Filistin İslam’ın Ribatıdır. Bugün bu ribat insanlık kulesi olmuştur. Bu Ribatı kaybeden insanlığını de kaybeder. Siyonist dünya güçlerine teslim olmak zorunda kalır. Müslüman olmasa da (Edward Said’in yaptığı gibi) her insanın ömründe bir kere dahi olsa Siyonist İsrail’e taş atması gerekir. Müslüman için ise bu daha önemlidir. Yapması gereken bir vecibedir. Kur’an-ı Kerim’in bahsettiği birçok peygamberin yaşadığı bu mekanları koruyamayan Müslüman, kendi evini ve yurdunu da kuruyamaz, inancından ödün vermek zorunda kalacaktır.
1987’nin sonu, Filistin İntifadasının yeni başladığı günlerdi. Bugünlerde olduğu gibi Filistinlilere her türlü zulmü reva gören Siyonist İsrail devleti bir anda elinde kendilerine taş atan Filistinli çocukların mukavemetiyle karşılaşmıştı. Dünyanın belki de en anlamlı sivil protestosuydu bu eylem. O zaman şaşkın ve şaşkın olduğu kadar ne yapacağını bilmeyen İsrail’in yardımına ABD ve AB ülkeleri kavuşmuşlardı. İntifadayı etkisiz hale getirmek için (de stabilize etmek için) Yasir Arafa’ta bir Filistin devletini kurdurmuşlardı. İntifadayı bu şekilde değersizleştirmeye çalışmışlardı. Taş atan çocukları görmektense kendi kontrollerinde olan bir devlet onlar için daha güvenliydi.
Tarih tekerrür etmektedir. Şu an istediği zaman Filistinlilere baskın düzenleyen ve Filistin’i bir açık hava hapishanesine döndüren İsrail hayal etmediği yeni bir direnişle, yeni bir intifadayla yüzleşmektedir. Katil, saldırgan ve her türlü baskını yapan olmasına rağmen bugün acizliğini yaşamaktadır. Gazze’de taş taş üstünde bırakmasa da acizdir çünkü kendi vatandaşları da Filistinlilerin attığı füzelerle acıyı ve ölümü tatmaktadırlar. Onların da evleri, arabaları ve işyerleri hasar görmektedir. Onlar da artık siren sesleriyle sığınaklara kaçmaktadırlar. Zalim acıya dayanamaz, acıya katlanamaz, bunun için de acizdir.
Filistinlilere bayramı zehretmeye çalışan İsrail kendisi de başkasına sunmaya çalıştığı bu zehirden içiyor, içmek zorunda kalıyor. Firavuna, Nemrut’a vs. zalimlerde alerji yapan güç aynı zamanda İsrail’i de zehirlemektedir.
Filistinlilerin bu direnişi inşaallah başarıya ulaşır. Bu başarı inşaallah Filistin’in tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olur. İnşaallah temennilerinde buluyoruz, çünkü İsrail ve ABD ile anlaşmalı Arap devletleri her an bir oyun oynayabilirler. Aynen birinci intifada da yaptıkları gibi kapalı kapılar arkasında Filistin davasına yine aynı ihanette bulunabilirler. Göstermelik bir şekilde İsrail’i kınayıp ardından da bu davaya zarar verebilirler. Allah’tan Türkiye ve birkaç tane İslam ülkesi bu konuyu gündeme getirmektedir. Yoksa en ufak bir kınamaya dahi yanaşmayacaklardı.
Bir zamanlar Türkiye’de iktidara gelen her parti ve hükümet bir şekilde irticaya karşı olduklarını beyan ediyorlardı. İrticanın ve laikliğin ne olduğunu bir türlü tanımlayamayan siyasetçilerin hükümette kalabilmeleri için bu konu bir can simidiydi. Gazetecilere ve bir takım derin güçlere hesap verirken (veya onların emrinde olduklarını işar ederlerken) başta irticayla mücadele ettiklerini beyan etmek zorunda kalıyorlardı. Aynen bugün de Arap devletleri için Filistin davası bir can simididir. Çünkü Arap toplumlarının gönlü Filistin’in kurtuluşundan yanadır. Arap devletleri çözüm için elini taşın altına koymak istemez, fakat her kes Filistin’in savunucusu olduğunu hissettirmeye çalışır. Bütün önemli konuşmalarında Filistin davasına değinirler. Bu konuya değinmek onların besmelesi olmuştur.
Arap liderler, bir taraftan kendi halklarına mesaj vermek için Filistin davasının savunucusu olduğunu bayan ederlerken diğer taraftan da Filistinlilerin aleyhine İsrail ile gizli anlaşmalar da yapmaktadırlar. Ne yazık ki güzelim bir gerçek onların pis hayallerini berbat etti. Suudi Arabistan’dan BAE’ne kadar, Kuveyt’ten Fas’a kadar İsrail ile normalleşme anlaşmaları imzalıyorlardı. Onların İsrail ile olan bu anlaşmaları, Filistin direnişçilerinin attığı füzelerin karşısında naylon poşetin ateşte erimesi gibi eridi, gitti. Onların anlaşmaları suyun üzerindeki köpük gibi buharlaşıp gitmeye mahkumdur.
Filistin davasına sahip çıkmak imanın bir gereğidir. Her Müslümanının gönlünde ve inancında ilk kıblemiz olan Beyt’ül-Makdis, Kudüs ve Filistin’e dair bir yeri olmalıdır. Filistin’in kurtuluşu ve özgürlüğü için çaba sarf etmelidir. Bu, Müslümanın inancının bir gereğidir. Çünkü Filistin İslam’ın ribatıdır.
Not: Her tarafta öldürülen Müslümanlar olmasına rağmen yine de Müslümanlar katil sayılıyor. İsrail’in şehit ettiği insanların saldırıya uğrama anlarıyla ilgili video ve kesitlerin facebook ve instagramda yayınlanması kısıtlanıyor, kullanıcılar engelleniyor. Mescid-i Aksâ’da çıkan yangını bayram havası içerisinde kutlayan Yahudilerin insanlık dışı gösterileri İsrail’in aleyhine kullanılabilir endişesiyle facebook ve instagramda yayınlanmasına müsaade edilmiyor. Peki bu yanlı ve taraflı uygulamaya pes mi diyeceğiz? Elbette ki hayır. İsrail muhiplerinin her zaman Müslümanları cani göstermelerine, ısrarlı paylaşımlarımızla ve her zaman doğruyu ortaya koymakla engel olmalıyız. Yalan söze doğru sözle cevap vereceğiz. En azından bizim insanımız nezdinde onların yalanlarına müsaade etmeyelim.
Selam ve dua ile.