Abdurrahman Özkan
Depremden Sonra İleriye Bakabilmek İçin…
Konu deprem olunca sadece yıkım ve acılardan geriye değil, ileriye de bakmak zorundayız. Bu süreçte aileler, yüklenici firmalar ve devletin ilgili kurumları ve yetkilileri olmak üzere üç aktörün sorumlulukları vardır. Her üç aktörün de önce kendi işini dürüstlükle yapması, kontrollere karşı açık ve şeffaf davranması, sonra da diğerlerinin işinin de dürüst ve zamanında yapılıp yapılmadığını takip etmeleri, yeniden inşa ve onarım süreci açısından önemlidir. Zira bu süreçte büyük harcamalar yapılmakta, buna bağlı olarak da türlü türlü usulsüzlük ve haksızlıkların yapılması her zaman mümkündür. Diğer yandan depremden çok etkilenen ailelere-bireylere ve kendimize dair yapabileceklerimiz vardır.
Ölenle ölünmez diye bir söz var. Aslında ölünüyor, hem de çok kere. Öyle ölümler vardır ki yaşayanları da hayattan koparıyor adeta. Keşke ben de ölseydim dedirten cinsten. En serinkanlı bakışla ölüm, ölene ve ölüm biçimine göre değişir. Yaşlı, hastalığından kurtulup tekrar ayağa kalkma olasılığı (Allah bilir) zayıf olanlar için ölüm bir kurtuluş olarak görülür. Her ölen ardından hüzün bırakır. Bize güzel ve kolay görüneni bile. Ama yaşayanlar ve gelecek nesiller için görevlerimizi yapmalıyız.
Gelenekleri güçlü cemaat toplumlarında yas ve merasim kültürü de güçlü olur. Auguste Comte’a bakarsak, toplum sadece dirilerden ibaret değil. Depremde yakınları ölenlere kulak verdiğimizde, hepsi her gününü ölenlerinin acıları ve hatıraları ile yaşıyor. Günümüz hızlı gelişmeleri içinde geriye doğru bir değerlendirme yapıp dersler çıkarmak, mantıklı düşünerek ileriye yönelik plan yapmak, oldukça zor. Diğer yandan, “en fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı” sözünü de herhalde bunun için yazmış N. Hikmet. Ama çağımız o kadar çok zıtlığı aynı anda bize yaşatıyor. Depremin veya genel olarak doğal afet olgusuyla bir arada düşünüldüğünde oldukça karışık duygular ve düşünceler geliyor insanın aklına.
Depremi yaşayan şehirlerde harıl harıl çalışılıyor. Kış soğukları gelmeden evsiz ve geçici olarak bir yerlerde barınanların ev sahibi olması gerekir. Hayatta kalanların hem psikolojik hem de normal sosyal hayata devam edebilmesi için bu sürecin hızla ilerlemesi gerekiyor. Çünkü insanların gözü kulağı devletin şehirleri fiziksel olarak ayağa kaldırması, yani konutların yıkımı ve yeniden yapımı ile ilgili gelişmelerdedir. Yetkili kurumların bu süreçte yapılan veya yapılacak uygulamalarla ilgili daha fazla kamuoyunu bilgilendirmesi gerekir. Örneğin, yıkımı veya onarımı bekleyen çokça yapı vardır. Bunlarla ilgili ve sürecin nasıl işlediğiyle ilgili çokça tartışma yapılmaktadır. Bununla ilgili en önemlisi de yeniden yerinde yapılacak konutların zemin sıvılaşmasına bağlı izin ve kat sayısı kuralların her konut için katiyetle uygulanmasıdır. Yapımı bitecek konutların sahiplerinin nasıl belirleneceği ile ilgili prosedür de çok hassas bir konudur. Çok fazla yakınını kaybeden aileler, sadece evi yıkılmış aileler vb. çok farklı şartlarda konut bekleyen aileler var. Farklı boyutlarda depremden etkilenen ailelerin konut sahibi olma öncelikleri olup olmadığı sadece hukuki değil, insani bir soru olarak da önümüzde durmaktadır. TOKİ binalarındaki dairelerin dağıtımı için adil bir sistemin belirlenmesi gerekir. Dağıtım sistemi adil olmazsa yaşanacak tartışmalar tüm olumlu işlerin üstünü çizecektir.
Acılı ailelerin büyük bir felaketten sonra ileriye yönelik hesap yapası yok, ama yapmamız gerekiyor. Devletin yetkili kurumlarının çabalarına paralel olarak ailelerin de psikolojik olarak toparlanması gerekiyor. Kurumsal psikolojik hizmetin yaygınlığı hem de bireylerin kurumlardan destek alma farkındalığı ve alışkanlığının yeterli olduğunu sanmıyorum. Bu durumda aile, komşu ve dostluk bağları daha samimi, daha onarıcı dolayısıyla daha fazla önem kazanmaktadır. Bu sebeple yakınlarını kaybeden, enkaz altında kalıp kurtulan aile ve kişileri çok fazla yalnız bırakmamalı. Bu kişilerle hal hatır sorma veya ziyaret rutinlerimizi terk etmemeli, bilakis daha amaçlı ve düzenli olarak yapmak gerekir. Bunları yapmanın onlar için büyük yararları olacaktır.
Büyük acı olaylardan sonra insanın geriye dönüp yaşamı üzerinde bir muhasebe yapması kaçınılmaz oluyor. Depremden sonraki beş ayı geride bıraktık. Zaman bazen sorunların çözücüsü, değerli ve değersizi anlamamıza yardımcı olabilir. Bazı duyguları yeşertirken bazı duyguları da çürütebilir. En önemlisi de yaptıklarımızın değerini, -gerekliliğini veya gereksizliğini- önümüze koyar.
Şahsen, önce kendime, sonra herkese benim önerebileceğim bir şey olsa, dünyaya nizam verme, daha fazla kendi hakların ile ilgili hassas olduğun kadar görev ve sorumluluklarında hassas; başkalarının haklarına karşı daha fazla saygılı ve duyarlı olmalı derim.