Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşarın haberi
Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş, Gazeteciler Cemiyeti (Ankara), İzmir Gazeteciler Cemiyeti, KESK Haber-Sen, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu ve Türkiye Gazeteciler Sendikası, "sosyal medya yasası" olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifine karşı bugün Taksim Şişhane’de bir araya gelecek.
‘VİCDANLARININ SESİNİ DEĞİL, REİSLERİNİN SESİNİ DİNLEYEN BİR İKTİDAR GRUBU VAR’
Meslek örgütleri, protesto öncesi yarın Meclis'e sunacak olan ‘sosyal medya yasasına' karşı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde basın açıklaması yaptı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, buradaki açıklamasında şunları söyledi: “İktidarın çok sesli bir toplum yaratmak istemediği açık. Tek sesli tek düşünceyi içeren bir topluma dönüştürmek konusunda çalışmaları var. Son tasarı bunlardan biri. İktidarın baskıları, zulmü yetmezmiş gibi bir de sosyal medyadaki kapıları kapatmak istiyorlar. Korkuyorlar, korkmasalar böyle bir şey yapmazlar. Demokrasi için bir arpa boyu yol alamadık. Ne yazık ki bu böyle. Tek parti döneminden bugüne kadar gelen süreçte rol aldı. Darbelerle, iktidarın baskıları ile askerlerin baskılarıyla insanların düşünceleri örselenmiş, edilgin kılınmış bir toplum... Bu tasarı da onun bir vesilesiydi. TGC olarak bu yasanın çıkmaması için gayret gösterdik, gayret gösteriyoruz. Vicdanın sesini değil iktidarın reislerinin sesini dinleyen bir iktidar grubu var. Ne gelirse Meclis'e, ellerini kaldırıyorlar, 'Acaba bir yanlış yaptım mı?' diye düşünmeden. Parlamentodan bir şey beklemek mümkün değil. Yarın Meclis'e gelirse cezaevlerine yeni müşteriler eklenecek. Müşteriler diyorum artık Türkiye’de cezaevi inşaatları hızla sürüyor. Ne kadar çok doldursa orayı iktidarda o kadar kalacağını zanneden bir yönetim var. Onlara ne anlatılabilir? İşte neyse arkadaşlarımız gitti. Komisyonlarda konuştular. Bugün konuşan arkadaşlarımız var bazı gruplarda. Ama bir şey fark ettirmiyor. İmam bildiğini okuyor.”
‘TÜRKİYE TARİNİN EN BÜYÜK SANSÜR YASASI’
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise kanun tasarısının çıkmaması için meslek örgütlerinin mücadele ettiğini söyledi. Durmuş, “Neden çıkmasını istemiyoruz? Öncelikle şöyle, bu kanun teklifi gazetecilere, basın meslek örgütlerine sorulmadan hazırlandı. Bürokratlar tarafından, avukatlar tarafından hazırlandı. Dolayısıyla bu kanun tasarısının içerisinde gazeteciler yok. Gazetecilerin menfaatleri yok. Gazetecilerin haber ve yapmasını kolaylaştıracak bir düzenleme yok. Tam tersi, Türkiye tarihinin belki de en büyük sansür yasası. Neden Türkiye tarihin en büyük sansürü yasası diyoruz? Çünkü sadece gazetecilik faaliyetini değil, aynı zamanda toplumun haberleşme kanallarına dönüşen sosyal medya ağlarını da kontrol altına alan, onları da susturmaya çalışan bir kanun. Bu kanun teklifi iki haftadır Meclisin Dijital Mecralar ve Adalet Komisyonu’nda görüşülüyor. Buralara meslek örgütleri olarak katıldık ve itirazlarımızı ilettik, bütün grup başkanvekilleri ile görüştük, itirazlarımızı ilettik. Her bir görüşmenin arkasından bir şeylerin düzeleceğine dair sinyaller aldık ama yarın Meclis gündemine aynı şekilde geri geliyor" dedi.
Daha kanun çıkmadan Diyarbakır'da 16 gazetecinin tutuklandığını aktaran Durmuş, “Baktığımızda suç olarak gösterdikleri suç delili olarak gösterdikleri şeyler, kameralar, fotoğraf makineleri. Geçtiğimiz günlerde, Ordu’da bir internet haber sitesine kaynağını açıklamadığı için bütün bilgisayarlarına el konuldu. Haber kaynağını açıklamaya zorlandı. Bu yasa gün içerisinde dezenformasyonla mücadele edeceğiz derken aslında haberi ortadan kaldırmaya çalışan bir düzenleme var. Dezenformasyon ve yalan haberle mücadele edeceğiz derken, savcılara, hâkimlere neyin yalan, neyin doğru olduğu kararını verme yetkisi var. İnternet medyasına basın kartı vereceğiz, resmi ilan vereceğiz derken onları Basın İlan Kurumu gibi özelliklerini kaybetmiş, tamamen iktidarın bürosu gibi çalışan bir kuruma devretme, onların kartını iptal edip ilanını iptal etme hakkını verme gibi bir düzenleme var. Yani aslında ikinci bir RTÜK oluşturuluyor. Basın meslek örgütleri olarak şunu diyoruz: Evet, biz yalan haberi savunmuyoruz. Dezenformasyona karşı mücadele edilmeli ama bunu belirleyecek olan bu. Bu konudaki bir düzenlemeyi yapacak olan bürokratların değil, siyasetçiler değil, basın meslek örgütleridir. Bu tasarımın içerisinde gazeteciler yok. Bu tasarının içerisinde haber yok. Bu tasarımın içerisinde sadece sansür var. O yüzden biz bu tasarıyı kabul etmiyoruz. Geri çekilmesini istiyoruz" ifadelerini kullandı.
