Herkes yazıyor, çiziyor veya konuşuyor.
Oldukça fikir sahibi olunduğu gibi! Bir kısım da var ki daha DNA’sı çözülmemişken malum virüsün uzmanı kesilebiliyor.
Bu minvalde tavsiyem odur ki; yetkililer dışında kimseye itibar etmeyiniz.
Çünkü neredeyse tüm mecralar bilgi kirliliğinden geçilmiyor, dahası bu kadar vahim bir durumu provoke edenler bile oluyor.
Covid-19, CoronaVirüsü…
Hayatımızın bir parçası olduğu günden bu yana “Şer bildiklerinizde hayır vardır” sözünün hayata geçişini izliyoruz.
Bu virüs sayesinde “hiç ölmeyecekmiş gibi davrananların, eteklerinden alevler fışkırıyor” betimlemesini dikkatle gözlemliyoruz.
Ve tabi bu kefeden olan, asırlardır mazluma ve mağdura zulmeden zalimlerde girince açıkçası içimizin yağları da erimiyor değil.
Evet, küçük bir mikrobun koca imtihanı ile başbaşayız.
Herkesin eşit sayıldığı mahşer meydanı gibi…
Umulur ki en azından iyiler kurtulur.
Ancak unutulmamalıdır ki bir kavil helak edildiğinde “kuru-yaş” mevzusu ortadan kalkar.
Tefekkür, Tedbir ve Takdir… 3T KURALI ile inşallah başaracağız.
Şimdi konumuza geçebiliriz;
Covid-19’un vücutta ki etkileri artık hepimizin malumu, peki toplumsal yaşantımız ne olacak?
Yani demem şu ki; Canının sağlığı ile rızkını temin etme eylemi olan işi arasında kalmış olanlara ne olacak!
Konu ehemmiyet kazandığı günden bu yana ilkin sosyal mesafeyi koruma ile başlayan telkinler #EVDEKAL kampanyasına dönüştü.
Bu konu STK’lar, Başkanlar ve Kamu Spotları ile desteklenerek halkın dikkati burada toplandı.
Çok haklı bir dikkat toplama olduğu gibi, virüsün yayılma hızını en aza indirgemenin de kesin yolu.
Hatta evden çıkmanı gerektiren durum ÖLÜM-KALIM MESELESİ değilse mutlaka #EVDEKAL’ınmalı.
Durum bu kadar ciddi iken, her gün açıklanan sayı bir önceki güne oranla en az bir kat artmışken insanlarımız neden evde kalmıyor?
Covid-19’un onları öldürmeyeceklerinden mi eminler?
Yoksa “ateş düştüğü yeri yakar” muhabbeti mi?
Aslında anlamak çok da zor değil…
İki çeşit evde kalmayan kesimimiz var.
Bunlardan birincisi, gerçekten durumun ciddiyetini anlamak istemeyen ya da anlamayan kesimdir. Ki bu kesim en tehlikeli olanımızdır. Durumu ciddiye almayışı bir felaket olduğu gibi, kendisini düşünmeyişi de toplumsal bir facianın kıvılcımı olma niteliğindedir. Hepinizin de bildiği gibi sorumsuz bir vakanın en iyi şartlarda bulaştırabileceği kişi sayısı yetmiş!
Gelelim ikincisine ve en can alıcı olanına;
Bu kesim esnafından tutunda özel sektöre kadar uzanıp gider.
Yöneticilerimiz bu anlamda bir kısım düzenlemelere gitseler de, tamamen bir izolasyon veya iaşe anlamında bir koruma yok ne yazık ki.
Örneğin esnaf, Covid-19 dünya da tezahür etmeden önce birçok mal girdi çıktısı olduğu gibi borçlu ya da alacaklı durumuna da geldi. Zamanı geldiğinde ödeyeceği borcun tedirginliğinin yanı sıra bir de aile iaşesi eklenince kepekleri kapatıp kapatmama durumu canı ile ihtiyaçlar arasında debelenmesine sebep olmakta.
Bu adama “kapat, evine git” diyemiyorum. Çünkü eğer bunu der isem, iaşesinin garantisini de vermek zorundayım.
Asgari ücrete tabii olan çalışan sayımız yine malumunuz. Bu çalışanlar normal şartlar altında geçimi konusunda büyük sıkıntılara maruz iken, bir de #EVDEKAL kampanyasının dahili olur iseler, neler ile mücadele edeceklerini kestiremiyorum.
“#EVDEKAL” ya da “Sokağa Çıkma Yasağı” tamamen biz halkın yararına ve ülkenin sağlığı ve huzuru için harikulade bir çözüm. Ancak bunların getirisi olan sonuçları masaya yatırmak gerekiyor.
Yine de değerli halkımdan, daha doğrusu bu zor günlerde dahi çalışmak zorunda olan tüm bireylerden istirham ediyorum;
Lütfen sosyal mesafeyi koruyunuz.
Eldiven ve maske kullanmaya gayret ediniz.
Sirke veya kolonyayı yanınızdan eksik etmeyiniz.
İnşallah hep birlikte bu musibetten en az zararla kurtulabilmek için İSLAM’IN ipine sarılmamız gerektiğini hatırlar, gerekliliklerini yerine getirmeye başlarız.
Ve musibet olan o bakterinin, bizlere neler anlatmaya çalıştığını anlamaya gayret gösterelim.
Sağlıklı yarınlar dilerim…