Covid-19 Üzerine Tartışmalar

Aşıdan önce covid 19 virüsünün yapay mı yoksa gerçekten tabiatta var olan ve yayılan bir virüs mü konusu çok tartışıldı. Bundan önce kuş gribi, domuz gribi vb. virüsler ortaya çıktığında da benzer tartışmalar oldu. Bu virüslerden kimisi daha etkili ve daha hızlı yayılan virüsler olabilir, bu bir gerçek. Bu virüslerin insanlar tarafından yaygınlaştırılması da olabilir. Hatta kıtalar arası göçmen kuşlar ve hayvanlar tarafından da yayılabilir. Covid 19’un yayılma biçimi elbette ki masumca, kendiliğinden yayılan bir şey değildir.

Çinin Vuhan kentinde daha önce bu virüs üzerine ABD ve Çin ortaklaşa araştırmalarının olduğu da söylenmektedir. Bu tartışmaların hiçbiri kesin ve net bilgilere dayalı değildir. Bu virüsün başlangıcında ortaya atılan komplo teorilerinin hiçbiri bütünüyle ispatlanmış teoriler değildir. Konu ile ilgili çok spekülatif videolar, paylaşımlar oldu fakat onlar da tek tek bayat teoriler olmaktan öteye gidemediler.

Veba salgınlarına baktığımızda daha önce de Avrupa’da 1346-1353 yılları arasında 25 milyona yakın insanın ölümüne sebep olan veba salgını aynı zamanda kıtanın siyasi, ekonomik, dini, kültürel ve toplumsal yapısını baştan aşağı değiştirmişti (“ERHAN AFYONCU - Tarihin en büyük salgını Avrupa’yı baştan aşağı değiştirmişti”, 12 Haziran 2021). Bu veba salgını 1330’larda Orta Asya steplerinden başlayıp 1347’de ipek yolu boyunca ilerleyen ticaret kervanları aracılığıyla İslâm dünyasına ulaşan ve “kara ölüm” diye nitelenen ikinci evre kısa sürede bütün eski dünyayı etkisi altına almış ve aralıklarla devam ederek XIX. yüzyılın ortalarına kadar ağır kayıplara sebebiyet vermiştir. (“TÂUN- TDV İslâm Ansiklopedisi”, 12 Haziran 2021). Bombay vebası diye bilinen üçüncü evre XIX. yüzyılın ikinci yarısında Güneydoğu Asya’dan çıkarak bütün dünyaya yayılmış ve XX. yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür.

Bu salgınların olduğu zaman da Avrupa ve dünyanın diğer yerlerinde çok spekülatif dini ve dini olmayan tartışmalar da olmuştur. Hz. Ömer döneminde de malum bir veba salgını olmuştu. Daha sonra Emeviler döneminde de veba salgını olmuştu. Bu salgınlarda ne kadar insanın öldüğüne dair verilen rakamlar gerçekten korkunçtur.

Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda tarihin her döneminde salgınların olduğu zamanlarda, günümüzde olan tartışmaların benzeri olmuştur. Vebayı-salgını hiç önemsemeyip Donkişot gibi salgın bölgelerine, bize hiçbir şey olmaz deyip, dalanlar olmuştur, fakat çoğunlukla hüsranla sonuçlanmıştır. Hz. Ömer dönemindeki veba salgınında vebanın olduğu bölgeye giriş çıkışlar yasaklanmıştı.(الصلابي, 13 Haziran 2021) Zaten Peygamberimizin (sav) emirleri de bu minval üzeredir. Veba salgını olan yerde, bölgede (bu ev veya işyeri, okul vb. de olabilir) karantina şarttır, bu konuda gerekli önlemlerin alınması lazımdır. Bu hem dinen hem de sağlık açısından tartışılamaya yer vermeyecek derecede net olan bir durumdur.

Şu an yapılan aşılara gelince, bu konuda maalesef sadece Türkiye’de değil bütün dünyada bir kargaşa, aşıya şüpheyle bakma söz konusudur. Piyasada bu konuda yayınlanan videolardan kimisinde covid 19 salgını yoktur, yalandır diyenler oldu. Bu kadar ölen insanın ölümüne hiç bakmadan bu iddiayı aylarca sürdürenler oldu. Birileri bir iddiada bulunabilir. Onun bir iddia olduğunu düşünerek konuya yaklaşmak gerekir. Maalesef insanımız yayınlanan bu iddiaları doğru sayarak paylaşımlarda bulundular. Hatta yayınlanan yazılarda ve videolarda ne konuşuluyor, sonuna kadar dinlemeden, okumadan aynısını defalarca paylaşanlar da oldu. Maalesef aşı için de benzer spekülatif paylaşımlar ve yayınlar halen olmaktadır. Bugün aşı olmak istemeyenlerin büyük bir oranı, aşının kısırlık yapacağını, iki veya dört sene sonra toplu ölümlere yol açabileceğini, aşı ham maddesinin beş veya on aylık bebeklerin karaciğerinden üretildiğini vb. gibi gerçeği yansıtmayan bilgilerle konuştuklarını görmekteyiz.

