Son günlerde haberlere de konu olan Karadeniz Bölgesi’nde yaş çay hasadı ile ilgili haberler, mevsimlik işçilerinin ülke için önemini bir kez daha ortaya koydu ama bu durum bile etnik ayrımcılığı önleyemedi. Çünkü Kürt işçilerin Karadeniz’de çay toplamaları istenmiyor.
Neyden mi bahsediyorum?
Tabii ki Karadeniz illerindeki yaş çay bahçe sahiplerinin meclisin kapısını çalarak “ithal mevsimlik işçi” getirilmesi için Gürcistan ile sınır kapısını açmaları taleplerinden bahsediyorum.
Ki bu talepleri kabul edildi ve ithal işçi uygulaması bugünlerde hayata geçirilir.
Mevsimlik işçi denilince akla gelen illerden biri olan Adıyaman ile ilgili kendim şahit olduğum bazı izlenimleri paylaşmak istiyorum sizinle.
Günümüzde birbirine fiziki olarak yakın olanlar - genellikle - duygusal olarak birbirinden çok uzak oluyor. Komşu ülkelerin birbirine düşman olması gibi, komşu olan insanlarda birbirlerini sevmezler. Geçtiğimiz yıllarda verim elde edilen badem tarlalarına ne yazık ki aynı köyden olanlar bile ücret karşılığında olsa dahi gitmiyor. Bunun sosyolojik olarak araştırılması gerekiyor.
Türkülerimizi dinlediğimizde en can yakanlar –en azından benim için öyle – genellikle, “gurbet, hasret, sıla” ile ilgili olanlardır.
Mevsimlik işçilik her ne kadar sınırlı günler olsa da buna çare bulmalı yerel makamlar.
Koronavirüs salgınından sonra ülkece başlatılan “Biz Bize Yeteriz Türkiye” kampanyasını, yerelleştirip “ Biz Bize Yeteriz Adıyaman” dememiz gerekiyor. Yoksa ekonomik olarak ne aile bazında ne de il bazında kalkınamayız.
Tütünün yasaklanmasından sonra had safhaya ulaşan göç ve mevsimlik işçilik, Adıyaman geneline yayılan badem dikimi çare olabilir. İstatistiklere baktığımızda badem tarlaları gittikçe çoğalıyor. Bu badem olgusunu bir an önce sanayileştirilmesi gerekiyor.
Yoksa kendi memleketlerimizde, kendi tarlalarımızda “mevsimlik işçi” oluruz.