“8 dakikada dolar milyarderi olmak ister misiniz?” “Patronunuzu 1 saniye 32 salisede etkileyip terfiyi kapmak imkansız mı? Siz öyle sanın…” “Kız mı tavlayamıyorsunuz? 12 taktikle Adriana Lima peşinizde koşacak!
Siz de güldünüz değil mi bunlara?
Ben şahsen çok güldüm, çayımı da demledim geldim.
Hele bir toplaşın bir şey diyeceğim:
Baş döndürücü bir hızla değişen dünya, değişen toplum ve değişen insan ilişkilerine ayak uydurma isteğinin yansıması sonucu birçok kişi, kişisel gelişim kitaplarına "mutlu olmak", "başarılı olmak", "insan ilişkilerinde daha başarılı olmak", "kendini tanımak", "başkasını anlamak" ve "ilişkileri yönlendirebilmek" gibi isteklere yöneliyor malum. Hatta bu satırları okurken kitaplığınızdaki kişisel gelişim kitaplarına baktınız belki.
Peki, bu kadar çok satan ve rağbet gören kişisel gelişim kitapları gerçekten de faydalı mı, hiç düşündünüz mü?
Ben de öyle tahmin ettim, haydi çayını al gel beraber düşünelim ne dersin?
Başta belirtmem gerekiyor ki; kişisel gelişim kitaplarına büyük bir iştahla sarılanların çoğu, hayatta başarısız olan ve hayata tutunamayanlardan oluşuyor. Kendini değersiz hisseden, özgüveni olmayan insanları gaza getirmek için yazılıyor bu kitaplar. Hayatı boyunca okumayan, kendisini geliştirmeyen bunun için bir çabası, gayreti, azmi olmayanlar Bim’de dahi satılan bir kitapla hayatını ve dünyayı değiştirmeyi düşünüyor!
“Biz”den çok “Ben” ön plana çıkıyor bu kitaplarda ve toplumsal gelişimden çok kişi-sel gelişim borusu öttürülüyor.
Birileri itiraz edecek, “size katılmıyorum, yanlış düşünüyorsunuz, zaten sizi gözüm tutmamıştı, saçlarınızın uzun olması da beni rahatsız etti” gibi itirazlar ile bu gerçeği gölgeleyip konuyu başka yere çekmek isteyecektir muhtemelen; ama ben kitabın ortasından yazmaya devam edeceğim. Siz onları dinlemeyin yanaşın yamacıma…
Yazıyı sonuna kadar okumadan celallenmeyin hemen…
Sakin olmak kişisel gelişiminiz açısından önemli!
Kişisel gelişim kitaplarının piyasada satılan kitaplar içinde pazar payının yüzde 20'ye ulaştığı belirtiliyor.
Bu kitapların etkileri 'saman alevi' gibi geçicidir maalesef, kitabın albenili cicili bicili bol köpüklü ve aşırı motive edici kapağını kapattıktan sonra bir “Sindirella etkisi” yaşarsınız. Yani gece yarısından sonra gerçek ortaya çıkıyor.
Okurken içinize yayılan gazın tamamen hava gazı olduğunu çok geçmeden anlıyorsunuz.
Üstüne iki soda içseniz bile çok fayda etmiyor. Vücudunuzda hiçbir şeye yaramayan bir gaz kütlesi ile sabah gerçeğe kaldığınız yerden devam ediyorsunuz…
Bu kitaplar gereksiz yere insanların hayalleriyle ve duygularıyla oynuyor desem abartmış olmam çünkü abartmıyorum!
Herkes bilir ki; davranış ve düşünce değişikliği kısa zamanda olmaz bu bir süreçtir, zamana yayılır. Yolda içinden üç harfli çıkan bir lamba bulmamışsanız çok kısa sürede hayatınızda büyük değişimler beklemek, birazcık da ahmaklıktır desem ayıp olmaz inşallah!
