Güneydoğu bölgesinin sahipsiz şehri diyorum Adıyaman için; ekonomik sorunlar, alt ve üst yapıdaki sıkıntılar, çevre illere kıyasla gelişmişlik durumu ve tabi ki sosyal faaliyet ve aktivite alanları konusundaki eksiklerini göz önüne alarak bunu söylüyorum. Adeta makus talih gibi yapışmış şehrimizin yakasına.
Turizm açısından çok güzel yerlere sahibiz ve bunların içinde UNESCO dünya mirası listesinde olan yerler bile var ayrıca doğal veya yapay oluşumlu güzelliklerimiz de azımsanmayacak kadar var hatta yer altı kaynağımız da hatırı sayılır çeşitliliğe ve miktara sahip. Bunları tek tek sayarak değerli zamanlarınızı almak gayesinde değilim.
Benim bu âcizane yazıyı yazmamın tek bir sebebi var o da memleket sevgisi ve buna bağlı olarak memleketimin yetersiz gördüğüm birkaç yönünü basın yoluyla yetkililere duyurabilmek. İnanıyorum ki birkaç dokunuşla şehrimiz; turizm, tarım, alt ve üst yapı ve sosyal yaşam alanları bakımında istenilen seviyeye gelecektir. Adıyaman’ımızın en kalabalık ve bence en güzel ilçesi Kâhta’mıza örneğin; sahip olduğumuz tarihi yerlerin ulaşımını daha kolay sağlamak adına oraya ulaştıran yolları yenilemekle başlayabiliriz. Tarihi ve turistik yerlerin alt ve üst yapı çalışmaları hızlıca bitirilmeli. Ayrıca yöre halkına turizm ile ilgili eğitim verilerek tarım ve hayvancılığa alternatif bir iş sahası oluşturulabilir. Çünkü gerek tarihi yerlere yakın yerleşmelerde, gerekse de ilçe merkezde yaşayan halkımızın ve esnafımızın turizm hakkında yeterli bilgi ve donanıma maalesef sahip olduğunu düşünmüyorum.
Kâhta’mızda ayrıca yeteri kadar petrol kuyusu bulunmakta ve ilçemiz yeteri kadar petrol rezervine de sahip. Bunu TPAO çalışanı akrabamı ziyaret ederken orada çalışan bir mühendisten işitmiştim. Buradan çıkan ham petrolün borularla ve tankerlerle İskenderun’ a kadar götürülüp orada işlenmesine gerek yok. Burada kurulacak bir petrol rafinesiyle doğrudan veya dolaylı olarak en az 15 bin kişiye iş imkânı sağlanabilir. Ayrıca yıllardır yapımı devam eden, bitmek bilmeyen sulama barajları ivedilikle bitirilip; verimli topraklarımızı suyla buluşturması sağlanmalı. Böylelikle ilçemizin verimli arazilerinden yılda iki ürünü hasat edebiliriz. Bu ayrıca birçok problemin de ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Örneğin köyden kente göç, mevsimlik işçi durumuna düşmemek. Ayrıca Yasir Polat kardeşimin de bu hafta köşe yazısında değinmiş olduğu baraj etrafının ıslah edilip toplumumuzun hem ekonomik kazanç elde edebileceği hem de sosyal etkinlik, piknik, yürüyüş gibi aktivitelerini yapabileceği hem de dışarıdan yerli yabancı turisti kendine çekecek bir başka önemli konuya da değinmek isterim.
Düşünsenize ‘Nemrut Dağı manzarası eşliğinde Atatürk Barajı’nda Kâhta’nın güzelliklerini izleyebileceğiniz bir tekne turu, ya da ailenizle yürüyüş yapabileceğiniz ve gün sonu yorgunluğunuzu atıp baraj sularının üstüne kurulmuş tekne lokantalarda yemek yemek’ kulağa çok hoş geliyor değil mi?
Son olarak Kahta Belediye’sine öneri olarak sunduğum projemden de kısa bahsedip sözlerime son vermek isterim.
Kahta Belediyesine yazılı olarak sunduğum projemde; beş yıllığına seçilen belediyenin her yıl kendine en azından bir mahalleyi pilot olarak seçip o mahallenin alt ve üst yapı, park, yol, kaldırım, ayrıştırmaya ve geri dönüşüme uyarlanmış atık toplama alanları, yeşil alan, çocuk ve yetişkin oyun ve spor alanları vs. hepsinin çağımıza uygun Kahta’mıza yakışan şekilde modernleştirilmek suretiyle yeniden inşa edilmesi. Böylelikle beş yılın sonunda ilçemizin çehresi değişmiş olacak.
Buna benzer birkaç tane daha proje sunabilirim ama lafı uzatıp sizleri sımak da istemiyorum.
Sözlerime son verirken hepinizi Allaha emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla.