Beyaz Perde Misali

Ne zaman aydınlık bir gökyüzü görsem,

Işıldayan yıldızımı ararım…

Her mevsim bahar kokan memleketimde,

Kendimi aşkın tepesinde bulurum.

Öyle alelade bir yaşam değil benimki’si.

Gırtlağımı kemirircesine haykırdıklarım,

Sustuklarıma olmuyor çare.
 

Ve ne yazık ki dünya koskocaman bir harabe…

Ne başı var ne sonu,

Ne aşktan aldı ne de duygudan,

Uzak durdu hep insanlıktan…

 

Ne zaman yağmur yağsa,

İlk defa ıslanmış toprağa koşarım…

Kokusunda huzuru bulduğum çamura,

Kendimden verdiğim toprağa, secde ederim…

Yeni doğan çocuğun masumluğunu ararım,

Anne merhametini,

Bayrağa sarılmış Şehidin içtenliğini,

Meryem’in inceliğini dilerim…

 

Ve ne zaman kıyısında dursam, kıyı çeker beni kendine.

Dalgalar düğün var edasıyla, sarp kayalara vurur.

Alıp beni yitirmek ister…

Kopmak istediğimi bilmiş gibi,

Alıp derinlerinde yok etmek,

Hayalini barındırdığım mavi de,

Huzura,

Reddin ilk adını aldığı mahşere,

İlk kovulanın ve ilk doğanın karar kıldığı yere,

Bir başka âlemin ispatına,

İnsanlığın ve insan olmayanın terazide yarıştığı yere,

İnceliğin, içtenliğin, merhametin ve aidiyetin

Şeffaf bir kalıpla şekil aldığı,

Aşk’ın kaynağına…

 

Ne zaman omuzlarda bir tabut görsem,

Aklıma ilk ben gelirim…

Daracık, ruhsuz bedenlerin,

Kokmasın diye konulduğu, konulacağım mezarım

Film şeridi gibi geçer aklımdan, ezelim…

Ezel ki ne ezerim…

Kalbimi, ruhumu, insanlığımı çiğnerim…

Dolanır beynimde vicdanımın sızısı

Aklım gider kalbim kalır.

Tekrar hatırlatır,

Tüm hiç’liğini.

Önceki ve Sonraki Yazılar