Efendim konu hassas ve önemli olduğundan yazım biraz uzun oldu. Lütfen sonuna kadar okuyun sonra okunmaya değer olup olmadığına karar verirsiniz. Ama sizi temin ederim ki bu konu sizi, geleceğinizi ve çocuklarınızı çok ilgilendiriyor!
Bill Gates vakfı ve ona yakın çevreler 2050 yılında dünyada nüfusun 9 milyara çıkacağını ve fakir ülkelerde proteine erişimdeki zorluklar sebebiyle dünyanın geleceğinin tehdit altında olacağına dair iddialarla haberler yayıyor.
Hatta bunun için ciddi hazırlıklar yapıyor. Ülkemizde ve birçok ülkede tarım arazisi satın almaya başladığı herkesçe malum.
Bu sebeple Bill Gates, küresel ısınmanın önüne geçilebilmesi için insanlığın yapay et yemesi gerektiğini iddia ediyor.
Bill Gates ve Richard Branson gibi dolar milyarderleri laboratuvarda et üreten firmalara yatırım yaparak dünyayı etkileri ve besin değerleri belli olmayan bir maceraya sokmaya hazırlanıyor.
Tarım ve hayvancılığın verimini artıran kimyasal ve ilaçlarla hali hazırda 20'li yaşlara kadar inen kanser vakaları ve diğer hastalıklarla boğuşurken dünya bir bilinmeze sürükleniyor!
Hollanda, ABD ve İsrail bu sektörde başı çeken üç ülke.
Laboratuvarda yetiştirilen et, aslında hayvan hücrelerinden oluşuyor.
Canlı bir hayvandan alınan ve daha sonra hücre yığınları halinde büyüyen bir biyopsi ile başlıyor. İnek, tavuk, tavşan, ördek, karides ve hatta ton balığı da dahil olmak üzere çiftlik hayvanı olarak yetiştirilen hayvanlardan alınan örnekler, vücutlarının bir kısmını yeniden oluşturmak amacıyla laboratuvarlara alınıyor. Bu hücrelere aşırı dozda büyüme hormonu enjekte ediliyor.
Ancak uzun sürede gelişen büyüme hormonlarını kullanmak insanlara da zarar veriyor. Örneğin Avrupa'da büyüme hormonlarının tarımda kullanımı 1981'den beri yasak.
Bill Gates, küresel ısınmadaki payları nedeniyle, ineklerin çıkardığı gazların dünyanın en önemli sorunlarından biri olduğunu söyleyerek planını adım adım hayata geçiriyor.
Bütün dünyada ineklerin çıkardığı gazdan dolayı küresel ısınmanın olduğuna dair haberler yapılmaya başlandı ve ülkemizde de bazı güya bilim insanları bu sakızı hunharca çiğneyeme başladı.
Metan gazı salınımının azaltılması için zengin ülkelerin gerçek et yerine yapay et tüketimine geçmesi gerektiğini söyleyen Gates, “En fakir 80 ülkenin yapay et tüketebileceğini sanmıyorum.
Tüm zengin ülkelerin yapay et tüketimine geçmesi gerektiğini düşünüyorum " şeklinde açıklamalarla da ileride sadece zenginlerin yapay et yiyebileceğini fakirlerin de bunları asla alamayacağını açıkça ifade ediyor
Laboratuvarda hayvan hücrelerinden et üretmenin ekonomik olmayacağını belirten Gates, yapay etin tadına ise zamanla alışılabileceğini söylüyor
Ama yapay et üretilirken dünyaya salınacak karbondioksit miktarının ineklerin çıkardığı gazdan daha tehlikeli olduğundan ve uzun süre doğada yok olmayacağından bahsetmiyor!
Gates, “Lezzet farkına zamanla alışılabilir. Üstelik zamanla etin tadının iyileştirileceğine yönelik iddialar da var" ifadelerini de kullanıyor.
9 Aralık 2018'de Bill ve Melinda Gates Vakfı Ortadoğu temsilcisi Tarım ve Orman Bakanlığı'nı ziyaret etmiş.
4 ay sonra Gates Vakfı ve Tarım Orman Bakanlığının ortaklaşa çalıştay gerçekleştirmiş olduğuna dair haberler düştü medyaya.
Ve sıkı durun, geçen günlerde Tarım ve Orman Bakanı Yardımcısı, Ayşe Ayşin Işıkgece, karbon salınımı nedeniyle büyükbaş yerine koyun üretimi yapılacağını söyleyiverdi. Işıkgece, üretim ve tüketimin de teşvik edileceğini belirtti.
Işıkgece, büyükbaş yerine küçükbaşa yönelmenin daha iyi olacağını ve bunun için önemli projeler geliştirildiğini söyledi.
Büyükbaşta karbon salınımının çok fazla olduğunu savunan Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Işıkgece, küçükbaşta üretim ve tüketimin desteklenmesinin şart olduğunu savundu.
İster istemez merak ediyoruz bu açıklamanın yapılan çalıştayla bir ilgisi var mı?
Dünyayı kendinin zanneden "Küresel çetenin" liderlerinden Bill Gates de, yapay ete piyasa oluşturmak için, ineklerin gazını bahane ederek, inekleri düşman ilan etmişti ya o, sebepten ister istemez arada bağlantı olup olmadığını merak ediyor insan!