Bilimsellikten oldukça uzak ve bol mübalağa ile servis edilen bu kitaplar ticari kaygı ile yazıldıkları için isimleri çok çarpıcıdır.
“On dakikada kişi analizi", "Beş dakikada ikna sanatı", "On adımda liderlik" vs. vaat edilenler ne akılla, ne bilimle, ne izanla, ne de başka herhangi bir şeyle izah edilecek gibi değil.
Mercimek çorbasını bile 45 dakikada yapanlar veya yarım ekmek arası köfteyi 40 dakikada yiyenler ve o yediğini çıkarmak için 30 dakika tuvalette vakit geçirenler; 10 dakikada kimsenin başaramadığı şeyler başaracağını sanıyor ve dahi inanıyor. Gel de gülmekten ölme!
Şunu da söyleyeyim de iyice heyecanı arttırayım; genelde bu kitaplara rağbet edenler, öğrencilik hayatı boyunca hiç ders çalışmayan, kitap okumayan; ama üniversite hazırlık sınavından bir gün önce okunmuş pirinç yutarak en güzel bölümleri kazanacağını zanneden öğrenciler ile aynı kafada.
Çalışmadan, emek vermeden asla başaramayacağından emin oldukları için mucize bekleyen bu kişiler ahmaklıklarını bu şekilde tolere edeceklerine inanmaktadır.
Bu tür kitapları okuyanlar gerçeklik algısını kaybettikleri gibi bencilleşip sadece kendilerini yükseltmek için çaba içine girerler ve sosyal projelerden uzaklaşır toplumu görmezden gelirler. Ağzına fırıncı küreği ile vurulası bu kişiler, içinde yaşadığı toplumun sorunlarını kendi sorunları olarak görmezler.
“Sen değerlisin, kimse senden daha değerli değil, dünya senin etrafında dönüyor” gazını yeterince içine çeken birey zehirlenir. Ya kendisini vazgeçilmez bir prens gibi veya ikinci bir eşi daha olmayan bir prenses olduğu vehmine kapılır haspam, andavalım…
Çünkü bencillik veya egoizm veya hodbinlik insan fıtratına uygun davranışlar değildir. İyi insanın tanımı yapılırken, fedâkarlık, diğergamlık, merhamet ve çevresindekileri düşünen gibi vasıfları mutlaka sayarız.
Bencil, hodbin, egoist, sadece kendini düşünen, kendi menfaati için en yakınını bile ezmeye kalkan insanları hayırla yâd eden kimseyi tanımıyorum.
Kişisel gelişim kitapları sihirli kitaplar değillerdir. Belki kısa süreli mutluluk verici haplar olabilir, etkisi geçince sabah yine kaldığınız yerden devam edersiniz, sadece bir rüya gibi güzel gelebilir, ötesi yoktur.
Bu kitaplarda verilen mesajları uygularsanız emin olun perişan olursunuz. O kitaplarda yazan salakça şeylerden bir demet sunuyorum size.
Bu yazdıklarımı vitrininizin en nezih yerinde tutun ki; sık sık gerçeği görebilesiniz ve zehirlenmeden uyanabilesiniz kuzularım:
Her zaman iyimser olun; Neden hacı, ben Polyanna mıyım? Bu kadar budala olmaya gerek var mı? Bazen karamsar olmak da insancadır ve zaman zaman herkes karamsarlığı da tatmalıdır. Çünkü hayat bize her zaman bir sahil kasabasında ponçik aşkımızla pembe pancurlu evler sunmuyor!
İnsanlar günümüzde en yakınlarına dahi güvenmiyor, fazla optimizm insanı fena halde katı gerçeğe toslatır ve sorunlara karşı gerçekçi çözümler üretmenize engel olur.
Büyük hedefler belirleyin: Herkes kilosunu, çapını biliyor. İçinde bulunduğunuz koşulları gözden kaçırarak belirlediğiniz hedef, sizin hedefiniz olmaz. Ama ben ısrarla çok büyük hedeflere koşacağım diyorsanız, kusura bakmayın; ama komik duruma düşersiniz. Herkesin oturacağı koltuk kendi oturma organına uygun olmalı!
