Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum?
Son yıllarda insanlar arasında dozu iyice artarak hınç öfke, haset, nefret ve kibir gibi duygular her yerde dolaşıyor.
Malum bütün ülkeyi esir alan bir karlı bir hafta yaşadık.
Kiminin derdi kiminin eğlencesi oluyor.
Çocuklar için kar, eğlence demek daha çok. Hele de tatilde yağması, püskevit arası lokum gibi bir şey...
Evimin karşısındaki boş arazide çocuklar kardan adam yaptı birkaç kere.
Şimdi usunu feminizmin kollarına hibe eden birkaç eshas, bu tamlamaya da bir kulp takar diye korkmuyor değilim!
"Niye kardan adam, niye kardan kadın değil?" diyerek, moda bir tabirle "duyar kasabilirler."
Allah'tan konumuz "bilim adamı değil; bilim insanı" kısır döngüsü içinde seyretmiyor"
Mevzuyu terk etmeden konunun nirengi noktasına gelelim.
Evimin penceresinden izlediğim, çocukların defalarca binbir emek ve güçlük ile yaptığı kardan adamlar çok uzun ömürlü olamadı maalesef.
Kardan adam yapıldıktan bir süre sonra ilkini yetişkin çayır eşşeği kadar bir adam tekmeleyerek yere indirdi...
Bir sonraki gün yapılan kardan adamı yanında annelleri olduğunu düşündüğüm şahısların çocukları tarafından hunharca katledildi...
Sevinç ve neşe ile yapılan bu kardan adamlara karşı bu öfke, bu kin, bu saldırganlığı anlamak imkansız...
Anlamak için uğraştım; ama inanın işin içinden çıkamadım...
Kimi zaman Nietzsche referanslı bir felsefi kaynağa, kimi zaman Klein, Freud gibi, kavramları psikolojikleştiren bir literatüre; hatta bunları harmanlayarak ele almaya imkan tanıyan, Spinoza’dan koparılmış duygulanım teorilere, kültürel incelemeler, antropoloji, sosyoloji, medya vb. alanlarla kesiştirerek bilimsel bir tabakta üstüne pekmez dökerek tatlandırmaya çalıştım, üstüne iki demlik çay içtim ama nafile...
Üstüne birkaç demlik çay daha içilip bir sürü şey söylenebilinir aslında; çağdaş psikoloji ve psikoanalize göre;
Doğal akışına izin verilmeyen, tıkanan, baskılanan yaşam enerjisi zamanla yıkım ve ölüm enerjisine dönüşür.
Yaşamasına izin verilmeyen insan, yüce atıflarla ölümü, yüce amaçlarla öldürmeyi sever hale gelir.
Bir yücelik, büyüklük, ihtişam yanılsamasına ihtiyaç duyar çünkü ruhsal olarak küçük, zayıf, ezik kaldığının içten içe farkındadır.
Yetersizlik ve değersizlik duygusundan kurtulmak için de muktedir, muzaffer, muhteşem bir figür arar ve bulduğunda onunla özdeşleşir.
Fanatizmin ve faşizmin dinamiklerinden biri de işte bu özdeşim üzerinden kimlik edinmekten geçer.
Peki bunlardan hangisidir kardan adamı yıkma davranışının sebebi?
İnsan sevilmek ve anlaşılmak ister. İlgiye, şefkate, anlayışa, kabule aç oluş ve bu açlığın bir türlü doymayışı, nefrete zemin hazırlar. Susuz kalmış kuru bir dalın kolayca kırılıvermesi gibi, sevgi ve anlayışa aç bireyin duyguları kolayca nefrete dönüşebilir.
Nefret, sevgi açlığıyla baş edemeyenin çırpınışıdır belki de..
Nefret bir kuşatmadır. Nefrete düştüğümüzde nefret duygusu bizi kapsar, sürükler, duvarlara taşlara çarpar, yaralar, parçalar, eksiltir, hasta eder…
Bu kuşatmayı hissettiğimizde kendimizi düşmanca dışa vurmak yerine içe dönmek ve içeriyi anlamaya çalışmak gerek.
Çünkü düşman dışarıda değil, içeridedir. Kadim bir bilgi olarak “kendini bilmek” nefretin en kuvvetli panzehiri olsa gerek.
Kardan adamı yıkan çocuklar ve çayır eşşeği üstüne pekmez döküp yeseydi anlayabilirdim belki ama hınç ve öfke ile yıktıktan sonra sorunlu bir haz ile yollarına devam etmeleri demlik demlik çay içmeme neden oldu...
Kardan adamların nefretle parçalanmadığı sabahlara uyanmak dileğiyle...