsun bu gece. İyiye, doğruya, Müslümanca ve onurlu bir konuma götürecek; gelecek nesillere bir umut olacak bir yöneliş olsun. Yepyeni bir hayat için yeni bir format olsun. İlahi vahyin Hira’da “oku” diye bir başlangıç yaptığı gibi bir yenilenme olsun. Hayata ve olaylara ilâhî bir dokunuş olsun.
Ramazan boyunca idrak etmeye çabaladığımız bu anı, bu duyguyu bu gecelerde de arayalım. Hayatınızın her anı kadir gecesi olsun. İlâhî nağmelerden hayat bulma umuduyla, selam ve dua ile.