Bu virüsün dünyadaki büyük zenginler tarafından üretildiğini, aşının da yine onlar tarafından üretildiğini söyleyenler de yok değil. Bir kriz varsa bu krizi kara çevirmek isteyenler her zaman olur, bu mümkündür. İyi bir şey değil fakat yapılan bir şeydir.

Yıllarca denenmiş olan kızamık, suçiçeği vb. aşılarının dahi bugün yan etkileri olabilmektedir. Sıradan bir aspirin hapının dahi kimi insanda yan etki yaptığı gözlemlenmektedir. Bu aşıların yeni çıktığı, uzun süre denenmediği ve yapılan bu aşıların sonuçlarını gözlemleme imkânı olmadığı eleştirileri mevcut, bunlara katılmamak elden değildir. Fakat ölmekte olan bir insanı hele bekleyelim de bu aşının veya bu ilacın sonucu ne olur diye bekleme imkânımız maalesef yoktur.

Bugün yapılan aşıların faydalı olduğu, aşı olan insanların bu hastalığa karşı bir bağışıklık kazandığı her gün ortaya çıkmaktadır. Aşı yapmayan insanlarda, daha önce covid-19 olmamışsa bu virüsün büyük rahatsızlıklara, ölümlere yol açtığı her gün yayınlanmaktadır. Yine yoğun bakım hastalarının büyük çoğunluğunun aşı olmayanlardan olduğu söylenmektedir. Yakın akrabalarımdan daha önce covid olup aşı yapanlar oldu, covid olmadan aşı yapanlar oldu. İkinci kez covid olanlar özellikle daha önce aşı olanlar salgını çok hafif geçirdiler. Şu an çevremde gördüklerimden aşı olmayıp bugünlerde covid olanlar var, bunlardan kimisi çok ağır bir şekilde hastalığı yaşamaktadır. Bunun için aşının büyük faydasının olduğunu, yaşadığımız çevreden görebilmekteyiz.

Bazı arkadaşlarımız batının ürettiği aşıya niye güvenelim, niye kendi aşımız yok, gibi eleştirilerde bulunabilir. Başkasının aşıyı önce bulması, bizim onların aşısını kullanmamız bir acizlik midir? Evet bu bir acizliktir. Biz her konuda dışarıdan gelen üretime bağlı olduğumuz gibi bu konuda da bağımlı olabiliriz. Sanırım kızamık, suçiçeği vs. aşıları da biz üretmedik, yine başkaları üretti. Ama bütün bu ilaçları ve tedavi yöntemlerini nereden üretilmiş, ona bakmadan kullanıyoruz ya da hastalandığımızda kullanılmasına müsaade ediyoruz. Sadece tıpta kullanılan ilaçlar ve tedavi yöntemlerini düşünelim, bir şekilde dışa bağımlı değil miyiz?

Burada sorgulanması gereken şey şudur: Din ile ilgili olan bir konuyu dini bilen uzmanlara götürmek gerekir. Sağlıkla ilgili olan bir konuyu din bilginine, siyasetçiye veya gazeteciye götürdüğümüz zaman yanlış yapmış oluruz. Bunları söylerken dini öğrenme ve yaşamanın sadece din adamlarının tekelinde olduğunu söylemek istemiyorum. Allah Teâlâ ilim ehline sorun diyor. Örneğin şehir suyunun temiz olup olmadığını şehrin müftüsüne değil bu şehirdeki mikrobiyoloji uzmanı olan bir sağlıkçıya ya da sağlık kuruluna sormamız gerekir. Çünkü din bilgini hangi suyun kullanılabileceğini, hangisinin mikrop barındırdığını ve kullanılamayacağını bilemez. Bu iş mikrobiyoloji uzmanının işidir.   

الصلابي, د علي. “كيف تعامل المسلمون مع الأوبئة وآثارها في مراحل تاريخهم؟”. Erişim 13 Haziran 2021. https://www.aljazeera.net/blogs/2020/3/19/كيف-تعامل-المسلمون-مع-الأوبئة-وآثارها

Sabah. “ERHAN AFYONCU - Tarihin en büyük salgını Avrupa’yı baştan aşağı değiştirmişti”. Erişim 12 Haziran 2021. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2020/04/05/tarihin-en-buyuk-salgini-avrupayi-bastan-asagi-degistirmisti.

abdullah-yekta.jpg

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar