Yazmasam Olmaz mı?

Abdurrahman Özkan

Düşüncelerin yazılı hale gelmesi/getirilmesinin bir kıymeti vardır.

Hem düşüncelerin sahibi için hem de okuyucular için. Bu bakış açısı, düşüncenin sistemli olarak ifade edilmesi ve başlı başına bir değer olarak görülmesi anlamında, hem modernist hem de romantiktir.  Benim ise yazma amacım ikisi de değil. Kendimce daha ulvi amaçlar için, yine kendimce doğruyu, yanlışı, hakkı, haksızlığı, çirkini, güzeli vs. yazmak istiyorum. Tabi dijital teknolojiler sayesinde hemen her alandaki bilgi ve deneyimlerin görselleştiği bir zamanı yaşıyorken, bir konuda üç-beş cümleyi aşan bir yazıyı okumaya katlanacak insan sayısı gittikçe azalıyor. Bu duruma bakarak okurun ve yazarın ve de okur-yazarlığın yeni alam ve biçimlerinin ortaya çıktığı kabul edilmektedir.

Her üç anlamda da gittikçe bir sığlaşma söz konusudur.

Oldukça karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım. Her şeyin zamanda hızla geriye gitmesine karşın, gündem oluşturmak ya da gündeme katılmanın anlamı ve değeri hızla eriyip gidiyor. Beraberinde değerler de. Marx’ın 19. Yüzyıldaki endüstri toplumun yükselişine bakarak “katı olan her şey buharlaşıyor” durumuna benzer yeni bir dönemi yaşıyoruz. Bu yeni dönemde pasif bir tutum yerine aktif bir tutum ile var olabileceğimizi düşünüyorum.

Yazmanın da yazmamanın da bir karşılığı (hesabı) olacaktır. Ben bu düşüncelerden yola çıkarak, yazdığımın zikrim(hakkı anmam) olmasını umut ediyorum.

Daha önce de arkadaşım Hüseyin Türkoğlu’nun yükünün büyük bir kısmını yüklendiği matbu Kâhta Beyan gazetesi ve sitesinde, her zaman düzenli olmasa da, uzunca bir süre yazdım.

Kişisel işlerimden dolayı ara verdim yazmaya. Hüseyin, yeni bir isim adı altında, yeni bir konseptte yazmamı teklif ettiğinde, geriye dönüp baktım: Kâhta Diyalog (sonra Kâhta Beyan) için,  hem konuşmalarımda hem de yazılarımda yerel bir gazetenin matbu yayınının maddi ve manevi getirileri ve götürüleriyle ilgili düşündüklerimi ifade etmiştim.

Özellikle matbu yerel bir gazete yayınının zorluklarıyla ilgili ve sadece web sayfasında yayın yapmayı. Hüseyin o zorluklarla sekiz yılı aşkın bir süre bazı arkadaşlarıyla o yükü taşıdı.

Ancak, Kâhta Beyan yayını nihayetinde beklediğim ama istemediğim noktaya geldi. Her şeye rağmen, hem teknik, hem de habercilik anlamında ilgili herkes için önemli ve de güzel bir tecrübeydi.

Şimdi Hüseyin ve ekibiyle Kâhta Ajans’la yeni bir koşu için de “Bismillahirrahmanirrahim” diyorum.