İnsan Yaşattıklarını Yaşamadan Ölmezmiş

Tüm meselelerde olduğu gibi son zamanlarda ülke gündemini meşgul eden Sedat Peker olayında da toplum olarak doğru oturup eğri konuştuk.

Doğrudan ziyade, herkes işine gelen taraftan olayı yansıtmaya çalıştı.

Yani kendi gözümüzle değil, tarafımızın gözü ile olaya baktık.

Aslında olaylar açık seçik ortada.

Bir tarafta, yıllardır derin devlet edası ile binlerce insanın kanında, canında ve ekmeğinde eli olan bir mafya liderinin bağırışları ve ağır suçlamalarla itham ettiği, ülkenin içişleri bakanı, karşı tarafta ise bir taş ile iki kuş avlamak niyetinde olan muhalefet partileri için umuda dönüşen çıkmaz bir sokak…

Arada ise suçlamalar, iddialar, yalanlar, çökmeler ve hasıraltı edilen faili meçhul olayların itirafları…

Dedim ya bir tarafta nice kız babalarına hayatı zehir edip kendi kızı için dünyayı yakacağım diyen bir mafya lideri var, doksanlı yıllardan beri verilen imtiyazlı alışılmış lüks bir yaşam ve bu yaşamdan kopma korkusu ile başlattığı video savaşları…

Üzücü olan ise bunca yıl belki de binlerce ailenin dağılmasına yüzlerce çocuğun babasız kalmasına sebep olan derin devlet ve adamının mağdur gösterilemeye çalışılmasıdır.

Dünyanın kanunudur, insan yaşattıklarını yaşamadan ölmezmiş. Evet Peker de yaşattıklarını yaşıyor olsa gerek.

Buraya kadar, bir ömrü karanlık işlerle geçiren bir mafya liderinin durumunu anlatmaya ve anlamaya çalıştık.

Çünkü bunları unutursak olay farklı anlatılır ve çocuklarımız bir mafya liderini kahraman gibi görür ve birçok genç ona özenerek yaşar.

Peker’in mafya liderliği ise bir günde olan bir şey değil, Peker AK Parti’den öncede vardı.

Sedat Peker, siyaset ve basında parti fark etmeksizin bir çok insanla iş tutmuş, birlikte çalışmış yardım etmiş ve bir çok insan onunla haksız kazanımlar elde etmiştir.

Sedat Peker ile işlerini halleden herkes onun günahlarına ortaktır. Bir gerçek var ki! Sedat Peker’in gücünden faydalanan herkes onun yokluğunda tersine dönüşen tabloda bedelini ödeyecektir.

Peker olayında, insanların doğru ile yanlış arasında kafası karıştı.

Hangisi doğru hangisi yanlış gerçekten karar vermek zor mu?

Doğru ve yanlış üzerinden olaya bakalım.

Bir mafya liderini övmek, onu kurtarıcı olarak görmek ya da onunla iş yapmak yanlıştır.

Bir mafya liderini, devletin bekasına siper olarak göstermek yanlış.

Veyis Bey’in bir iş adamından on milyon Euro istemesi yanlıştan öte, gaflettir.

Her ne olursa olsun, içişleri bakanı milletin canını, malını ve mülkünü korumakla yükümlüdür.

İsminin mafya lideri ile anılması yanlıştır.

İçişleri Bakanı devlet ciddiyetini elden bırakmadan kimleri muhatap almayacağını çok iyi bilmeli ve buna göre yaşamalıdır.

Bakan, mafya, ya da ünlü bir gazeteci olabilirsin. Fakat hırsla yapılan bazı hatalar ve hesaplar genelde tutmaz. Allah’ında bir hesabı olduğunu unutmamalıyız.

Mafyayı, Robin Hoot gibi kurtarıcı olarak görmek ya da göstermek ise ülkemizde ki muhalefetin çapını ortaya koyar.

İyi niyetle baktığımızda aslında doğru ve yanlış açık şekilde görülmektedir.

Elbette geçmişi karanlık bir mafya liderinin her söylediği doğru değildir.

Mafya istiyor diye bir Bakan görevden alınmaz. Fakat toplum vicdanını yaralayan iddiaların ivedilikle incelenmesi gerekir. Suçlamalara maruz kalan Bakan da olsa doğruluk payı olup olmadığına mutlaka bakılmalıdır.

Türkiye’de devlet geleneğine işlemiş ve alışagelmiş derin devlet anlayışı son bulmalıdır.

Güzel ülkemize yakışır gündemler temenni ediyorum.

Hoşça kalın, dostça kalın

ramazan-yaman.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.