Arif Nihat Asya, Hayatı da Bir Sanat Eseriydi
Devletin kurucu kadrosunun milletin kodlarını derinden değiştirdiği bir dönemde, muhafazakâr değerlere sahip bir mütefekkir olarak ortaya çıkar Arif Nihat Asya. Bu hayat, bilinmesi gereken bir hayattır.
Memleketine olan sevdasından ötürü Asya soyadını alan Arif Nihat Asya, benim için öncelikle ve özellikle “Naat” şairidir. Ne zaman “Seccaden kumlardı.../ Devirlerden, diyarlardan/ Gelip göklerde buluşan/Ezanların vardı./ Mescit mümin, minber mümin…/ Taşardı kubbelerden Tekbir,/ Dolardı kubbelere "âmin" diye başlayan ve buram buram Peygamber sevdası kokan bu şiiri okusam hep aynı ürperişi yaşarım. Sarsar bu şiir beni.
Bu şiirin ve yıllarca ders kitaplarına girmiş birçok şiirin şairi olan Arif Nihat Asya, aruzu, heceyi ve serbest şiiri aynı ustalıkla kullanan nadir şairlerimizden biridir aynı zamanda.
Şairden de öte biri
Her ne kadar çok güçlü bir şair olsa da sadece ‘şair’ sıfatına hapsedilemeyecek kadar ateşîn biridir Arif Nihat Asya. Yaşadığı dönem, Türkiye’nin kuruluşunun hemen sonrası, inşa hareketlerinin başladığı, yerli düşüncenin boğulmak istendiği dönemdir.
Devletin kurucu kadrosunun milletin kodlarını derinden değiştirdiği bir dönemde, muhafazakâr değerlere sahip bir mütefekkir olarak ortaya çıkar Arif Nihat Asya. Bu hayat, bilinmesi gereken bir hayattır.
Ebabil Yayınları, bu büyük şairin, bu memleket sevdalısının hayatının, eserlerinin incelendiği bir kitap yayımladı geçtiğimiz temmuz ayında. Prof. Dr. Nurullah Çetin imzasını taşıyan doksan beş sayfalık kitap, Arif Nihat Asya’yı tanımak için -nesir boyutu eksik kalsa da- iyi bir kılavuz olmuş.
Klas bir duruş
Üstte, Arif Nihat Asya’nın bildiğini çekinmeden haykıran bir memleket sevdalısı olduğuna değinmiştik. Onun bu yönünü en iyi anlatan örnek, sadece Malatya’da değil tüm Türkiye’de dilden dile aktarılan Hasan Âli Yücel’le diyalogudur. Olayı, Prof. Dr. Nurullah Çetin şu şekilde aktarır: “(…) Arif Nihat, Malatya Lisesi müdürü iken o zamanki Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel okulu teftişe gelmiş. Giyimine dikkat etmeyen Arif Nihat’ın okula bisikletle gelip gittiği için pantolonuna ve ceketine çamurlar sıçrar. Hasan Âli Yücel, Arif Nihad’ın paçalarındaki bu çamurları görünce: “Bu paçalarının hali ne?” diye çıkışır. ArifNihat da şu cevabı verir: “Benim paçalarımın bir bakanın ağzında ne işi var?” (s. 12)
Prof. Dr. Nurullah Çetin, “Bayraklaşan Şair Arif Nihat Asya” adını taşıyan kitabında Arif Nihat’ı “Hayatı ve Kişiliği”, “Şiiri”, “Nesri” ana başlıkları altında inceler.
Hayatlar da bir sanat eseridir bazen
Kitabı okurken bazı insanların sanatının, o insanların diğer yönlerini gölgelemesinin hiç de iyi bir şey olmadığını fark ettim. Bu konudan Sezai Karakoç’un da dert yandığı konuşulur. Sezai Bey, şiirlerinin düşüncelerinden daha fazla bilinmesinden memnun değildir bu konuşulanlara göre.
