Yasir Polat
KAHTA’DA PETROL RAFİNERİ
“Bir Halfeti gibi kıyın olsaydı baraja, şairlerin oltası ilhamsız, aş peşine düşmüş erlerin keseleri boş olmazdı elbet.” Demişti Kâhtalı bir fakir.
Bu sadece birçok mahrumiyetimizden sadece bir tanesi... Olanaklar sağlansaydı belki mümkünatı olmayan ekonomik kalkınmaya kıvılcımdan da öte ateş olabilirdi.
Neyse ki bu konuya bir önce ki yazımızda yer vermiş, kalemimizden geleni kâğıdımıza dökmüştük.
Gerisi “Tevekkel tu Elallah”…
Şimdi ise Kâhta Ajans’ın, haber sitesi köşesinde yer vermiş olduğu değerli dostum Ahmet Tapan’ın “Sahipsiz Memleket Adıyaman” başlıklı yazısında geçen bir kesitten, birçoğumuzun bilip de umursamadığı koca bir mahrumiyetten bahsedeceğim.
Yıllarca ders kitaplarımızın sayfaları arasında dolanan, yer altı kaynakları kısmının, petrol ve rezervleri konusuna geldiğimizde fal taşı gibi açılan gözlerimle ilk aradığım şehirdir Adıyaman, özelde Kâhta.
Oldukça büyük bir rezerve sahip oluşumuz tarihi coğrafyanın tozlu sayfaları arasında hala yeniliğini korumak ile birlikte, gün geçtikçe de çoğaldığı, kuyuların artışından anlaşılabilir.
Branşım gereği, Petrol ve Doğalgaz gibi enerji kaynaklarını kısmen de olsa incelerim.
Çıkartılıp işletilmesinden tutunda, kurum ve kuruluşlarında ki işleyişlerine kadar.
Ancak yıllardır anlam veremediğim konulardan bir tanesi; en büyük rezerve sahip olan Kâhta’dan çıkartılan petrolün Kahta da işletiliyor olmamasının yanında, 300-400 kilometrelik bir yolu arşınlayıp Batman ilimize veya İskenderun’a götürülüyor oluşunu anlamış değilim.
Ki, burada inşa edildiğini düşünmek istediğimiz Petrol rafinerisi, 15 000 kişiye iş istihdamı sağlayacak. Tahmini bir rakam, ama bir eksik bir fazla…
Yine mahrumiyet ve yine mağrur duruş… Koca, sessiz bir yok oluş.
Evet bir çok gerekli hizmetin yürütülmesi, yapılması gerekiyor.
Mesela, İlçemizin şehir içi yollarını çok sağlam yapın, kanalizasyon giderlerini yine öyle…
Çünkü onların bozulup çukurlarla doluyor oluşlarının yanında, yapılan yamaların araçlarda tezahürlerine sebep oldukları “sanayinin yolu gözüktü” söylemleri artık okunduğu gibi yumuşak ve anlaşılır değil. Ve tabi inanın ‘hizmet’ başlığı altında da okunmuyor.
İlçenin geleceği ve refahı için, bu yolların hizmet olmaktan çıktığını, daha çok eziyete sebep olunduğunu hatırlatıp, yatırım ve kalkınma doğrultulu proje üreten ve yürürlüğe koyan kıymetli düşünürlerden isteğim, daha büyük düşünmeleri.
Yanlış anlaşılmasın, her dönem gelenin yıkıp, tekrar yaptığı bir Hizmet! Oluverdi. Bunca demem o yüzden.
Yolları, parkları, yer altı giderlerini elbette ki yapın, olmazsa olmazlarımızdır onlar. Ama artık seviye atlamanın, ilçenin refah seviyesine katkı sunmanın zamanı geçmiyor mu?
Birinin, bir ekibin veya birilerinin bu yok oluşa, gün geçtikçe bir adım öteye gidemiyor oluşa bir dur demesi gerekmiyor mu?
Korona Virüs süreci, zaten adam akıllı iş istihdamı olmayan memleketimizde, virüs gibi doğal afetler sürecinde ne hale gelinebileceğini açık bir şekilde bizlere göstermiş oldu.
Bu tarz olağan üstü durumların, ders niteliğinin yüksek olduğu aşikâr…
Petrol rafinerisinin ve ilçeye verebilecek katkılarını kaybettik,
Nemrut Dağını Malatya iline bağlayarak Turist akınını öteye ittik,
Baraj sahil projesi durdu.
Ve yine orada yapılması icap eden turistik alanların yapılmamasıyla ‘elimizde olanın kıymetini bilmeyerek’ ilçemizi daha da dibe çektik.
Hepimiz mesulüz, ama daha çok daha çok yetkiye sahip olanlar mesul.
Son olarak da;
Lütfen #Evdekal #hayatevesığar sloganlarına riayet edelim.
Gelen analizler doğrultusunda her yerde azalan bulaş ve vaka sayısı bizde durmadan yükselmekte.
“Başımıza gelmeden, başımızdakinin ciddiyetini anlayalım.”
Olabildiğince esenlikler, sağlık ve afiyetler dilerim.