Sürekli hayal kurun: Siz hayal kurarken elin oğlu-kızı gerçekçi hedefler belirleyip o hedefine emin adımlarla ilerler. Bir de bakarsınız ki sizin kurduğunuz hayali komşunun kızı sümüklü Kezban yaşıyor. Anneniz de kısır partilerinde: “Zülfüye’nin kızı okuyup doktor çıktı, benim kız hayal kuruyor hâlâ” deyip sizi rencide etmeye devam eder.
Hayal kurun; ama hayalde takılı kalmayın. Bir kendinize gelin Allasen!
Tüm canlılara sevgiyle yaklaşın: Valla ben Mevlana değilim, bana sevgiyle gelene sevgiyle koşarım; amma, velakin, mamafih arkamdan iş çeviren, fitne fücur ile gıybetimi yapan, eline fırsat geçse bir kaşık hoşafta ümüğümü sıkacak kişilere de sevgiyle yaklaşamam.
Ayrıca bütün canlılara sevgiyle yaklaşmak tehlikeli olabilir. Ne yani ormanda bir ayı görsek koşup sarılalım mı? Deneyin de görün rahmetli yakınlarınızın hörekesini! Alık olmaya gerek yok, sevgiyle gelen sevgi bulur, gerisi angarya.
Beden diliniz ve ses tonunuz ile güçlü görünün: İstersen mahalle kahvesine anlamsız beden dili ve güçlü ses tonu ile gir de gör kafanda kaç dikişlik ıstaka izi oluşacak beraber üçüncü sayfa haberlerinde görelim?
Ukala derler adama, üstüne de gün yüzü görmemiş küfür dili ve edebiyatından seçkin örnekler giydirirler.
Çok gıcık bir tip olursunuz. “Senin havan kime ulan?” diye saydırırlar arkandan.
Evet deyin, dedirtin: Bir kere herkese “evet” demek zayıf bir kişilik göstergesidir. Yeri geldiğinde elini masaya vurup “hayır” demezsen seni harcarlar kuzum. Sen bu gazlara gelme adamın arkasına tencere tava bağlarlar da arkandan demedikleri kalmaz. “Hayır” demen gerekiyorsa “hayır” de vallahi daha mutlu olursun.
İnsanları etkileyin: Bugüne kadar senden etkilenen tek şey mısır taneleri ise ve onlar da karşında patlayarak tepki vermişse bu saatten sonra o mısırlara şirinlik yapmayın. Kendiniz olun, böyle çok daha güzelsiniz. İnsanları etkileyeyim derken maymun olursunuz, aman diyeyim de!
Sahip olmak istediğiniz şeyleri sürekli hayal edin: Valla bence çok da ıkınmaya gerek yok, bu yaşına kadar o şirkete Ceo olmadıysan bu saatten sonra da zor.
Bu saate kadar o havuzlu villa, o sıfırdan bilmem kaça bir saniyede varan Porş arabaya sahip olmadıysan bundan sonra da unut! Bindiğin Şahin marka arabanın kıymetini bil ve teybe Orhan Gencebay kasetini sür keyfini çıkar.
“Kader gayrete aşıktır” derler, bazen gayret edersiniz; fakat nasip olmaz. Tevekkül etmeyi, azla yetinmeyi de öğren ki düşmeyesin!
Söylenecek çok şey var da çayım soğuyor:
Dahası bunca gazı veren kişisel gelişim şeyisi yazarına: “Madem bu kadar kolaydı sen yapsaydın ya!” diye soru sormaya bile akıl yürütemeyenlerin düştüğü büyük bir örümcek ağı bu.
Ve son olarak hasbelkader bir Ferrari alırsanız, sakın satmayın, emi kuzularım…