500 yılı aşkın süredir tarım, ticaret, sanayi alanlarında varlığını sürdüren tütün; yarattığı yan sanayi ve hizmet kolları ile dünyada milyonlarca insanın geçim kaynağı olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Tütünün orijin olarak Asyalı mı Amerikalı mı olduğu tartışılmakla birlikte, bilinen ilk yolculuğunu Christoper Colombus ve arkadaşlarına ait gemilerle Amerika’dan Avrupa’ya doğru yapmıştır.
15 Ekim 1492 tarihinde San Salvador’da ilk defa tütünü ve tütün yapraklarının çubuklarla tüttürüldüğünü, ağızda çiğnendiğini gören Colombus’un yerlilerin tütün içtikleri saz borusunun “tobacco” olan adını bitkiye verdiği kaydedilmektedir.
Kızılderililer, “petom” adını verdikleri tütünün kurutulmuş yapraklarını kutsal saydıkları uzun çubuklarla veya tütünü yine tütün yaprağına sararak ilkel bir puro biçiminde tüttürerek tüketmişlerdir. Maya ve Aztek papazları tarafından önceleri dini ritüellerde kullanılan tütün, daha sonra tedavi edici olarak yaralar üzerine konmuş, göğüs hastalıklarına karşı dumanı koklatılmış ve kokusu baş ağrılarının tedavisinde kullanmıştır.
Mezopotamya ve Mısır’daki eski medeniyetlerde de “tütsü” olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Orta Amerika’da yaşayan halklar arasında keyif verici olarak yaygınlaşan tütün, Amerika’ya yolu düşen gemicileri de müptelası yapmıştır. Gemici Rodrigo de Jerez, Amerika’dan İspanya’ya dönerken beraberinde getirdiği tütün yapraklarını içerken ağzından çıkan dumanlar yüzünden “büyü yapıyor” diye şikâyet edilimiş, Engizisyon tarafından “şeytana tapıyor” diye yargılanmıştır.
7 yıl hapis yatan Jerez’in ilk tiryaki olduğu kaydedilir. Tütün hakkındaki ilk bilgileri kaleme aldığı bilinen piskopos Romano Pane, 1518 yılında getirttiği tütün tohumlarını İspanya Kralı Şarlken’e sunmuştur.
1559 yılında Portekiz’de Fransız elçisi olan Jean Nicot’un, öksürük, astım, baş ağrısı, mide hastalıkları ve kadın hastalıklarına iyi geldiğinden bahsederek tütünü Fransız Kraliçesine sunmuş, bu sebepten tütüne “Kraliçe otu” ya da “Sefir otu” denmiştir.
Fransa’dan diğer Avrupa ülkelerine yayılan tütüne, Jean Nicot’a ithafen “nicotiana”, 1828 yılında bulunan alkoloitine de “nicotin” ismi verilmiştir.
1565’te Sevilla’lı Profesör Nicolo Mondares tütünün, öksürük, astım, baş ağrısı, mide ağrısı ve kadınların dönemsel ağrılarına birebir olduğunu ilan etmiş ve kısa süre içinde Vatikan’ın bahçesinde bile yetiştirilmeye başlanmıştır
16. yüzyılın sonunda, ata binmek, avlanmak ve kâğıt oynamanın yanı sıra, tütün içmek İngiltere’de bir meziyet, aristokratik bir ayrıcalık olarak kabul görmüştür.
Tütün tüketiminin giderek artış göstermesi üzerine İspanya, Portekiz, İngiltere ve Fransa; Amerika kıtasındaki sömürgelerinde tütün üretimi yaptırarak, tütün ticaretinden gelir sağlama yoluna gitmişlerdir. Hızla Akdeniz ve Kuzey Avrupa ülkelerinde yayılan tütünü, Macellan Filipin adalarına; Portekizliler, Hindistan ve Çin gibi Doğu ülkelerine götürmüşlerdir. Kısaca tarihini verdiğimiz bu bol şöhretli bitki ülkemizde kendine has toprağı ve ekolojik koşulları, şark tipi tütün yetiştirilmesi için ideal ortamı sağlar. Türk tütünü aromatik ve düşük nikotinlidir. Diğer türlerle karşılaştırıldığında, yaygın adıyla şark tütünü, daha küçük yapraklı ve daha koyu renklidir. Anadolu, tütünle ilk kez 1600’lü yılların başında, bölgeyle ticaret yapan İngiliz, İspanyol ve Venedikli tüccarlar sayesinde tanışır, ilk tütün tarımı Makedonya, Yenice ve Kırcali’de yapılır.
Tütün ticareti 19. yüzyılın başında o zamanki Mısır Hidivi İbrahim Paşa’nın Akka Kalesi kuşatması sırasında, Fransızlarla savaşan askerlere moral desteği için gönderdiği tütünle başlar. Askerler tütünü tüfek fişeklerinde kullanılan kâğıda sararak içer ve sigara da böylece icat edilmiş olur.
Yaklaşık 400 yıldır şark tütünü olarak da bilinen Türk tütünü, ülkemizin başlıca tarım ürünleri arasında yer alıyor.
Tütün birçok alanda kullanılmaktadır. Yaprakları; puro ve sigara yapımında keyif bitkisi olarak kullanılır.
Sap ve tohumları selüloz üretiminde kullanılmaktadır. Tütünden elde edilen nikotin sülfat, bazı zirai ilaçların bileşimine girer. Ortalama % 35 – 45 yağ içeren tohumlarından yağ elde edilir. Yine tohumları, pektin üretiminde kullanılmaktadır. Zehirli maddeler içermeyen yağı, sabun ve boya sanayisinde değerlendirilir. Uçucu yağı, kolonya ve parfüm imalatında kullanılır. Küllerinden potasyum karbonat elde edilir.
Dünyada bu kadar önemli bir şöhreti olan tütün; Adıyamanlı çiftçilerin en önemli gelir kaynaklarından biri. Yüksek maliyeti çiftçileri zor durumda bırakırken öte yandan tütün üreticilerine yüksek vergilendirme ile eldeki ürününe pazar bulması oldukça güçleşti. Dünyada enflasyon arttıkça vatandaşın sırtına binen vergiler de artıyor ve maalesef artık sistem nelerden vergi alabilirim diye adeta bir arayış içinde.
Adıyamanlı çiftçinin bin bir sorunu var; fakat tütün son zamanlarda kanayan bir yara haline geldi.
Yol kapatma eylemleriyle gündeme gelen tütün üreticileri seslerini duyurmak için başka çare bulamıyor.
Öte yandan en temel hak ve hürriyet olan gösteri ve eylem yapma hakkı iktidar cephesinden provokatif eylem olarak tanımlanırken muhalefet cephesi de iktidarı vurabileceği yumuşak bir karın olarak gördüğünden eyleme sahip çıkıyor!
İki tarafın da çiftçilerden çok; siyasi bakış açıları oldukça sorunlu ve üzücü!
“Adıyaman sahipsiz” derken tam da bunu kast ediyor vatandaş!
Vatandaşın hakları siyasi malzeme olarak bir lütuf gibi sunuluyor ve bu siyasi malzeme iki tarafın amansız düellosu olarak devam ediyor.
Fillerin güreşinde ezilen çimenler vatandaş ve seneyi nasıl çıkaracağız diye kara kara düşünen çiftçiler oluyor!
Parti gözetmeksizin yetkin, etkin, vicdanlı, basiretli siyasetçiler seçmediğimiz sürece vatandaş tütünün keyfinden çok ıstırabına mahkum olmaya devam edecek.
Yaraya tütün basması gerekenler yarayı deşmesin yeter…