ÖYLE YA DA BÖYLE PANDEMİ

İsmet Yılmaz

Pandeminin belki de en kötü zamanlarını geçirdiğimiz bugünlerde ben de gündeme kayıtsız kalamadım. Her edebî eser yazıldığı dönemin aynasıdır, diye meşhur bir söz vardır. Yani bir eser ne zaman yazılmışsa yazıldığı dönemin zihniyetini öyle ya da böyle yansıtır. Bu yazımız da bu görüşü yüzde yüz destekliyor.

Pandemi ile birlikte çarşıda pazarda gördüğümüz kadarıyla insanların psikolojisi de davranışları da değişmeye başlamış. Daha da kötüsü insanların genelinde bir endişe, korku hatta bir umutsuzluk hâkim.  Aslında bu saydıklarımız zaman zaman virüsten daha tehlikeli olabiliyor. Normal bildiğimiz bir insan, hiç beklemediğimiz davranışlar sergileyebiliyor.

Tahmin ettiğimizden daha çok insan virüs ile tanıştı veya birçoğumuz ise virüs bulaşanlarla aynı ortamda oturdu. Maalesef bir kısmımız en yakınlarını kaybetti. Gün geldi aynı ailede birden çok kişi hayatını kaybetti. Bir günde birden fazla cenazenin selası okundu. En yakınımızın cenazesine bile gidemedik. Bazılarımız düğün, nişan vb. en güzel günlerini buruk şekilde yaşadı.

Yine bu süreç birçok aileyi ekonomik olarak sarsmış ve sarsmaya devam ediyor. Çünkü iş yerlerinin bir kısmı alınması gereken çeşitli kararlardan ötürü kapatıldı. Böylelikle hem işletmecilerin hem de orada çalışan personelin maddî kaybı oldu. Elbette her şeye rağmen yanında çalışan personele sahip çıkan onların maaşını düzenli olarak yatırmaya devam eden sağduyulu işletmecilerimizin sayısı da az değil. Yine devletimiz bu süreçte sigortalı çalışan işçilere gerekli desteği verdi.

Doğrusunu söylemek gerekirse bu süreç en çok eğitimcileri, öğrencileri ayrıca velileri etkiledi diyebiliriz. Çünkü eğitimciler ve öğrenciler uzun süre okullardan uzak kaldı. Herkes anladı ki yüz yüze eğitimin yerini hiçbir zaman uzaktan eğitim alamayacaktır. Ancak uzaktan eğitim yüz yüze eğitimi destekleyebilir. Eğitimciler kamera karşısında ders anlatmaktan öğrenciler de küçücük ekranlarda ders dinlemekten sıkıldılar. Yine veliler çoğu zaman okulu eve taşıdı, çocukları sıkılmasın diye yapmadıkları etkinlik kalmadı.  Hele ki on dört günlük karantina sürecine giren ailelerin hâli eminim daha kötü olmuştur. 

Her konuda olduğu gibi pandemi konusunda da sosyal medya kirliliği ortaya çıktı. Pandemi ile ilgili olmayan birçok bilgi paylaşıldı. Bu nedenle çoğu insan bazen yanlış bilgilere itibar etti. İnsanlar virüse karşı faydası olup olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmayan ürünlere yöneltildi ve o ürünlerin satışında patlama oldu.

Ama pandemi dönemini avantaja çeviren birçok insan da var. Yazarların bir kısmı bunu bir inzivaya çekilmek olarak görüp muhayyilelerindeki kitapları yazarak, öğretmenlerin bir kısmı sosyal medyada paylaşılmak üzere video çekerek veya online hizmet içi eğitim kursları alarak, birçok insan kitap okuyarak,  bazıları ağaç dikip bahçe oluşturarak ya da herhangi bir alanda kendini geliştirerek… vb. geçirdi.

Elbette karantina döneminin birtakım faydaları oldu. İnsanlar arasında yardımlaşma arttı. Özellikle zenginlerin duyarlı olanları büyük miktarlarda bağışlar yaptılar, dünyanın genelinde bir yavaşlama söz konusu olduğu için doğa kendini yenilemiş oldu. Çevre kirliliği geçen yıllara oranla azaldı. Anne ve babalar evde çocuklarıyla daha çok zaman geçirdi ve çocuklarıyla hiç oynamadıkları oyunlar oynadılar. İnsanlar pek dışarı çıkamadığı için kazalar azaldı, dünya genelinde kitap okuma oranları arttı, sadece kendimizi değil de herkesi düşünmeye başladık. İnsanlar paranın değil de sağlığın daha önemli olduğunu öğrendi.

E tabi ki “Ben virüse yakalanmışsam başkası da yakalansın!”  gibi bir zihniyete sahip olanların sayısının da az olmadığını da gördük.

İNŞALLAH KISA SÜREDE VE DAHA FAZLA KAYIP VERMEDEN BU SÜRECİ ATLATIRIZ.