Abdullah Yekta
İskender Evrenosoğlu kimdi?
Evrenosoğlu, iddiaya göre, Eşref Rumi Hazretleri’nin işaretiyle 29.11. 1933 yılında İznik’te dünyaya gelmiştir. Kendisinin Hz. Hasan’ın soyundan olduğunu iddia eden İskender Evrenosoğlu 1956’da İstanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulundan mezun olmuş daha sonra ODTÜ’de ekonomi üzerine mastır yapmıştır. Askerliğini 1957-1958 yılları arasında Kore'de tamamlamıştır. DPT'de (Devlet Planlama Teşkilatı'nda) müfettişlik ve uzmanlık görevlerinde bulunmuştur. Evrenosoğlu 1990’den, Mihr Vakfı’nın kuruluşundan sonra İslami cemaatler arasında ismi duyulmaya başladı. Mihr TV, Nur TV ve “Allah Üniversitesi” gibi kuruluşları yönetiyor ve Mihr cemaatinin başında bulunuyordu. 2000 yıllarında Amerika’ya giden Evrenosoğlu geçen hafta sonu kalp yetmezliğinden öldü.
İskender Evrenosoğlu yaklaşık 2000 yılından bu yana ABD’de yaşıyordu. Oradan Türkiye, Azerbaycan, Türkî cumhuriyetlere ve Balkanlara uydu üzerinden müritlerine programlar yapıyordu. Canlı yayında müritlerinin sorularını cevaplıyordu. Son zamanlarda rahatsızlığı nedeniyle hastanede yatıyordu. En son geçtiğimiz günlerde ABD’de kalp yetmezliği nedeniyle ölen Evrenosoğlu’nun cenazesi Türkiye’ye getirilerek 27 Kasım Çarşamba günü Bursa Hamitler Mezarlığı'nda defnedildi. Cenazesini kim kaldırdı gibi tartışmaların yaşanması üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı Evrenosoğlu’nun cenazesinin kendi müritleri tarafından defnedildiğini duyurdu. Mihr cemaati kimlerdi, amaçları neydi? İddiaları nedir, bu cemaatin? Bu soruların cevabı önümüzdeki günlerde daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
“14 asır sonra yeniden”
Bu sloganla 14 asır sonra insanlığın yeniden ilahi vahiyle tanıştığı iddia edilir. İskender Evrenosoğlu, (Âli İmran 3/81, Ahzab 21/7, Ahzab 21/40, Secde 32/24) vb. ayetleri kendisine delil getirerek kendisinin resul ve mehdi olduğu iddiasında bulunmuştur.
Peygamberimize (sav.) gelene kadar her peygamber, kendi ümmetine imanın şartlarından biri olarak kendisinden sonra gelecek olan peygambere iman etmelerini istiyordu. Daha önceki peygamberler, bunu ümmetlerine imanın bir şartı olarak tebliğ ediyorlardı. Buna, bu ilkeye inanmayan o günkü peygambere inanmamış olurdu. Yukarıda verdiğimiz ayetlerden “Muhammed içinizden herhangi bir erkeğin babası değildir. O Allah’ın elçisi ve nebilerin sonuncusudur.” (Ahzab 21/40) buyuruyor. Ayet kesin bir şekilde, artık Hz. Muhammed’den sonra nebî veya resulün gelmeyeceğini bildirmektedir. Hz. Muhammed’in nebilerin sonuncusu olduğunu belirtmektedir. Hem bu ayette hem de hadislerde Hz. Muhammed’den sonra bir nebî ve resulün gelmeyeceği belirtilir. İslam inancına göre Peygamberimizden sonra artık nebî veya resul gelmeyecektir. Bu iman konusudur. İslam’ın bu inanç ilkesini ihlal etmek isteyenler kurtarıcı mehdilik fikriyle işi kamufle etmeye gitmişlerdir.
