Yasir Polat
Emlak Piyasası Nereye Gidiyor!
Herkese geçmiş olsun. Umulur ki bir daha yaşanmasın.
Yine bir afet ve yine teğet geçti.
Sürekli hale gelen depremlerin bizlere birer mesaj olduğunu söylemeyeceğim.
Artık ders alıp, kendimize, hayatımıza ve yaşantımıza bir çeki düzen vermemiz gerektiğini ifade etmeyeceğim.
Bu tür söylemlerin, oluşan doğal afetlerin çokluğu yüzünden, havada uçuşmaları ile kalmayıp bıkkınlığa, “Law Arey ha!” tepkilerine sebep olduğu aşikâr.
Ancak bıkkınlıkta verse, birçok şeyin ‘değişme’ gibi bir düşüncesi yok gibi. Daha çok, oluşan doğal afetler ‘fırsat’ olarak algılanıp, dürüstlük ve adalet yargılarından uzaklaşılıyor.
Virüs süreci boyunca (normalleşme sürecine girmeden önce) market, manav ve daha birçok alışveriş merkezinin ‘fırsat’ları(!) nasıl değerlendirdiğini hep beraber görmüştük.
Hatta onlar hakkında yine kalemimize sarılmıştık.
Ama süreç boyunca ve öncesinde, gözden kaçırdığımız ciddi bir konuyu unuttuğumuzun altını çizmek isterim.
O da Adıyaman’ın, özelde de Kâhta’nın emlak piyasası.
İstanbul ile yarışan Emlak piyasamızın, yerelin maddi hallerinden haberleri olmamalı ki durmak bilmeyen bir hızla göğü delme cüretinde.
Birkaç ay evvel 200 bin olan bir dairenin, hangi sebepten ötürü 300 bine dayandığını; muhtemelen anlatabilecek, geçerli sebeplerinin olduğunu söyleyeceklerdir.
İlginçtir; Türkiye’nin tarihi boyunca, konut kredisinin en düşük olduğu bir zamandayız. Konut fiyatları ise en uçuk…
-Ki şahsım olarak Kredi ve türevlerine kesinkes karşı biriyim, ancak insanımız kullanma gereksinimi duyuyor. Devlet bu konu da gerekli kolaylığı sağlasa da piyasa, düşen faize kendi faizini ekliyor.
Ve yine ilginçtir ki; demir, çimento piyasası virüs sürecinde en taban fiyata düşmüş olmasına rağmen ters orantılı olarak yükselen daire fiyatları.
Daha da ilginç olanı ne biliyor musunuz? Kimsenin bu gidişe ses çıkartmıyor oluşu.
Değerli okurlar, Kâhta’dan bahsediyorum. Taşını toprağını bildiğimiz Kolık’tan…
Kiralar alıp başını giderken, ev alma potansiyelini her gün ellerimizden alırlarken, “cepleri” dışında ne tür bir kaygıya sahipler!
Bir memurun, en kral şekilde yaşadığı, hayat sürdüğü Kâhta’mıza, ne oldu da 600 liranın altında kiralık, 250 binin altında satılık ev bulunmaz oldu.
Ya memur olmayanlar, yani memur maaşının altın olanlar? Onların, bırakın bir eve, arabaya talip olmalarını; birer ölçüye bağlı olmadan değişip yükselen bu piyasada, kiralık ev bulmaları gün geçtikçe zorlaşıyor, yok kıvamına geliyor.
Arabalara gelince, yine aynı, geçen sene alınan araba bu sene iki katına satabiliyor. Satıyor da…
Adama soruyorum;
“
-Niye, fiyatı bu kadar çok yazdın
* Emsallerine bak, daha ben az yazdım’ diyor.
– Sen onlara göre mi yazıyorsun, arabanı bilmiyor musun? Diye sorunca
* Onlar piyasayı bozuyorsa ben ne yapabilirim’ cevabı ile karşılaşıyorum.”
‘Arkadaş’ diyorum içimden;
Sen, biz; bozulana, bozana uymayacağız.
Düzeltmekten, haktan yana olacağız ki, bozulanda düzelsin, bozan da artık bozamasın.
Bu gidişin, süren dengesiz artışın Denetlenmesi, en zaruri ihtiyaç olarak tezahür etmiştir.
Bu güne değin, denetime tabi tutulmaması, tutulmuşsa da yeterli olmadığı piyasanın ani artışları ile tescillenmiştir.
Gerekli mercilerden bu konu da hassasiyet göstermeleri, zor süreçlerden geçen halkın en zaruri ihtiyaç listesinde olan ev ve araba konusunda, yapılması icap eden düzenleme halkın ferahlamasında oldukça etkili olacaktır.
Dürüst bireyler denetlenmez! Onlar denetim mekanizmasının çarklarıdırlar.
Sağlık ve afiyetin tüm esenliği ve ferahlığıyla, mutlu yarınlara umut nakşeden, adalet ve dürüstlük ilkesi ile birlik ve beraberliğin en belirgin şekli ile tezahür etmesini dilerim.
Allah’a emanet olun.