Bana bunu düşündürten şeylerden biri de, Arif Nihat Asya’nın bir özelliği oldu. Arif Nihat Asya, Adana Lisesi’nde öğretmenlik yaparken maaşını aldıktan sonra öğretmenler odasına giderek cüzdanını masaya bırakır ve sonra “(…) Herkes ihtiyacı kadar alsın. Ben kimin ne kadar aldığını görmemek için çıkıp gidiyorum.” (s. 16) dermiş. Bu, her babayiğidin harcı değil bilindiği gibi.
Rubai şairi
Arif Nihat Asya’nın 1800 rubai ile Türk edebiyatında en fazla rubai yazan şair olduğu bilgisi de aktarılır kitapta. Arif Nihat Asya için gördüğü her şey, işittiği her söz, kurduğu her hayal bir rubai konusudur. Onun şiirde ölçü takıntısı içinde olmadığı, şiirin dinamiği hangi biçimi isterse o biçimde şiir yazdığı da bir not olarak yer alır kitapta. Ama iş kafiye konusuna gelince durumun değiştiği, Arif Nihat Asya’nın kafiyeyi önemsediği de ayrıca bilinmesi gereken önemli bir bilgi olarak kayıtlara geçer.
Sanata ve sanatçıya hürmet
Arif Nihat Asya’yı ideolojisinin keskin bir taraftarı olarak bilirdim hep. Gökhan Evliyaoğlu’ndan aktarılan bir anı, Arif Nihat Asya’nın böyle biri olmadığını anlatıyor bizlere. Bu anıya göre, Kemal Tahir Malatya Cezaevi’nde yatarken onun düzenli ziyaretçilerinden biri Arif Nihat Asya’dır. Hem de sol dünyanın insanlarının bile Kemal Tahir’i ziyarete gitmeye korktukları bir dönemde yapar bunu Asya.
Devlet Ana’yı kim ilham etti?
Gökhan Evliyaoğlu, Kemal Tahir’in ağzından Arif Nihat Asya’yla ilgili bu anıyı anlattıktan sonra yine Arif Nihat Asya’yla ilgili edebiyat tarihimiz için çok önemli başka bir anıyı da “(…) ‘Arkadaşlar, eğer ben Arif Nihat Asya’yı tanımasa idim Devlet Ana romanını yazamazdım’ dediğini bugünkü gibi hatırlıyorum.” (s.12) cümleleriyle kayda geçirir.
Bir Mevlevi şeyhi olarak Arif Nihat
Sanatı ve ideolojisi hakkında herkesin az çok bir şeyler bildiği Arif Nihat Asya’nın hayatında birçok ilginçlik var aslında. Onun bir Mevlevi şeyhi olduğu bilgisi de bunlardan biri. Bu bilgi, bir rivayetten öte Arif Nihat Asya’nın kendi satırlarıyla aktardığı bir bilgidir. Arif Nihat Asya, mesai arkadaşı olan Fransızca öğretmeni Hakkı Mahmut Soykal aracılığıyla tanıdığı Mevlevi dedesi Ahmet Remzi Akyürek’e önce mürit olduğunu, daha sonra da ondan irşat izni aldığını anlatarak, kendisini layık gördüğü kadarıyla kullanabildiğini anlatır kendi ağzından. (s.24)
Düzyazılarıyla Arif Nihat Asya
Kitapta,Arif Nihat Asya’nın hayatı hakkında çarpıcı bilgiler yer alırken kitabın önemli bir bölümü Arif Nihat Asya’nın şairliğine ve şiirlerine ayrılmış. Şairliğinin yanında iyi ve üretken bir düzyazı yazarı olduğunu bildiğimiz Arif Nihat Asya’nın düzyazılarına sadece iki sayfa ayrılması, kitabın en büyük zaafı olarak çıkıyor karşımıza. Kitabın sonraki baskılarında bu eksikliğin giderilmesi, kitabın iyi bir kaynak olmasını da sağlayacaktır bence.
Nurullah Çetin, Bayraklaşan Şair Arif Nihat Asya, Ebabil Yayınları
Ahmet Serin
Kaynak: Dünya Bizim Kültür Portalı
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.