İnsan oruçlu oruçlu merak ediyor, nasıl oluyor da küreselcilerin sözcüsü Bill Gates’in açıklaması ile bizim Orman ve Tarım Bakan Yardımcımızın açıklaması yüzde yüz örtüşüyor!
Büyükbaş hayvanların tuvalet ihtiyacı, nasıl küresel ısınma için büyük bir tehlike olabiliyor?
Aklımıza “zeytin yağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman” türküsü geliyor.
Şimdi yıllar öncesine gidelim:
Hepimizin bildiği “Zeytinyağlı Yiyemem Aman” türküsü, 2 Kasım 1954’te İhsan Kaplayan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir.
Marshall Planı, 1947’de önerilen, 1948-1951 yılları arasında da yürürlüğe giren Amerika kaynaklı bir yardım paketidir.
Amerika ne zaman bir yere yardım etmek isterse altından mutlaka bir çapanoğlu çıkar!
Bu yardım paketinden yararlanan ülkeler arasında, Türkiye de dahil tam 16 ülke vardır.
Amerika çok eski yıllardan beri dünyanın en büyük mısır üreticisidir. Haliyle ülkede birikmiş olan mısırı eritmenin yolu da bunu diğer ülkelere satmak; yani ihracattan geçecektir. Emperyalist ve sömürgeci Amerika bu konuda yine kankası şeytanla müzakereye oturur ve bir çırpıda anlaşırlar.
Dünyanın en büyük mısır üreticisi olan Amerika, biriken mısır dağını eritmek için, Marshall yardım paketinden faydalanmak isteyen ülkelere “mısırözü yağı alma” ön koşulunu koyar.
“Mısırözü alırsan sana şeker de veririm” diyerek ne kadar yardımsever bir ülke olduğunu gösterir diğer ülkelere…
Türkiye de, buna karşılık ilk margarin fabrikasını kurar. Artık damarlarımızda Amerikan menşeili asil Amerikan margarini dolaşacaktır.
“Yurtta margarin cihanda margarin” furyasına halk inanır ve margarinli yemeklerin, kahvaltıların vazgeçilmez olduğuna inandırılır.
Aynı dönemde sırf bu sebeple, birçok zeytin ağacı yerlerinden sökülür…
Amerika bunu rica etmiştir, emir büyük yerden gelir. Köylünün uzun yıllar meyve versin diye beklediği zeytin ağaçları Amerika üfürük devletlerinin ricası ile yetkililer tarafından tam yetkiyle sökülür hem de…
Katliamdan kurtulan az miktarda zeytin ağacından elde edilen zeytinyağı da Amerika tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır. Buradaki hinlik de şeytanla yapılan müzakerenin devamı niteliğindedir.
Sonra insanlar zeytinyağından uzaklaşıp margarin tüketsin diye, zeytinyağının ısındığında kanser yaptığına dair yalan yanlış iddialar ortaya atılır.
Oysa zeytinyağı, en zor yanan sıvı yağlardan biridir.
Nihâyetinde millet bu tarz haberlerle zeytinyağından uzaklaştırılıp margarine alıştırılır.
Bu da yetmez. Yine zeytinyağını kötülemek için bir türkü sipariş edilir: “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…”
Sonra da bu türkü, döneminin en popüler türküsü haline gelir. Tıpkı bugün olduğu gibi.
Margarinle, sırf bu nedenle tanışan insanlar, margarine çok çabuk alışır.
Ve türkünün devamında olduğu gibi, basma giyen kadınlar da zamanla bugünkü plastik giysilerle tanışır.
Şimdi kafamız iyice karışmışken soralım:
Bu hayvanlar yok edilerek, insanlara GDO’LU yapay et tükettirilerek, düşünemeyen ve kolay kontrol edilebilen narkozlu halklar oluşturmak, bir yandan da tam sömürü ticari alanları mı oluşturulmak isteniyor?
Dünya nüfusu 7,5 milyar. Bu insanlarda tuvalet ihtiyacı için gaz çıkartıyor. Bill Gates ve onun gibi açıklama yapanlar, küresel ısınmaya karşı insanların karbon salınımı için nasıl bir önlem düşünüyorlar? Kısırlaştırma bir yöntem olabilir mi?
Bill Gates’in dediği gibi, zamanla yapay et yemeğe insanlar alışır sözüne karşı, Orman ve Tarım Bakan yardımcımız ‘’bugün birçok eve koyun eti kokuyor diye girmez. Yönümüzü küçükbaş hayvancılığa çevirdiğimizde tüketim tarafından da desteklenmesi şart…’’ derken, zamanla insanların alışacağını mı düşünüyor?
Önce büyükbaş bitirilecek sonra ‘’küçükbaşlar da meğer gaz çıkarıyormuş’’ denerek onların da soyunun kurutulması için bugün olduğu gibi gerekçeler üretilecek mi?
Şimdi soralım; ülke tarım ve hayvanclığına bu operasyonu kimler kimin eli ile yapıyor?
Bu yazı Cumhurbaşkanımıza ihbar niteliğindedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuda gerekli incelemeleri yapacağına inanmak istiyoruz…
Aksi takdirde ülke tarımı, hayvancılığı için çok geç olabilir.
Bill Gates’in planlarını yerle yeksan etmeye muktedir olduğumuzu düşünüyorum…
Sizden ricam bu yazıyı çokça paylaşmanızdır. Çok ses çıkarırsak sesimizi duyan olur emin olun…