“İnsan, sürekli öğrenebilen bir varlıktır.”
Yakın zaman da Diyarbakır’ın Çermik ilçesinin ücra bir köyünde görev yapmaya gayret eden, değerli bir öğretmen arkadaşım ile bir saati aşkın eğitim nezdinde mütalaamız oldu.
Dediklerinin bir kısmını özetle şöyle aktarmak isterim;
“Ben Kâhta’da iken eğitim seviyemizi beğenmez, türlü-türlü eleştirilerde bulunur, bu konuyu kendime dert edinirdim. Ancak nasip oldu ve atandım. Atandığım köyde(Nüfus:250.000) gördüğüm manzara karşısında dehşete kapıldım. Ve dahası daha doğuda ki arkadaşlar ile iletişime geçince, olayın vehametini daha iyi anladım. İlginç olanı ise, Batı kentlerimizden birinde okuyan ilkokul öğrencisi ile bizde okuyan ortaokul sonuncu sınıf bir öğrenciyi kıyaslarsak, bizimkinin elli sıfır geride başlamış olduğunu görürüz. Yasir Kardeşim, eğitim anlamında doğu bizden kötü, bizde batıdan.”
Diye sözlerine son verirken, aklıma sokakta rastlayıp ta birkaç kelam ettiğim Cemil’de eklenince iç âlemim de oluşan fırtına tarifsizdi. Uzatmadan;
--“Cemil, liseyi bitirince ne yapmayı planlıyorsun” diye sormuştum
--O da bana; “Ağabey, bir yolunu bulursam **** Partinin Gençlik Kolları Başkanı olmak, hedefim.” Dedi ve ben bunu duyunca titredim, ezildim, yok oldum. Ufkumuz, vizyonumuz ve işte hayallerimiz! Bu dedim, içten içe…
Evet, dostlar, ne yazık ki son yüzyılda, hem maneviyat hem de diğer ilimler konusunda kendimizi yitirdik. İnançlı olanlarımız ellerinde takke tespih, ilahi emrin ve inancımızın bahsettiği OKU’nun ne anlama geldiğini anlamadılar.
Batı diye adlandırdığımız, dünyanın bize göre batısı, manevi anlamda kendini kaybetmiş olsa da, bilim konusunda harikulade bir yol kat etmiş durumda. Biz ise, her ikisini kaybettik… Oysa Müslüman iyi olan her anlamda, faydalı olan her alanda en iyisi olmak ile yükümlüdür.
Ayrıca, Ülkemizin doğusu ve batısı arasında ki eğitim düzeyi ve olanakları hazımsanamayacak derecede yüksek.
Akıllara durgunluk veren şu soru, kemirmiyorsa vicdanlarınızı, Çermik’in daha doğusunu düşünün. Belki o zaman empati yapma şansı bulursunuz;
“Onlar ülkenin batısına(Avrupa’ya) daha yakınlar diye mi daha ilerideler, yoksa doğu mahrumiyet coğrafyası mı?”
Bu soru zihninize kazındı ise eğer, kısa bir açıklama yapabiliriz.
İleri derken değerli okuyucular, olanaklardan, hem öğretim anlamında hem de kültür, sanat, spor vs konuları içeren bir ilericilikten bahsediyorum. Tabi ekleyeceğimiz, öğretmen, öğreten kalitesi, okulların disiplin ve yenilikler üretip, türetebilen seviyesi, adlı birçok şey eklenebilir.
Maddi olanaklar dışında, daha bir ehemmiyet arz eden manevi değerlerimizi unutmayalım. Ki zaten onlar bizi biz yapan organlarımız gibi ciddi önem arz ederler.
Bir hocam “insan iki kanatlı olmalıdır” derdi. Bu sözü ile maddeden ve maneviyattan bahsederdi.
Toplum olarak maddi mahrumiyetimiz göz ardı edilmeyecek kadar vahim olması ile beraber, ahlaki seviyemiz ve adalette ki ahvalimiz gözümüze batacak kadar seviyesiz bir hale bürünmüş durumda.
Maddi olanı devletimiz den ve coğrafyada ki yöneticilerinden talep ederken, manevi eksikliğimizi büyüklerimizden rica etmek zorundayız.
Unutmayın! Önemli olan diploma sahibi çocuklarınızın olması değil, diploma ile birlikte ahlak ve adalet adlı kavramlar ile şekillenmiş çocuklara ihtiyacınız var.
Sürekli şikâyet ediyor olduğunuz bu düzeni, ancak bu tanıma uygun nesiller düzeltebilir
Zaten o nesil, iyi olan her şeyi başarmak için azami gayret gösterecektir.
Ufuk, vizyon ve misyon adlı kavramlar, adalet ve ahlak ile şekillenen bir bireyde, sağlamca şekil alması; onun eğitim, öğretim, spor, sanat ve kültüre olan ilgisi nezdinde ufalır ya da büyür.
Hayaller ve özgüven de buna bağlı olarak aşağı veya yukarıya doğru bir ivme kazanır…