Korona virüsü salgın zaman zaman bazı Amerikan filmlerini hatırlatıyor. Uzaylılar, yer altı, yerüstü, deniz ejderha-ları, her neyse, birden ortaya çıkıyor ve karşı konulamaz güçleriyle insanlara ve çevreye korku salar, daha korkuncu insanları uluorta yer, yutar, parçalar vs. Bayağı da gişe yapmış filmler. Tarihten salgınlar olsun kurgu olsun, salgınlarla ilgili filmlerin çok ilgi çektiği söylenemez. Bugünlerde çokça aranıp listelense de bunlar. Yaşadığımız salgın gündemini değerlendirmek için bu filmlerden izlemek ilginç bir deneyim olabilir.
Dijital çağdayız diye bilgiye kolay ulaşılıyor mu, tartışılabilir. Korona Virüs vesilesiyle de tanık bu tartışmaya tanık oluyoruz. Değil sıradan vatandaş, hekimler de doğru ve yeterli bilgiye sahip değiller. Bu sebeple komplo teorileri ve sıradan dedikodular gırla gidiyor. Böyle bir durumda bilenle bilmeyen, doğru bilgi ile yanlış bilgiyi ayırt edene de aşk olsun! Çin işi, Amerikan laboratuar üretimi, Allah’ın uyarısı, belası, planlı bir nüfus eksiltme politikası, yeni insan türünü oluşturmak için bu amaçla hazırlanan aşılara ortam hazırlamak, ekolojik dengeyi bozmak…vs. Hangisi?
Peki önemli mi hangi sebepten bu virüsün ortaya çıktığı (nı bilmek) ? İktidarların rasyonel kararlar alması için önemlidir. Ama sivil toplum için? Hem evet hem de hayır. Evet, eğer bilebilirsek virüsün çıkış sebebini, düşüncelerimize göre politika üreteceğiz. Allah’ın belası ise (ki bunu asla bilemeyeceğiz) daha çok Allah’ın rızasını kazanmaya çalışacağız. Eğer bir devletin biyo-politika ya da biyo-silah üretme çalışmalarının bir sonucuysa da (Bu öğrenmek mi kolay?) politikalarımıza göre düşüncel-er üreteceğiz demektir bu. Fark eden şey nedir? Sadece kültür ve inançlar. Karantina kararları, sokağa çıkma yasakları ve bireysel olarak önerilen tutum ve davranışlara uymada toplumdan topluma farklılıklar bunu göstermektedir. ABD, Çin ve Türkiye’de bireysel tutumlar karşılaştırılabilir.
Bu salgının etkileriyle ilgili sosyal bilimcilerin ilgi göstereceği konulardan biri de bu farklı tepkiler olsa da daha kalıcı etkilerin olup olmayacağı veya bir dönüm noktası olup olmayacağı daha fazla konuşulacağı öngörülebilir. Yani “Koronavirüsten Önce/ Koronavirüsten Sonra” diyecek miyiz? Doğrusu, sadece sosyal bilimlerin değil, genel olarak bilimin önemli amaçlarından biridir öngörebilmek.
Burada birkaç konuda öngörülerimi paylaşmak istiyorum:
- Tarihte birçok salgın kaydedilmiştir. Bunlar kısa, orta ve uzun süreli olup milyonlarca insanın canını alanlar olmuştur. Bir süreden sonra etkileri bitmiştir. Günümüz tıp bilgisi ve teknolojisi kısa sürede bu virüsün doğasını teşhis edip etkilerini ortadan kaldıran ilaçlar yaygınlaşsa, eski hayatımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Kısa zamanda yeni salgınlar olmazsa Koronavirüs, Amerikan filmlerinde izlediğimiz bir fantastik korku filmlerinden biri gibi hafızamızda yer edecek. Kısa ve orta vadede çıkacak benzer bir salgın ise, yaşadığımız dünyanın daha güvensiz ve korkulu bir yer olduğu düşüncesini yaygınlaştıracak.
- Bu virüs kontrol altına alınsa da, salgın hastalıklar vesilesiyle, sağlık politikaları, kamu politikaları içindeki önemi artacaktır. Sağlık bürokrasisi ve iktidar politikaları bir ülkenin imajına daha fazla etki edecektir.
