Büyük İskender'in babası Philip İskender'i hiç sevmezmiş. Hatta bir ara annesi ve İskender'i sürgüne yollamış, sonra affetmiş.
Yine de İskender'e olan soğukluğu değişmemiş.
Günün birinde Philip'e simsiyah yelesi rüzgar, gözleri yıldız, toynakları mermerden bir at getirmişler.
Getirmişler ama atı dizginlemek ne mümkün. 4 kişi atı zapt edemiyormuş.
Hele üstüne binmek... Allah muhafaza…
Deneyen 3 kişiyi üstünden atmış…
Atın azgınlığını gören Philip tereddüt etmiş…
Kral olarak hediye ata binmesi gerekir ama at üstünden atabilir, belini kırabilir.
Philip şöyle dönmüş, sürgünle kurtulamadığı oğlu İskender'e, ''atı İskender'e veriyorum'' demiş.
Amacı, İskender'in ata bineyim derken düşüp belini kırması hatta ölmesi...
İskender ata yaklaşmış, dört görevli zor zapt ederken kolanı tutmuş, atı şöyle bir çevirmiş, yaklaşmış, burnunu sevdikten sonra ata binmiş…
Dörtnala sürmüş...
Gelince arkadaşları sormuşlar: nasıl bindin bu deli ata?
İskender'in cevabı: At gölgesinden korkuyordu, başını güneşe çevirdim...
Hayat bazen böyledir, gölgesinden korkan insanları bile korkunç gösterirler bize.
Size hayat hakkı tanımamak için bazen en yakınlarınız, en korkunç olanı size lütuf diye sunar.
Siz eğer gerçekten meseleleri büyük bir olgunluk ve bilgelikle karşılamayı bilirseniz her şeyi kendi lehinize bir fırsata dönüştürebilirsiniz…
Asıl olan şey samimiyet ve ümitvar olmak..
Burada bahsettiğimiz ümit, metrekareye 25 tane düşen kişisel gelişimci veya yaşam koçlarının size özlü sözlerle pompaladığı içi boş balonlar veya plasebo etkili reçeteler değildir elbette.
Hayatı okuyarak, analiz ederek ve başkalarının tecrübelerini özümseyerek bilgece bir duruşla yaşamaktır esas olan.
Mükemmeliyetçilik çağındayız ve ‘kusursuzluk artık ölümcül bir düşünce. İnsanlar fantezisini kurdukları bir ‘ben’ versiyonuna ulaşmaya çalışırken acı çekiyorlar.
Modern çağda kazanç ve terfi için her şeyi mübahlaştırılıyor. Haz eksenli bir hayat için, nefisler azdırılıyor, benlik ve enaniyet güçlendiriliyor.
Yalan, hile, aldatma ve başkalarının hakkına tecavüz, yükselmenin basamakları haline dönüştürülüyor. Bilinçaltlarına şahsiyet, izzet, liyakat ve ehliyetin bu devirde geçersiz şeyler olduğu mesajları yükleniyor.
Bütün bunlara karşı yapılacak şey okumak ve size tasallut eden bütün salvolara karşı İskender gibi klas bir duruş sergilemek!
Bu plasebo çağında diploman az ve duvar dolusu sertifikan yok ise, batıda eğitim görmemiş ve batı lisanlarını bilmiyorsan, milyonların sahibi değilsen, marka giyinmiyorsan, yaşam koçları, diyetisyenler, mutluluk terapistlerince yönlendirilmiyorsan, rezidansta yaşamıyorsan, cahil, başarısız, geri kafalı, gelişmemiş, yontulmamış kötü birisin!
Sezai Karakoç’un dediği gibi: Öyle sağ ve diri, canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin.”
Gölgenizden korkmayın, çevirin başınızı güneşe.
Bu ifsad olmuş çağda kendimiz ve çocuklarımızın sadece midesini değil, ruh ve bilincinizi de beslememiz gerekiyor
Ama çağın bencil, şehevi ve ifsat edici bilgisiyle değil; sahih bir iman, ihlas, ihsan ve sahih bilgi gıdasıyla… Başka çare yok!
Hayata karşı donanımlı ve bilgece durursanız kimse sizi alt edemez…