YENİ BİR DİZAYNA MEMUR

Yasir Polat

Ülkemizi ve dünyayı derinden sarsan Covid-19 Corona Virüsü sebebiyle, sosyal mesafeyi koruma ve #EVDEKALTÜRKİYE kampanyasına bir kısmımız uymasa da, uyan büyük bir kesimimiz var.

Daha ne kadar evde kalacağız, zaruri olmadıkça çıkamayacağımız süreci ile ilgili net bir tahlil olamayacağı gibi şuan söz konusu bile değil.

Kültür ve geleneklerimizin üzerimize günlük kıyafetlerimiz gibi işletmiş olduğu “Sıcakkanlı, sıcak muhabbetli” harikulade bir toplum olmamız hasebiyle, her dem sosyal ortamda olma arzumuz, arkadaş, dost ve akraba ile iç içe olmak istiyor oluşumuz EVDEKAL kampanyasını biraz daha da zora koyduğu hepimizin malumu…

Her şekilde tahlil ediliyor olan bu virüs imtihanına, benim de benzer bir teorim var;

“Evinin kıymetini, bilerek veya bilmeyerek ihmal ettiğin ailenin, çocuklarının kıymetini, vermen veya alman gereken tüm duygu, düşünce ve ilmi ihmallerin kıymeti harbiyesini bilip, bu minvalde şerri hayra çevirmen/m”  Gibi acizane bir çıkarım…

Yüce yaratanın bizlere neyi hazırladığını bilemeyiz, ancak şunu iyi biliyoruz “Her şerde bir hayır vardır” inancıyla yürüdüğümüz müddetçe, her durumdan insanlığın faydasına bir durumun tezahür edebileceği bizlerin kabiliyetice mümkündür.

Unutmayalım ki koca ülkeler, her birimizin küçük veya büyük çekirdek ailelerinin toplamıdır.

Yani demem şu ki, Yaratan tarafından memur edilen Covid-19;
Öz’ünden kopan, her türlü fenalığın toprakları haline gelen bir dünyaya… Küçük çocukların açlıktan öldüğü, insan ölümlerinin bir şey ifade etmediği ve dahası Yaratanın dinine bağlılığın dışa dönük varmış gibi ama içe dönük bir toz bulutundan ibaret olduğu bir döneme, bir dünyaya
“Bak, silkelen, doğrul ve doğruyu bul! Yoksa görevimi ifa etmek zorundayım”
Dercesine, hiç ayrım yapmadan, zengin-fakir, doğulu-batılı veya Türk-Kürt demeden her birimizi almaya gelmiş gibi değil mi sizce de?

Covid-19 görevi için burada ya da biz görevimizi yapmadığımız için. Ailemizi veya toplumumuzu, kendimizi ya da içimizi, işimizi, gücümüzü hangi kanallarla, ne uğruna yorduk, sevindik veya üzüldük…

Bunca zaman batı medeniyetinin görünmez baskısı altında her şeyimizi bir bir yitirmiyor muyduk?


“Batının bilim ve tekniğini alalım, ama ahlakını reddedelim” demez miydik her zaman,  ama ne var ki tam tersi oludu. Bilimini değil, ahlakını aldık. Hürriyetten gelen Özgürlüğü, nefislerine kulluk olarak bilen batıya uyduk.

Oysaki bizde ki hürriyet, Öz’ün GÜR’lüğüydü…

Yaşıyor oluşumuzun amacı Kuran ve sünnetin gereklilikleri idi. Önce kendimizi sonra da ailemizi, toplumun çekirdeğini Batıca yaşantıya bilerek veya bilmeyerek sürükledik.

Öz’ünGür’lüğüne karşı ahlakça çökmüş, helaklara konu olabilecek niteliğe ulaşmış bir medeniyetin(!) bağrında yok oluşumuzu hazırladık.
Şuan, daha doğrusu Covid-19’dan önce onlardan hiçbir farkımız yoktu.

Öyle ise, anlaşılması güç olmayan dahası anlamamız için tefekküre(EVDEKAL kampanyası) dahi ortam hazırlanmış iken, çok geç olmadığı mesajını gözümüze gözümüze sokarken silkelenmenin, doğrulup İslam inancının gerekliliklerini yerine getirmenin tam da zamanı değil mi ?!

Hiç şüphesiz ki evet… Yaratan bizi en uygun zamanda yaratmıştır. Allah’ın bizim için seçtiği şartlar, yer ve zaman en isabetlisidir. Olmamız gereken yerde bulunuyoruz.
(Allah kimseye taşıyamayacağı yük yüklemez)

Başarabilirsek bizimle birlikte bürün kâinat kârlı çıkar. Yok, eğer kazanamazsak bizimle birlikte kâinatta kaybeder.

Bu zor zamanlardan geçerken daha çok anlayıp güvenmemiz gerek hususlardan biride; bizi güçlü kılan şeylerin batıyı güçlü kılan şeyler olmadığıdır. Ekonomimizin güçlü olması ile kurtulamayız, ama kurtulduğumuz vakit ekonomimizi de güçlendirebiliriz.

Ve Kral İsmet ÖZEL de derki;

“Kurtuluşumuz yaşadığımız ve tanıdığımız dünyaya İslam’ın bize kazandırdığı ölçüler içinde bir anlam vermemizde, onu bu ölçülerin çerçevesinde düzenli kılmamızda saklıdır.”
(Taşları Yemek Yasak-İsmet ÖZEL)

Bir uyanış,
Bir diriliş,
Tefekkür ve takdirle imar edilmiş,

Sağlıklı yarınlar dilerim…

EVDE KAL KÂHTA, EVDE KAL TÜRKİYE