İsmailî-Batınî mezhebinde olanlar kendi imamlarının her zaman Allah’tan haber aldıklarını ve Allah ile iletişim halinde olduklarına inanmışlardır. Kendi imamlarını nebî veya resul olarak isimlendiremedikleri için imam ismini kullanmışlardır. Bugün Kadıyanilik-Ahmedilik olsun Babilik- Bahailik olsun bütün batıni gruplarda peygamberlik iddiası vardır. Bu tür gruplar, bu düşünceleriyle İslam toplumlarında kalma imkânı bulamadıkları için batıda yaşarlar. Bugün İngiltere, İsrail, Amerika ve Kanada gibi yerlerde yaygındırlar. İskender Evrenosoğlu gibi kendisini peygamber ilan eden yüzlerce sapık ve hasta adam vardır buralarda.
İskender Evrenosoğlu da yukarıda verdiğimiz ayetleri kendi zannına göre tevil ederek, kendine göre anlamlandırarak gerçekleri saptırmaktadır. Dindar kesimde pek taraftar bulamadıkları için genelde iş dünyasından modern teknoloji, ekonomi ve iktisat alanlarında yetişen insanları, kendi tarikat ve gruplarına davet ederler.
İskender Evrenosoğlu,1989 yılında İslam, modern teknoloji, ekonomi, enerji ve finans alanlarında çalışmalar yapmak üzere Mihr Vakfı’nı kurmuştur. Ölene kadar da bu vakfın genel başkanlığını yürütmüştür. Dini konulardaki yazılarını Allah Teâlâ’nın kendisine verdiğini (!) iddia ettiği İmam İskender Ali MİHR mahlasını kullanmıştır. 1992 yılında yayın hayatına başlayan aylık Mihr dergisinde yazılar yazmıştır. Mihr televizyonunun kurucusudur. Kendi iddiasına göre kainattaki ilk ve tek “Allah Üniversite’sinin (1 Nisan 2000) kurucusu ve rektörü idi.
Onun bu iddiası İslamcı camiada herhangi bir eleştiri almadı. Çünkü İslami camiada birçok tarikat lideri buna yakın iddialarda bulunuyordu. F. Gülen, Adnan Oktar vb. kişiler de Allah ile irtibatta olduklarını iddia edenler arasındaydılar. Bunların hepsi de genelde “mehdilik” iddiasında bulunan kimselerdir. Müritleri tarafından gavs, mürşit, kutb, evliya ve mehdi oldukları iddia edilen birçok tarikat lideri bulunmaktaydı ve halen de bulunmaktadır. Şurası bir gerçektir ki şeyh uçmaz fakat mürit uçurur.
Türkiye İskender Evrenosoğlu’nu 1996 yılında Hulki Cevizoğlu’nun sunduğu Ceviz Kabuğu programında tanıdı. Söz konusu programa Yaşar Nuri Öztürk’le beraber katılan İskender Evrenosoğlu Hz. Peygamber’den sonra nebî ve resullerin geleceğini iddia etmişti. Bu iddiasını Allah Teâlâ ile kurduğu özel bir irtibat (ilham) ile bildiğini söylemişti. Kendisinin “Allah üniversite”sinde okuduğunu söyleyerek programa katılan insanları küçümsemişti. (Bu programı izlemek isteyenler Hulki Cevizoğlu’nun sunduğu “Ceviz Kabuğu programının” videolarından seyredebilirler.) Bu programda soru cevap fasılasında Evrenosoğlu’nun Kur’an-ı Kerim’i yüzüne okuyamadığı ve Kur’an’ın Arapça anlamını bilmediği ortaya çıkmıştı. Seyirciler Evrenosoğlu’nun sadece Latin alfabesiyle Kur’an’ı okuduğunu öğrenme imkanına kavuşmuşlardı.
