İslam emeği yüce bir değer olarak görür. Çalışmayı, üretmeyi ibadet sayar. Emek de sermayeden bağımsız değildir. Emek demek üretim demektir. Üretim demek maddi olarak kalkınma, büyüme, gelişme ve refah demektir. Toplumsal üretim ve refaha gidemeyen milletler başkalarına muhtaç olur. Muhtaç hale gelen toplumlar dilenmeye ve emir almaya alışır. Çünkü borç almaya alışan emir almaya alışır prensibinden hareketle ekonomik köleliğe, ekonomik kölelikte kültürel ve politik köleliğe götürür. Bu da ülkelerin direnme ve duruş ortaya koyma çabalarını kırar.
Günümüzde kapitalizmin toplumlar üzerindeki baskıcı gücü ve boğucu etkisi halkların günlük yaşamlarını, psikolojik ve sosyolojik gücünü etkilemektedir. Emeğe dayanmayan ve haksız yollardan kazanılan sermayenin oluşturduğu çalışan ve çalıştıranın yaşam standartları arasındaki uçurumlar ve fay hatları toplumsal barışı ve birlikteliği zedelemektedir. Kapitalizm ve rant ekonomisinin temel Kriteri olan "ekonomik güç" toplumsal değerleri, inanç, ahlak, adalet, hak ve hürriyet gibi normlar gün geçtikçe ekonomik güç karşısında etkisini yitirmekte ve en çok unutulan normlara dönüşmektedir. Daha çok kazanma hırsı mübah olan yol ve yöntemleri meşru olmaktan çıkararak emek hırsızlığını, hak ve hukuk ilkelerini çiğneterek doyumsuzluğu ve rekabeti beraberinde getirmiş ve işçi- işveren düşmanlığını oluşturmuştur. Bu da toplumsal yozlaşma, çürüme ve çökertme erozyonu getirmiştir. Oysa Allah'a saygının bir yolu da emeğe saygıdan ve kişilerin hukukuna saygılı olmaktan geçer. Bu anlamda İnancımıza göre "insana ne zulüm edilir ne de zulme uğratılır." Çalışanın her türlü özlük ve kişilik haklarına riayet edilir. Adil olmayan gelir paylaşımı, rekabetler, fiyatlar beraberinde ahlaksız ve haksız kazancı getirmiştir. Bu da toplumda çalışanları iş ahlakı denilen çalışma barışı ve değer krizine sürüklemiştir. İş ahlakını esas almayan her müessese zamanla rekabet, etkililik ve verimlilik açısından hüsranla sonuçlanır.
Sonuç olarak insan değerlidir ve üretilen emek de değerlidir. Emeğe saygı, ahlaki ilkelere bağlılık, insanı merkeze alan ve bencil olmayan bir anlayışla olur. Siyasette, ticarette, ekonomik faaliyetlerde ve hayatın her alanında emeğe saygısızlık yapılmaktan kaçınılmalıdır. Üretim, emeksiz olamayacağına göre çalışmak ibadet sayılmıştır. Bu şuurla çalışanın emeğini savunmak için insan olmamız yeterlidir. Bu bir vicdani sorumluluktur. Emek verenleri yüceltmek, ödüllendirmekle başkalarının emeğini çalanların ve rantçıların önüne geçmiş oluruz. Allah, bu konuda hassas olmamızı istemektedir ve hiç kimsenin emeğinin zayi olamayacağını güvenceye almıştır. Peygamberimiz de çalışanın teri korumadan hakkının verilmesini istemiştir. Üretimi gerçekleştiren çalışan- çalıştırılan, yöneten ve yönetilen arasında emeğe saygının esas olunması şarttır.
Emeğin sömürülmediği, haksızlıkların, eşitsizliklerin olmadığı ve adaletin hakim olduğu bir dünya kurulması dileğiyle emekçilerin - emektarların, yönetenin- yönetilenin, patronunun ve işçinin 1 Mayıs Dayanışma Günü kutlu olsun.