Salgın öncesinde Ramazan Ayı gelince haberlerde ve sosyal mecralarda yarışlardan haber verircesine “Jet imam, Teravih namazlarını en hızlı kılan imam, Yirmi rekâtı 12 dakikada kılan imam…” gibi ifadeleri görmek çok mümkündü. Bu gibi ifadelerin toplumsal yansıması, her ne kadar muhafazakâr kesim arasında pek ilgi ve rağbet görmese bile, gayri muhafazakâr kesimin bundan nemalandığı, alaya aldığı, haberlerinde İslam’ı kötülemek amaçlı kullandığı aşikârdı.
Salgının vermiş olduğu toplumsal eve hapis olma durumu, bu tür unsurların/haberlerin yok olmasına sebep olmuştur. Ancak son dönemde birçok insanın ekonomik anlamda refah içerisinde olmasından ötürü, Ramazan Ayı’nda bir paylaşma, yardımlaşma, birlikte olma durumundan kaynaklı yardım paketleri dağıtılması ve bunun neticesinde bir birleriyle yarışmaları, takdire şayan bir ahlaki eylem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu eylemlerin her kesime sirayet etmesi, imkânı olan her kesimin bu gibi faaliyetlerde bulunması, İslam’ın verdiği ahlaki sorumluluk ve emir kapsamında değerlendirmemiz mümkündür. Nitekim “Şu halde, siz hayırlı işlerde birbirinizle yarışmaya bakın.” (Bakara Suresi 148.) ayeti de, bizlere bu mesajı vermektedir.
Yapılan yardımlar neticesinde muhtaç ailelerin “Ramazan Ayı keşke biraz daha uzasa…” gibi ifadelerini, kendi iç dünyalarında defalarca haykırdığını hiçbirimiz ne yazık ki duymamaktayız. On bir ay boyunca hiçbir yardım ve paylaşmadan kendine yer edinemeyen bir ailenin, Ramazan Ayı’nı çok mutlu ve güzel bir ay olarak telakki etmesi, bizler açısından içler acısı bir durumdur. Sadece Ramazan Ayı’nda karnı kısmen doyan, eline birkaç paket gıda kolisi geçen, dolabına bir-iki kilo et giren muhtaçların, on bir ay boyunca hatırlanmaya hiç ihtiyacı yok mu acaba?
Bu minvalde vakıf, cemaat, dernek ve hayırseverlerin takdire şayan bir şekilde yapmaya çalıştıkları yardımlaşma gayretleri son derece önemlidir. Lakin birbirlerine nispet edercesine bir tavır ve yarış içerisinde olmaları, beraberinde birçok hususun da yok olmasına sebep olmaktadır. Kişinin gündelik yaşantısındaki konumuna-mevkiine-nüfuzuna-cemaatine-derneğine binaen, başkalarından geri kalmamak adına böyle bir yarış içerisinde olması, her ne kadar görünürde çok iyi algılansa bile, halis niyet ve samimiyetin de yok olmasına sebep olduğunu hatırlatmakta fayda vardır.
Yaptıkları her yardımı birden fazla fotoğrafla süsleyerek, sosyal medyada paylaşma yarışı, yardımın getirdiği halis niyet ve samimiyetin önüne geçmektedir. Şöyle ki; “Bu paylaşımlar başkalarını teşvik ediyor.” diyerek kendilerini avutsalar bile, “Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek.” sözünü de, her defasında hafızalarda güncel tuttuğumuz var olan bir gerçektir.
Son tahlilde muhtaç ailelerin kaldığı mahalle, sokak ve evlerin fotoğraflarının boy boy sosyal medyada yayımlandıktan sonra, nasıl bir ruh hali bıraktığını hiç düşündünüz mü? Yardım götürülen bir ailenin çocuğu, evinin fotoğraflarını sosyal medyada gördüğünde, bunu mutlu bir şekilde mi karşılayacak acaba? Kendi arkadaşları tarafından “Sizin evin fotoğrafını internette gördük, size yardım kolisi dağıtılıyordu.” gibi söylemler, her ne kadar yetişkinlerin dünyasında pek kıymetli ve dikkate alınacak bir söz gibi görülmese de, çocukların dünyasındaki karşılığı ve bıraktığı psikolojik travma, çok ciddi bir sorunun var olduğunu bizlere göstermektedir. Beş adet yardım kolisinin dağıtımı, on beş fotoğraf karesi ile sonuçlanıyorsa, burada riyadan başka bir şey aramak mümkün değildir. Olması gereken ise, yardımda yarışmanın ve teşvik etmenin yanında, riyadan uzak bir yardımda bulunmaktır. Yapılan yardımlar sosyal medyada yer bulmasa bile, Allah nezdinde mutlaka karşılığını bulur. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah:
“Ey Müminler! Allah'a ve ahirete inanmadığı halde sırf insanlara gösteriş olsun diye malından mülkünden güya hayırlı işlere harcayan kimseler gibi, siz de yardımlarınızı/sadakalarınızı fakir- fukaranın başına kakmak ve böylece onların duygularını incitmek suretiyle Allah katında geçersiz ve değersiz hale getirmeyin. Gösteriş olsun diye yardım yapanların durumu tıpkı şuna benzer: Bir kaya parçası ve üzerinde birazcık toprak, derken, o kayaya sağanak yağmur vurur; böylece üzerindeki toprak akıp gider ve geriye sadece çıplak taş kalır. İşte bunun gibi, gösteriş için yardım yapan kimseler de bu amellerinden hiçbir sevap elde edemezler. Allah kâfirleri/riyakârları umduklarına kavuşturmaz.
Mallarını sırf Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla içlerinden gelerek harcayanların durumu ise yüksek bir yerdeki toprağı verimli bir bahçeye benzer. Bu bahçeye bol yağmur yağınca iki kat ürün verir. Bol yağmur yağmayıp çiselese bile onun ürün vermesine yeter. [Unutmayın ki] Allah mallarınızı hangi niyetle, nasıl ve ne şekilde harcadığınızı görür /bilir.” (Bakara Suresi 264. ve 265. ayet) buyurmuştur.