Her Yağmur Islatmaz Bizi

Hüseyin Türkoğlu

İçimde büyük bir ağlamak var,
Nasıl bir vazgeçiştir bu,
Cam kesiği yaralara bile aldırış etmiyor.
Bağlamam, umut türkülerini fısıldıyor.
Şimdi, yarım kalmış hangi türkü küser bize.
Ne zaman kalksam, toparlanmaya çalışsam,
Acılarım zemheriye gebe kalıyor, anlamıyorum.
Sonra demli, kaçak bir çaya ve sigaraya duruyor zifiri karanlıklarım…

Biz hayata, toprak damlı evlerin çamurlu yollarında tutunduk.
Annem, bir bebeği büyütür gibi
Büyütürdü yoksulluğumuzu, umutlarımızı
Sabahın beşinde tütüne giden bir çocuğun hüznüne inat, yaşadık.
Bazen kabuk bağlamış bir yaraya tuz basar gibi…
Bazen de, toprak damlı evin, sıvasız odasında cigara sarar gibi...

Sonra,
Yaşamaktan kaçarken yüzüne inşirah değmiş bir sevdaya tutulduk...
Ayet ayet ıslandık.
O yüzden her yağmur ıslatmaz bizi...

Vuslatı bekleyen yorgun yüreğim,
Depremlerden artta kalan acılarını dizginliyor.
Alnımın sığınabileceği en güzel limanı oldu secde.
Hiç mesafe koymadım, ruhun sevincine.
Ceketimi bulutlara astığımdan beri
Meğer çocukluğumdan habersiz,
Ne çok hüzünler biriktirmişim, yağız ömrümün…