- Sağlıkla en yakın ilişkili alanlardan biri olarak tarım ve hayvancılıktır. Diğer sektörlere göre bir ülkenin ekonomisindeki katkısı nispeten daha düşük olsa da özelikle tarım daha stratejik bir alan olacaktır. Tarım, hayvancılık ve gıdada tedarik ve sağlık sorunlarının, küresel dengelerden etkilenme oranı arttıkça, ulusal, bölgesel-yöresel, hatta aile bazında tarımla ilgili yerel politika ve tutumlar bir kurtuluş olarak öne çıkacaktır.
- Dijital teknolojiler çağında ileri bir küreselleşmeyi yaşıyoruz. Koronavirüs gibi küresel etkilere sahip salgınlar, küresel çalışan araç ve organizasyonların yanı sıra, insan hareketliliğine de şoke edici ama eski tarzda bir darbe vurdu. Küresel hareketlilik, sersemledi, neredeyse durdu. Eski tarzda diyorum, çünkü tarihte örnekleri çoktur.
- Zaman zaman Türkiye’de açık ve uzaktan eğitimin verimsizliği (hatta anlamsızlığı) üzerine yazılıp çizilir. Açık söyleyeyim, ben de böyle düşünüyorum. Ancak koronavirüs, oku‘muş gibi’ olmak ya da alınan diplomayla bir ‘işi halletmek’ için kullanılan teknolojiye esastan ihtiyacımız olduğunu bize gösterdi. Bir süredir YÖK de üniversitelere eğitimde daha fazla dijital teknolojilerden yararlanmayı teşvik ediyor, hatta ‘Dijital Okuryazarlık’ adında bir dersi bölümlerde Atatürk İlke ve İnkılapları dersi gibi zorunlu dersler arasında okutulmasını istedi. Koronavirüs, YÖK’ün bu anlamda istediği dijitalleşmeyi zorunlu ve acil bir ihtiyaç olarak önümüze getirdi. Buna bağlı olarak, önümüzdeki süreçte iki temel sorunun cevabını almış olacağız: Birincisi; eğitim personelin (idari personelin de) ne kadar aktif olarak dijital teknolojilerle çalışabildiği, İkincisi; ne kadar gereksiz personel, resmi işlem, prosedür ve harcamanın olduğu düşüncesi önümüze gelecektir. Bu da birçok israftan kaçınmak için kısıtlamalara neden olacaktır.
- Virüs salgını nedeniyle karantina ya da sokağa çıkma yasakları, aynı hanede oturan aile bireylerine, bir arada zaman geçirme fırsatı kazandırmış oluyor. Medya araçlarını kullanma alışkanlıklarının bireysel zaman geçirme üzerinde son derece etkileri olsa da salgın etkili olduğu sürece aile bireyleri zorunlu olarak daha fazla yüz yüze gelecekler. Bu da ailede daha fazla konuşup kaynaşma fırsatı demektir. Ancak bu tür zorunlu durumlarda insanlar zoru aşmak için çeşitli işbirlikleri ve eğlenceler geliştirirken, kimi zaman da çatışmaları beraberinde getirir. (Ukrayna Cumhurbaşkanının ve Türkiye’den bir milletvekilinin fırsattan istifade çocuk istemesi de başka sonuçları da akla getiriyor.)
- Koronavirüsün küresel bir salgın haline gelmesi, eğitim kurumlarının işleyişini etkiler, ancak daha büyük etkileri, çalışma hayatı üzerinde olacaktır. Özellikle dar gelirliler devletin sırtında ekstra bir yük olarak bineceklerdir. Salgın sürecinin uzun zamana yayılması, ekonomide güçlü sarsıntılara sebep olabilir.
Salgınlar da diğer doğal afetler gibi, ortaya çıkış zamanı, etkileri ve sonuçları açısından tam olarak öngörülemezler. Yine de afetlerin etkilerini en aza indirmek için, bazı öngörülerde bulunmak, afete müdahale etmek için birçok avantaj sağlayabilir. Yukarıdakiler benim öngörülerim.
Dünyada salgını kontrol altına aldıktan sonra, ‘Koronadan önce /Koronadan sonra’ deyip demeyeceğimizi zaman gösterecektir.