‘HUKUKİ BİR METİN DEĞİL, MUĞLAK İFADELER VAR’
Basın Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Eşmen ise, “Kanun teklifinin yasalaşmasıyla temelde şiddetle karşıyız. Bütün meslek örgütleri tam bir dayanışma içinde buna karşı çıktı. İktidarın kafasında tam bir sansür yasası var. Seçim ortamına giderken bu gelişmenin olması Bir anlam taşıyor. Hukuki bir metin değil. Kafa karıştırıcı, muğlaklık var. Özgür ve bağımsız medya yönelik iktidar sopası olarak kullanılacak. Meslektaşlarımız gece evleri basılarak gözaltına alıyorlar, tutuklanıyor, haklarında dava açılıyor. Bu yasa çıktıktan sonra durum daha da vahim olacak. Yalan haber ve dezenformasyon ile mücadele elbette edilmelidir. Ama bu halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını gasp etme derdi” diye konuştu.
‘YENİ BİR DÖNEME DOĞRU GİDİYORUZ’
Disk Basın-İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş ise şunları söyledi: “Bu yasa Meclis'e geldi, önce komisyonu ardından Genel Kurul'a indirilmeye hazırlandığı dönemde Diyarbakır’daki meslektaşlarımızın tutuklanması ve bununla eş zamanlı olarak AKP'yi desteklemeyen, şu andaki iktidarı desteklemeyen muhalif bir akım televizyon kanallarına iktidar olanakları yoluyla verilen cezaların gösterdiği bir şey var. Öyle görünüyor ki, Türkiye bir sonraki genel seçime kadar başta medya olmak üzere basın ve ifade özgürlüğünün alanını giderek daraltmaya çalışıyorlar. Gazeteciler yaptıkları haberler nedeniyle hedef haline geldi. Hukuk, ifade özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğü korunmadı. Bilakis bu alanlarda faaliyet yürüten meslek icra edenlere karşı bir saldırı aracına dönüştürüldü. Yeni bir döneme doğru gidiyoruz. Böylesi boğucu bir atmosfer önünde olduğumuzu söylemek mümkün. O yüzden bugün bu itirazımızı birlikte dile getirdiğimiz, itirazımızı aslında bir başlangıç olarak düşünmeliyiz. Bundan sonrasında da yeni saldırı dalgaları karşısında basın ve ifade özgürlüğünün giderek daraltıldığını, gazetecilik mesleğinin icra edemez hale getirilmeye çalışıldığını, kimseyi geride bırakmadan mücadele etmenin daha da önemli hale geldiğini söylemek mümkün. İktidarı desteklemeyen herkesin doğrudan hedef haline getirildiği bir sürece doğru gidildiğini söylemek mümkün. O yüzden biz basın özgürlüğü için halkın haber alma hakkı için yasanın geri çekilmesini istiyoruz. Yasayla beraber eş zamanlı olarak gazeteciler hedef alındı. Her türlü operasyonun, davanın, hukuki soruşturmanın da gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özgür basın için hep birlikte mücadele etmeye devam ederiz.”
‘ELEŞTİRİLERİMİZİ DİKKATE ALACAĞINA, SALDIRGANLIĞI ARTIYOR’
PEN Yazarlar Derneği 2’inci Başkanı Halil İbrahim Özcan, yasayı uluslararası platformlarda anlatacaklarının altını çizdi: “Basının susturulmaya çalışılarak bir yere varılamayacağını her defasında dile getirmemize rağmen kulakları sağır olan iktidar bu eleştirilerimizi dikkate alacağına, saldırganlığını gittikçe artıyor. İktidar korku iklimini canlı tutmak için dezenformasyon ile mücadele adı altında yine hedefine düşünce ve ifade özgürlüğünü koymuştur. Bu ne demektir? Bu yasa çıkarsa daha fazla sansür demek. Zaten vatandaşların CİMER’e şikayetleri ile birlikte ya da şikâyet ettirilmeleri ile birlikte arkadaşlarımızın da içinde olduğu sosyal medya paylaşımlarından dolayı tutuklamalar, cezalandırmalar gündeme gelmektedir. Biz uluslararası PEN olarak bu yasaya niye karşı olduğumuzu, neden karşı olduğumuzu uluslararası platformda da anlatmaya çalışacağız."
‘SANSÜRÜN, OTOSANSÜRÜN ARTIRILACAĞI KAYGILARIMIZ VAR’
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk de, “11 yıl önce atılmış bir tweet yüzünden, içinde şiddet içermeyen bir tweet yüzünden yazar Yavuz Ekinci arkadaşımız ceza aldı. Bu bir tek vaka değil. Buna benzer bir sürü vaka var. Cezaevlerine kitaplar girmiyor, kitapları yasaklıyorlar. Bunların içerisinde bakıldığında, nefret suçları içine sokulabileceği, adına terör ya da herhangi adı sanı belli olmayan hesaplar içerisinde yürütülen nefret suçları ile ilgili bugüne kadar bir tane açılmış dava görmedim. Onlarla ilgili bir dava görmezken, sansürün otosansürün artırılacağı kaygılarımız var. Ama bununla ilgili de biz basın mensuplarının yanındayız. Yayıncılar olarak bizim de bundan çok etkilendiğimizi düşünüyorum. Çünkü artık yazarlarımızı da yayıncıların da fikirlerini beyan ettikleri şeyin içinde hangisinin mutlak anlamda suç olup olmayacağını bilmiyoruz. Bununla ilgili de dün nasıl mücadele ettiysek, düşünceyi ifade özgürlüğünü savunmayı, savunma meselesini, yeni kanunlarla da gene savunacağını altını çizmek istiyorum” dedi.
Kaynak: gazeteduvar