Son zamanlarda turistik şehir diye tanımladığımız Kâhta'mızda maalesef çöpten geçilmiyor. En kalabalık caddesinden tutun en kenar mahallesine kadar hepsi aynı. Ya da şehir merkezinden tutun mesire yerlerine kadar her yer çöpten geçilmiyor. Daha geçenlerde yabancı turistler Cendere Köprüsü'nde çöp topladı. Hani bin bir kusur bulduğunuz bu insanlar gelip sizin çöpünüzü topladı. Açıkçası ben çok utandım bunu yapanlar utanmasa da...
Baraj kenarı, Cendere Köprüsü, Değirmenbaşı, Kâhta Çayı, Şeytan Köprüsü veya site bahçeleri, caddeler, kalabalık caddeler, çarşı... Her yer aynı...
Vatandaş çöpünü gelişigüzel atıyor veya çöp kutusu bulamadığı için herhangi bir yere bırakıyor.(Çöp kutusu bulamadığı için çöpünü bir semtten diğer semte taşıyanlara da selam olsun.) Bir diğer nedeni de düzenli bir şekilde çöp bidonları şehir merkezine dağıtılmadığı için kirlilikten geçilmiyor.
Din, iman, koltuk denilince herkesten çok dindar olduklarını ifade eden sözüm ona eğitimli (!) insanların konu çevre temizliği olunca sesini çıkarmaması da ilgi çekici.
Sivil toplum örgütlerinin de sadece belli konularda meydana çıkması da insanın dikkatinden kaçmıyor. Artık gına geldi!.. Yani sıradan bir vatandaş olarak bizim elimizden ne geliyorsa onu yapacağız. Konu rant ve koltuk oldu mu sırayı kimseye vermeyenlerin neden böyle konularda sesi çıkmıyor? Niye kimsenin kalıcı temizlik ile ilgili gerçekten kayda değer bir projesi yok? Bu memleket sahipsiz değil. Yeri geldiğinde öyle yiğitler çıkar ki bütün planlarınızı altüst ederler...
Bir babanın bir annenin çocuğuna vermesi gereken en temel alışkanlıklardan biri temizliktir. Beden ve ruh temizliği dışında çevre temizliği alışkanlığının da çocuklara aşılanması ancak ailede olur.
Ama kalkıp anne yaşadığı apartmanın balkonundan kirli çocuk bezini aşağıya atarsa, baba da balkondan sigara izmaritini bahçeye atarsa çocukları da yarın her türlü çevre kirliliği yapar. Böylelikle o şehir de bu insanlar yüzünden yaşanılmaz hâle gelir.
Parkta veya site bahçesinde oturan anne ve babalar çocuklarının gözü önünde çekirdek kabuklarını ve gıda ambalajlarını yere atarsa o çocukta asla çevre bilinci yerleşmez.
Yine yerel yönetimlerin bu konuda ciddi projeleri olmalı ve gereken yatırımı çevre temizliğine ayırmaları gerekir. Şehrin birkaç noktasına birkaç çöp bidonu indirmekle ve geceleri sivrisinek ilacı sıkmakla bu konu halledilmez. Yöneticilerin gerekirse her gün şehrin farklı noktalarını yerinde gezip temizlik kontrolünü yapması gerekir. Yoksa öyle olur olmaz her yerde fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşmakta olmaz. Ayrıca bu konuda muhtarlıklara görev verilmeli. Her muhtar kendi bölgesine düşen alanları gerekirse her gün kontrol etmeli. Gereken uyarıları yapmalı. Bu konuda kurumlar gerekli cezaları da hayata geçirmeli.
Özetle söylemek gerekirse biz Kâhtalılar olarak güzel bir coğrafyaya sahibiz. Çevremizde birçok tarihî ve doğal güzellik var. Bunun kıymetini bilelim. İnsan da yaratılmışların en şereflisi olduğu için her şeyin en güzelini ve en temizini hak eder...