Hayvan Çiftliği hepinizin duyduğu veya okuduğu bir eserdir.
Ünlü İngiliz yazar George Orwell'in 1945 yılında yazdığı dünya edebiyatının önemli klasiklerinden.
Eser ülkemizde "Domuzlar Diktatoryası" adı ile de tanınıyor.
Hayvan Çiftliği'nde anlatıldığına göre; zalim çiftçi Jones'in çiftliğindeki hayvanlar bir gün çektikleri ızdıraplara dayanamayarak bir ‘Özgürlük Savaşı' başlatırlar.
Özgürlük Savaşı zaferle sonuçlanır ve hayvanlar beyaz adam Jones'i çiftlikten kovarlar.
Hayvanların mutluluklarına diyecek yoktur. Bu zafer günlerinde çiftlikte geçerli olmak üzere yedi ilke belirlerler ve bir anayasa gibi bu yedi ilkeyi çiftliğin ahırının duvarına büyük harflerle yazarlar.
'Bütün hayvanlar eşittir. Hiçbir hayvan içki içmez. Hiçbir hayvan iki ayakla yürümez. Hiçbir hayvan elbise giymez' gibi ilkelerdir bunlar...
Bütün hayvanlar çiftlikteki yeni hayatın keyfini yaşamaya başlamışken bazı aksaklıklar ortaya çıkmaya başlar.
Domuzlar, kurtuluş savaşında en önemli katkının kendilerinde olduğu varsayımıyla kendilerine bazı imtiyazlar elde etmeye başlarlar.
Bu imtiyaz edinme sürecine itirazlar baş gösterince, domuzlar kaba kuvvet kullanır.
Koyunlar meleyerek domuzlara destek verir, köpekler muhaliflere saldırarak gerekli tasfiyeyi yaparlar.
Ahırda bir hayal kırıklığı içinde gizli bir toplantı yapan muhalif hayvanların akıllarına yedi ilkeye bakmak gelir.
Bir de ne görsünler?
Yedi ilkenin yazıldığı duvarda sadece şu ilke yazmaktadır:
Bütün hayvanlar eşittir, ancak bazı hayvanlar daha eşittir
Bazı hayvanların daha eşit olduğu yeni şartlarda domuzlar, çiftlikten kovdukları düşmana benzemek için her şeyi yaparlar. Onlar gibi giyinir, onlar gibi dans eder, onlar gibi iki ayak üzerinde yürür, onlar gibi içki içerler.
Düşmanlar kovulmuş ancak kurtarıcılar, düşmanın haliyle hallenmiştir.
Roman şu tarihi cümleyle biter:
Altısı insan, altısı domuz olan On iki ses öfkeyle bağırıyor, hepsi de birbirine benziyordu. Artık domuzların yüzünde vuku bulan şeyin ne olduğunda şüphe kalmamıştı. Dışarıdaki hayvanlar bir domuzdan bir insana, bir insandan bir domuza, tekrar bir domuzdan bir insana baktılar; fakat artık hangisinin hangisi olduğunu ayırdetmeye imkan yoktu.
Bugün bütün dünyanın gözü önünde bir kez daha tam bir Domuzlar Diktatoryası hakim.
Filistin' de aylardır bir soykırım var.
Gazze'de hergün çocuklar, kadınlar acımasızca katlediliyor.
Fosfor bombaları ve kimyasal silahlarla siviller katlediliyor.
Batı dünyası ise tıpkı kitaptaki domuzlar gibi kendi koydukları kuralları çiğnemek ile meşguller.
Hep yücelttikleri, eşitlik, kardeşlik, özgürlük, insan hakları kelimeleri anlamsız içi boş kelime ve kavramlar!
Çünkü batıya göre bu kavramların geçerli olacağı coğrafya sadece kendi coğrafyaları.
Siyonist alçakların bütün dünyanın gözü önünde döktüğü kuduz salyalarını görmezden gelen batı, gün gelecek görmezden geldiği o sayanın mikrobu ile kuduzluktan geberecek!
Onlar için mavi gözlü Ukraynalı çocuklar sadece kendi çocukları...
Onlar için evde besledikleri köpekler Filistinli çocuklardan daha önemli...
Onlar için Ortadoğulu ve Afrikalı çocuklar sadece birer istatistik!
Diğer çocuklar ve insanlar siyonist alçaklar için birer hizmetçi!
Müslüman Arap dünyası da maalesef ki domuzlara benzemeye çalışan mezkur kitapta adı geçen diğer hayvanlar gibi davranıyor!
Ama artık tarihin seyri değişiyor,
Değişmek zorunda!
Dünyanın bütün halkları bu acımasız soykırıma karşı ayaklanıyor.
Gazze, insanlığın vicdanı ile tarihi ile hesaplaşma sınavı oluyor.
Avrupa'nın o sözde insan hakları savunucularının maskesi bir kez daha düştü.
Artık herkes kral çıplak diyor!
Tarih yeniden yazılıyor ve o tarih Gazzeli çocukların kanıyla silinmeyecek onurlu erdemli bir yazıyla yazılıyor.
İçimizdeki siyonistleri,
Arap düşmanlığı adı altında İslam ve Allah düşmanlarını da yazıyor bu tarih...
Milliyetçilik adlı faşizan bir virüsle zehirlenen zavallıları da yazıyor bu tarih...
Boykotlar ile küresel sermayeye ağır darbeler veriyor azınlık da olsa ümmetin yiğit evlatları.
Gün gelecek, onurlu bir eylemle Kudüs sokaklarını eli kanlı, hayvandan aşağı siyonistlere dar edeceğiz ve tekrar peygamber sancağını dalgalandıracağız
Kubbet'üs Sahra'da...
Yine marşlar söyleyeceğiz kardeşlerim....
Sakın ha " Gevşemeyin, üzülmeyin"
Eğer iman etmiş iseniz en üstün gelecek olanlar sizsiniz.
Bizlere düşen, Allahın ipine sımsıkı sarılmak, kenetlenmek, safları sık tutmak, omuzlarımız birbirine değsin ki hiçbir şeytan aramıza giremesin...
Bizler Allah'a inanıyoruz.
Allah'ın vaadine inanıyoruz.
Kardeşlerim, sakın mahzun olmayın...
Zafer bizimdir...
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferin çocuklarıyız bizler...
Kur'an-ı Kerim de yüzyıllar önce bazı Yahudi kavimlerinin domuz ve maymuna çevirildiğini belirtiyordu.
De ki: 'Allah katında bir ceza olarak bundan daha beterini bildireyim mi? O kimseler ki Allah onlara lanet etmiş, gazabına uğratmış, içlerinden bir kısmını maymun, domuz ve tağuta tapan kimseler yapmıştır. Yerleri en fena olanlar, doğru yoldan büsbütün sapanlar, işte onlardır.' (Maide Suresi,60)
Ve yine Kuran buyuruyor ki:
"Zafer, inananlarındır..."
Mazlumun kurumuş dudağına söyleyin; gülsün, zalimin dişleri er geç çürüyecektir!