2020 yılı felaket ve helaket yılı olarak tarihe geçecek artık.
Bütün toplumları etkileyen hadiseler bizi çepeçevre sarmış durumda…
Dünyanın muhtelif yerlerinde meydana gelen yangınlar, depremler, seller, çığ felaketleri…
Çekirge ve karınca istilası, maymunların şehre akın etmesi, yarasaların müthiş işgal hali dünyada herkese bu soruyu sorduruyor:
Sahi neler oluyor?
Bu da yetmiyormuş gibi dünyayı koronavirüs kaygısı sardı.
Kaygı değil artık.
Çin de başlayan ve bize uğramaz diye temenni ettiğimiz nano büyüklükteki mucizevi yaratık hayatımızın içine girmiş durumda.
Evet, dünyada çok garip şeyler oluyor.
Hem de çok garip. Alışılmışın da ötesinde şeyler…
Bu kadar teknolojinin zirve yaptığı bir asırda yüz sene önceki veba ile elbette bir tutulmaz bu salgın.
Demek varlığın ötesinde, metafizik boyutta bir güç kendisini ve sahip olduğu gücünü öyle ifşa ediyor ki bütün insanlığı hallaç pamuğu gibi yaparım diye mesaj veriyor.
İnsanlık; bütün fünunlar birleşse de, teknoloji ulaşabileceği en yüksek seviyeye ulaşsa da ‘acizlik girdabında’ boğulacağı aşikâr…
Bizi en azından motive eden his; sivrisineğin gözünü yaratan ve yaşatan varlığın, güneş sistemini yaratanla aynı olduğu gerçeğidir.
Ya da pirenin midesini yaratan gücün bütün evreni yaratabileceği ve ‘O’ olduğu inancıdır.
O halde koronavirüsün ya da teknik ifadeyle Covid-19’un fıtri hareketi güdü değil sistemli bir yaratılış neticesidir.
Aslında kontrolsüz bir şey yok.
Biz an be an ölümle iç içe yaşıyoruz.
Üzerimizde şu an 15 tonluk atmosfer yani dış basınç var.
Lâkin iç basınç, dış basıncı dengelediği için hissetmiyoruz. Yoksa kâğıt gibi büzülürdük.
Gözlerimiz nano büyüklükte mikroorganizmaları görme yetisine sahip olsaydı eminim hiçbirimiz bol acılı kebap dahi olsa yiyemezdik.
İğrenirdik.
O halde gözü yaratan yaratıcı hem gözün görebildiğini görüyor hem de aldığımız milyarlarca mikroba karşı savunma mekanizması geliştiriyor.
Bu kadar sistemli bir hayatın içinde anormal durumun olması elbette ki olağandır.
Ekosistemde bizim kontrolümüzü de aşan hadiselerle karşılaşmak da…
Evet, bakan beyin de deyişiyle çoğu ülke artık kontrolü kaybetti.
Hikmetli bir el dünyayı bir kafesin içine almış durumda.
Ancak panik yok!
Salgının en büyük düsturlarından olan ‘Social distance’ ilkesini yani sosyal mesafeyi korumamız gerekiyor.
Ateşin varlığı insanlık tarihi için bir milad ve olmazsa olmazken bir insanın elini bile bile ateşe sokmasını da mantık kuralları içerisinde değerlendiremezsiniz.
O halde salgın minimize edilene kadar sosyal mesafelerimizi koruyalım.
En önemlisi, yetkililerin açıklamasına kulak verelim. Gereksiz yere dışarı çıkmayalım.
Bu hadise siyasetin, etnisitenin, hizipçiliğin, para politikalarının çok ama çok üzerinde bir hadise…
Tedbir alıp sonra tevekkül edelim.
Asla ama asla! Ben virüsü görmüyorum, o halde hasta olmam diyen cahillere, virüsün arkasındaki fizik ötesi gücü görmeyen ahmaklara asla prim vermeyelim.