Garip olan şey şu bu adam Kur’an okumayı bilmiyor, Kur’an’ın dili olan Arapçayı da bilmiyordu. Bu hangi cesaretle ve hangi kafayla Kur’an meali ve Kur’an tefsirini yazıyordu? İnsanımız uluslararası mihraklar vasıtasıyla ayakta tutunan bu insanlara nasıl inanıyor? Gerçi bu şekilde insanları kandıran tek Evrenosoğlu değil, Türkiye’de bunun gibi yüzlercesi vardır. Kur’an’ın bir tek suresinin anlamını bilmediği halde insanlara mürşitlik yapanlar var. Doğrusu bunlar garip şeyler.
Nur TV adlı kanalda da sohbetler yapan Evrenosoğlu canlı yayında kendisinin Allah’tan bilgi aldığını, vahiy aldığını iddia ediyordu. Kendisine vahiy geldiğini, Allah tarafından kendisine “Risalet Nurları” isimli kitap verildiğini iddia etmesine rağmen ne ilahiyat fakültelerinden ne de Diyanet teşkilatından bir tepki alıyordu. Aynı dönemlerde “Peygamber’in (sav.) aranızda dolaştığını görüyorum.” diyen F. Gülen’e ve zımnen kendisini yakında gelecek olan mehdi (kurtarıcı) olduğunu söyleyen Harun Yahya mahlaslı Adnan Oktar’a da kimsenin bir şey dediği yoktu. Her biri bir gazete tarafından parlatılıyordu.
Biri yakında gelecek olan “mehdi”, biri “kâinat imamı” biri de kendisinin peygamber olduğunu iddia eden bu insanların ardından günde beş defa alnı secdeye giden, Kur’an okuyan, Kur’an tefsiri ve hadis kitaplarını yazan, kendilerinin en iyi Müslüman olduğunu iddia eden on binler yürümesine rağmen, kimse “kâinat imamı” nedir, demiyordu. Kimse Hz. Muhammed’den sonra peygamber gelir mi, Peygamberimiz son peygamber değil miydi, diye sormuyordu.
Evrenosoğlu’nun İslami çevrede parlaması Millî Gazete’de yazdığı makaleleriyle oldu. Makalelerinde Allah ile doğrudan ilişki kurduğunu, Allah’ın kendisine “Risalet Nurları” isimli kitabı yazdırdığını iddia etmişti. Bu kitabını Said-i Nursi’nin Risale-i Nur’larından öykülenerek yazan Evrenosoğlu, “Risalet Nurları” kitabının 1976’dan başlayıp 1982 de tamamlandığını müritlerine anlatıyordu. 1986’da Diyanet, Evrenosoğlu’nun “Risalet Nurları” isimli kitabının İslam inancına aykırı olduğunu duyurduğunda Devlet Güvenlik Mahkemesi Evrenosoğlu hakkında tutuklama kararı alır fakat dönemin Başbakanı “Bu kafayı üşütmüş biri, irticai faaliyette bulunacak biri değildir.” diyerek onu korumuştu. Özellikle 28 Şubat döneminde hakkında çıkan haberler bir bakıma Evrenosoğlu’nun tanınmasına, daha fazla insanlara ulaşmasına ve daha fazla mürit toplamasına yaramıştı.
Evrenosoğlu neden ABD’ye gitti?
Evrenosoğlu’nun ABD’ye gidişi, hem kendisi gibi peygamberlik iddiasında bulunan sahte peygamberlerin rahat yaşadığı bir ülke olması hem de o dönemde Türkiye’de bulunan radikal örgütlerden kendisine herhangi bir saldırı tehlikesinden kurtulma endişesiyle olmuştu. Evrenosoğlu batıda yaygın olan ve “New Age” denilen örgütün Adnan Oktar’dan önceki ülkemizdeki ilk temsilcisi sayılabilir. Evrenosoğlu ile Adnan Oktar’ın ortak özellikleri sosyete çevresinde müritlerinin olması ve zaman zaman kendi müritlerine cinsel tacizde bulundukları iddiasıdır. Her ikisinin de müritleri tarafından taciz edildiklerine dair açılan mahkeme davaları vardır.