BARAJIMIZIN YOKSUL KIYISI

Siz, belki okumaktan, kimisi de artık görüyor olduğundan utandığı ya da kızdığı bu konuyu, şuan olduğu gibi daha önce de birçok kere kaleme almış olmanın yorgunluğunu yaşıyorum.

Coğrafyamız konum açısından birçok tarafıyla avantajlı.
Turizmi, tarımı ve estetik görselliği ile şuan ki durumdan kat be kat fazlanı hak ettiği, bu başlıklar için biçilmiş kaftan olduğunu göremiyor olmak verilmiş ufka haksızlıktır.

Yayılımını hiç duraksatmadan ilerleten Covid-19 yüzünden her birimiz, hem izole olmuş hem de olurken üzerimize yığılmış olan bıkkınlığı atmak için kendimizi az insanın olduğu bir kısım yerlere atıyoruz.

Etrafımızda rahatlatıcı özelliği ile birlikte az insanın olabildiğini düşündüğümüz en yakın mevki Baraj Kenarı.

Tabi dört tekerlekli dünya harikası olan beyaz kelebek sayesinde, uzak olanı yakın etme şansı bulduğumuzdan birkaç dakika içerisinde o mevki de az insanın olmadığını görüyoruz.

Ulaşılabilecek tüm kıyının, yer yer dolu olduğu ve bazen yer bulamadığımızdan geri dönmüş olduğumuzu hatırlıyorum.

Hatırladığım ve hiç unutmadığım bir şey daha var;

Görünen manzara, içler acısı, tüm yörenin hayat hikâyesi gibi; “Mahrum, mağdur ve mağrur…”

Nefes almak için oksijen tüpü görevini en kral şekilde üstelenen barajımızın, yoksunluğunu, asil mağdurluğunu anlatmaya artık hiçbir kalemin gücü yetmiyor.

Olması gerekenleri, olması gerektiği gibi anlatmak, belki olabilme ihtimalini yükseltir umuduyla sıralıyoruz;

  • Olması kesinkes gerekli olan o malum sahil yolu, olmalı artık!
  • Kamelyalar, banklar, ışıklandırmalar…
  • Saat başı oraya akan şehir içi (ofis) arabaları, bir gün gelecek on dakikada bir akmak isteyecek.
  • Tekneler,
  • Güvenli yüzme havuzları, balık restorantları…
  • Kıyıda ağaçlar, çiçekler, çimler,
  • Şehrin kalbi orada atmalı, Sarhoşun veya fuhuşun değil.
  • Baraj yolunun yürüyüş yolu ve bisiklet yolu olmalı,
  • Sabah sporları, âşıkların yürüyüş parkuru haline gelmeli.

O manzaranın görme açısına girdiğimde aklıma Halfeti gelir. Kıyı, su ve farklı kaderler.

“Estetik görselliğinin insan üzerinde yaratmış olduğu iyi olma duygusunun yanında, işletmelerinin çokluğu ile beraber ilçenin ekonomisine can kattığı kesin.” Cümlelerini, Halfeti’de tekne ile seyahat ederken içimden kurmuştum. Ve “Benim ilçemin neyi eksikti de aynı hatta daha da ötesi bir kadere sahip olabilecekken, tüm bunları durduran neydi?” sorusu beynimi kemirmeye başladı.

Hala bulamamış olmanın ezikliği ile beraber bu gün yine o kıyıya gittim elimi suya daldırıp, vermiş olduğu serinliğin yanında güneşten türeyen ışınlar altında kavrulurken; “Bir gün mutlaka” dedim.

Orada mesire alanı olması projesi, siyasi bir avantaj olma ayrıcalığını yitirmiş olup insanlık görevi olma statüsüne yükselmiştir.

Umulur ki, en kısa sürede sahilimizin kamelyalarında közde kahveler içilsin.

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar