İran Hain mi?

Yahya Çiçek

İran’ın hain olup olmadığına geçmeden önce İsrailoğulları ve İran arasındaki tarihi geçmişi bir hatırlayalım.

Yahudiler Kenan diyarında İsrail Devleti’ni kurmuşken ikiye bölünmüşlerdi. Kuzeydeki parçayı M.Ö 720’de Asur Kralı 2. Sargon parçalamış ve nüfusu her yere dağıtarak yok etmişti. Güneyde kalanlar ise Babil Kralı Nebukadnezarla ahitlerini bozarak oyun oynamaya kalkmış ve Nebukadnezar’ın hışmına uğramışlardır.

M.Ö 587’de Kudüs ateşe verilmiş Süleyman Tapınağı yerle bir edilmişti. Halk kılıçtan geçirilmiş kalanlar ise Babil’e, günümüz Irak’a zincire vurularak sürgüne gönderilmişti. Onları bu zor şartlardan kurtaran ise Kiros’tu. Kiros Persleri tarih sahnesine çıkaran kraldı. Babil Krallığını yenerek topraklarını ülkesine kattı. Yahudiler artık İran’ın bir parçasıydı. 2550 sene evvelinden İran’la Yahudiler arasında derin bir muhabbet ve dostluğun temeli atılmıştı. Artık Yahudiler İran’da 5’te 1 oranında bir nüfusa sahip olmuşlardı. İSFAHAN yoğun bir Yahudi nüfusuna ev sahipliği yapıyordu.

1839’da çıkan bir olayda 40 Yahudi öldürülmüş ve bu hadise sonunda Yahudiler din değiştirmeye zorlandı. Bunun üzerine bir kısmı Semerkant ve Herat’a kaçarken kalanlar ise görünüşte Müslüman oldular. Sokakta ayrı bir din evde ayrı bir din yaşamaya başladılar. 1925-1979 yılları arasındaki Pehlevi Hanedanlığı’nda ise rahat ettiler. Hatta gazete bile çıkardılar ve devlet memuru olabildiler. Şahlık, 1948-1978 arasında yani devrilinceye kadar İran’ı İsrail için gizli veya açık bir müttefik pozisyonunda tuttu. İran Bilim Akademi’sinin 18 üyesinden 2’si, 4 bin üniversite hocasından 80’i ve 10 bin doktordan 600’ü Yahudilerden oluşuyordu. Şah onlara ne kadar iyi davransa da Yahudiler ona karşı devrimci saflarda yer alıyorlardı. 1978’de Şah karşıtı protestoya katılan 40 bin kişinin 12 bini Yahudi’ydi. Bu protestolardan yaralananlar Sapir Yahudi Hastanesi’ne götürülüyordu. Nitekim devrim sonrası İmam Humeyni’nin adamları devrime katkılarından dolayı Yahudilere şükranlarını sunuyorlardı. Devrimden sonra Yahudi bir heyet İmam Humeyni’yi ziyaret ederek, “İran’da bize bir gelecek var mı?” diye açıkça sordular. İmam Humeyni, “İran’daki Yahudilerin bekasını desteklediklerini” söyledi ve idamlıklar arasında bir daha Yahudi isimlere rastlanmadı.

 İran’da faal durumda bulunan 25 sinagog bulunuyor. Yahudiler, İran vatanım Kudüs kıblem söylemiyle idare ediyorlar. İsrail’in 7 Ekim’de Gazze’ye başlattığı savaşta İranlı Yahudiler, “Saldırıyı kınayan açıklamalar yaptı.” Fakat bunun bir takiyye olduğunu İranlılar bizden çok daha iyi biliyorlar.

Burada göze çarpan bir iki nokta var. Yahudiler Şah zamanında çok iyi koşullarda hayatlarını sürdürürken neden Şah’a karşı devrimi desteklediler ve üstelik kurulacak olan dini bir rejimi? Yahudileri iyi anlamak için yaşam tarzlarını çok iyi bilmek lazım. Yahudiler, anaerkil bir yapıya sahipler ve mümkün olduğunca Yahudi dışında evlenmezler. Geleneklerine çok bağlılar ve asla birbirlerine zarar vermezler. Öyle ki faizcilik Yahudilerde çok rastlanılan bir durum olduğu halde bir Yahudi başka bir Yahudiye asla faizle para vermez. Yahudileri ayakta tutan asıl güç faiz ve tefeciliktir. Bu sayede dünyanın en zengin aileleri hep Yahudilerden olmuştur. Hatta Osmanlı Padişahlarından 2. Abdülhamid Rothschild ailesinden iki kez borç aldığına dair belgeler mevcut. 1891’de alınan 6.316,920 sterlin borcun faizi belgelerde %4 olarak belirtiliyor. Söz konusu borcun geri ödemesi ise 60 yıl olarak tanzim edilmiş. 2. Abdülhamid tarafından 1894’te alınan ikinci borç tutarı ise 8.212,340 sterlin, 61 yıl vadeli olan burcun 15 Ekim 1955’e kadar geçerli ve İngiltere Bankasına ödeneceği belgelerde yer alıyor. Sultanların aldığı borçlar 25 Mayıs 1954’te bitirilebilmiş. Nerdeyse 100 yıllık bir faiz birikiminin bizim için nasıl bir zarar onlar için ise nasıl havadan bir kar olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Şimdi İran hain mi? Sorusuna gelelim. Aslında sorunun cevabı İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejat’ın söylediği cümlede açık ve nettir. Ne diyordu Cumhurbaşkanı: İsrail’le Mücadele Birimi Başkanımız Mossad ajanı çıktı. Bu kadar içli ve dışlı bir tarihi geçmişe sahip olan İran’nın her kademesinde bir Yahudinin bulunmaması neredeyse imkansız. Burada hain derken kesinlikle İranlı bir Müslümanın hain olacağını düşünmüyoruz, yalnız her bir kılcal damara sirayet eden takiyyeli Yahudilerin  hain olamayacağını düşünmek saflık olur.