Atalet” kelime anlamı olarak eylemsizlik, hareketsizliği, tembelliği ifade eder. Fizik biliminde ise bir maddenin herhangi bir dış etken olmadan harekete geçmemesidir.
Maalesef bu tembellik bugün İslam coğrafyasına kök salmış durumda…
İnsanlar için atalet kelimesini tanımlarsak; hareketsizlik yani eylemsizlik sonucu oluşan tembellik ve uyuşukluk halidir.
Peygamber Efendimiz ’den bugüne kadar insanlık adına çok ciddi bozulmalar olmuştur.
Bu bozulmaların İslam Coğrafyası açısından en önemli hususu; İslam’ı anlama ve algılamada da kendini göstermiştir.
Sırf ahirete yönelik bir İslam anlayışı yoktur.
Bu dünyada yaşayan insanoğlunun dünyayı bırakması dünya için çalışmaması; imtihan denen tüm sırları ve insanın yaşam mücadelesini önemsizleştirmektir.
Müslümanlar bozulmuş algı ayarları ile kabullenmişliğin acı günlerini yaşamaktadır.
Yüzyıllardır dünyayı önemsizleştirme düşüncesinin ahireti önemli kılmak adına olmasının sonucunda Müslümanlar güçsüzleşmiştir…
Nerede eksik kaldık, neleri yapmadık, neleri önemsemedik ve dünyanın gücünü elinde tutanlara neden mücadelesiz, iradesiz boyun eğdik sorularının cevabı bu hakikatte gizlidir.
Hâlbuki en büyük güç bizde iken!
Allah bizimle değil miydi?
Hangi düşüncenin esiri olup da oturup bekledik.
Yanlış bir tasavvuf anlayışı ile insanları yetinmeye teşvik etmek, yoksulluğa razı etmek ve bunları sanki dinin olmazsa olmazları gibi göstermeye çalışmak bu düşünce ve algının en önemli ayaklarından biridir.
Sanki insanlar acılar içinde kıvranır ve buna sabır gösterirlerse cennete girecekler!
Fakirlik hiçbir Müslüman’ı cennetin kapısına ulaştıracak bir vasıta değildir.
Malımız çok olduğunda mutlaka günah işleyeceğiz, işlemek zorundayız gibi bir durum da söz konusu değildir.
Yoksul olursak günahlarımızdan arınacak, pir u pak olacak da değiliz.
Hatırlayın İslam’ın ilk zamanlarında dini ayakta tutan üç zengin vardı. Ve üçü de ilk Müslüman olanlardı.
Hz. Peygamber’in eşi Hatice Validemiz,
Can yoldaşı Ebu Bekir Sıddık ve damadı, iki kızını nikâhladığı Osman bin Affan.
Zenginlik bir dava için en başından elzemdir, itici gücüdür.
Bugünün dünyasında buna ileri teknolojiyi ve medyayı ekleyebiliriz.
Hz. Peygamber devletin ilk yıllarından itibaren ekonomiyle alâkadar olmuş ve bu konudaki yasal hükümlerle bizzat ilgilenmiştir.
İnsanları çalışmaya, üretmeye teşvik etmiştir.
Rızık peşinde koşmayı emreden bir dindir dinimiz.
Dinimizde başkasına el açmamak, veren el olmak, sesini duyulur kılmak esastır.
Zenginlik, devletler ve toplumlar nazarında sesini duyulur kılmanın, karar mekanizmalarına dâhil olmanın yoludur.
Eski çağlardan beridir bu gerçeğin farkında olan Yahudiler, her yerde, her zaman ekonomi üzerine özenle titremişlerdir.
Politik güçleri de buradan gelmektedir. Zira politikanın motoru, itici gücü paradır, zenginliktir, ekonomidir.
Artık oyalanmadan güzel bir program ve plan içerisinde geleceğe dair ayağı yere basan hayallerle oluşan ideallerimiz olmalıdır.
Gerçekleşen bu idealler hiçbir mazeret ve engel tanımayan güçlü bir Müslüman’ın bu zamanda olması gereken duruşunu gösterir. Ayrıca bu duruş Allah’ın rıza-ı ilahiyesine samimiyetle ve muhabbetle koşmaktır.
Allah “Hayır işlerinde koşuşturun” demiyor mu?
Allah kulunun kendisine yürüyerek değil daha hızlı bir şekilde gelmesini istiyor.
Ayak sürerek nasıl rıza-i ilâhîye talip olacağız?
Hakiki hedeflerimize koşuşturmanın heyecanı ile mücadele elbisesini kuşanmalı; üzerimizdeki ataleti atma zamanı geldi artık…
Birlikten güç doğar ve şeytanın ve şeytani düşüncelerin amacı da bizleri parçalamak bir araya getirmemektir.
Müslümandaki tembelliğin faturası ağır, sonucu ise yorucu bir tutsaklığa dönüşmüştür.
Müslümanlar artık hamaseti bırakıp eyleme geçmelidir.
Politik ve eyyamcı, siyasi, kısa vadeli, palyatif ve kuşatıcı olmaktan uzak sloganik yaklaşımları terk etmeli.
Siyaset Müslümanların ideallerini gerçekleştirmek için bir argüman olmaktan öteye geçmemelidir.
Araç olarak kullanılması gereken argümanlar amaç haline gelmişse bir yerlerde ciddi bir hata yapıyoruz demektir.
Siyasi hedefler ve politik yaklaşımlar İslami yapıya hizmet etmekten uzaklaşmışsa bu yapının meşruiyet sorunu vardır.
Bugüne kadar esareti olduğumuz atalet zincirinin tüm halkalarını kırmak, İslam’ın getireceği adaleti ve mutluluğu tüm insanlara yaşatmak ümidi ile.
Şimdi değil de ne zaman?