Edebiyat dünyamızın yalnız adamlarından biriydi. Uzun süre devam ettirdi bu yalnızlığı. Son yıllarda yeniden kendisini kitaplar, dostlar ve okurlarla buluşturdu. Klas Duruş’un nasıl olması gerektiğini ortaya koyduğu kendine has ‘tavır’la gösterdi. Okumanın, yazmanın meşakkatli fakat güzel bir ‘yürüyüş’ olduğuna inandığını, yaşayarak gösterdi. İnsanın içinde bulunduğu karanlıktan ancak okuyarak çıkabileceğini söylerken kullandığı cümle, aşkla, coşkuyla bağlılığın en güzel örneğiydi:
“OKUMADIĞIN GÜN KARANLIKTASIN...”
Nuri Pakdil’in edebi etkinliği kendine özgü dil ve söylemle eşsiz bir yere, eşsiz bir konuma sahiptir. Onun bütün eserleri bir medeniyet idrakine yaslanan anlayışın yansıması olarak çıkar önümüze. Vahiy uygarlığına yaslanan duyarlılığı ile öne çıkan bir edebiyat adamı, bir eylem adamıdır. Emek önceliklidir, önemlidir. Alın teri önemlidir. İnsanın emeğinin sömürülmesine karşı çıkar. İnsanın hakkını savunmanın bir vazife olduğuna inanır. Alın teri, emek ve hak kelimeleri her zaman onu heyecanlandıran coşturan kelimelerdir.
Yazı yazmak insanın üzerindeki bir yük, bir ödevdir. Eylemle aynı kategoride değerlendirir yazmayı… Edebiyat dergisinin daha ilk sayısında ‘yazı’nın bir bağlanma olduğunu ilan etmiştir. Medeniyetimize, İslam’ın yeniden dirilişi düşüncesine bağlılıktır bu. İnançla, hakikatle, doğrulukla, güzellikle, düşünce ile, sanat, edebiyat ve kültürle buluşmanın en iyi yolu olarak görmüştür yazıyı. Yazmak eylemi onun için çok özel anlamlar taşır. Edebiyat dergisinin sorumluluğu insan üzerinde ortaktır. Bu dergide yazan kişi ile dergiyi okuyan kişi arasında sorumluluk bakımından fark yoktur, bilakis yazar ve okuyucu kol kola sürdürmektedir bu yürüyüşü… Nuri Pakdil’e göre yazı, hayat ve eylem bütüncüldür. “Eylem yapıyorum, o halde varım” diyen Pakdil, “Oldum olası bir söz ilgilendirmiştir beni:Eylem, sözü. Varoluşumuzu bu sözden başka hiçbir sözle açıklayamayız.” der. Edebiyat dergisine katılmaya çağırdığı kişileri önce bir eyleme katılmaya çağırır. Edebiyat dergisinde yazı yazmak, onu okumak, satın almak, dağıtmak, alıp bir dostuna, gönüldaşına vermek hepsi eylemin birer parçasıdır.
YAZI BİLİNÇLİ BİR SEÇİMLE ANLAMLIDIR
Yazmak sadece sürekli bir eylem değildir, aynı zamanda sürekli seçim yapma dikkati ve bilincidir. Bu seçim bilinci inançla bütünleşir. Yazı bilinçli bir seçimle anlamlıdır. Hakikatin bağrında şekillenen yazı ödevini yerine getirmenin hazzı ile eylemci bir ruhu taşıdığının bilincindedir. Ancak bir eylemle bütünleştiği takdirde yazı bir anlam ifade eder, bir değer ortaya koyar.
Yazı ile bir eylem ortaya koyan yazar, “çağının en etkili, en sorumlu, en yiğit, kendisinden en çok korkulan eylemcisi”dir. Yazar, yazma eylemi ile hayata dokunur, topluma çevreye gerekirse müdahale eder. “Yazmak, yeryüzüne, sorumlu, entelektüel bir bakış”tır. İnsanın tarih boyunca süregelen mücadelesinin, bu mücadeleye tereddütsüz katılmanın ve bunu anlatmanın bir yansımadır, sonucudur, yazmak.
Nuri Pakdil, yazma işini böylesine anlamlı bir sorumluluk olarak gören bir yazardı. Edebiyat dergisinde böyle bir sorumluluğun idraki ve eyleme dönüşmesi ile ortak bir çizgi çıktı ortaya. Dergide yazan bütün yazarlar bu sorumluluk bilincini taşıdılar her zaman. Edebiyat dergisi Nuri Pakdil’e göre bir direnişin, özgürlüğün sesi olmaya çalışmıştır. Düşünce, sanat, edebiyat ve entelektüel birikimi ile bir öncü insan olan Nuri Pakdil için Edebiyat dergisi, bir eylem alanıydı.
Nuri Pakdil entelektüel bir kimliği olan bir yazardı. Entelektüel bir kimliğe sahip olmasına rağmen muhalif ve devrimci kişiliği vardı. Bu duruşu ile hem muhalif oluşun hem de teklif sunuşun örneğini ortaya koyabilmiştir. Bu açıdan bakıldığında sadece bir yazar, sanatçı olarak dergi ve kitaplarıyla yetinmemiş, inancı doğrultusunda, kültüre, sanata, düşünceye, toplumsal çevreye, kısaca hayatın bütününe karşı tavır ortaya koymuş, direnç göstermiş, bir etki oluşturabilmiştir. Bu bilinçli direnç, muhalif duruş, inancıyla, Müslümanca yaşayış ve duruşuyla ortaya konmuştur.
ONUN ŞİİRİ BİR EYLEMDİR
Edebiyatın değişik türlerinde verdiği eserlerle sadece bir şair, denemeci, tiyatrocu, eleştirmen gibi değerlendiremeyiz onu. Bu çeşitlilikte ortaya koyduğu ürünlerle hem sorumluluk taşıyan bir yazar olarak örnek bir tavır ortaya koymuş, hem bir ‘eylem’ adamı olarak yol gösterici olmuştur. Rasim Özdenören onun bu özelliği için şöyle diyor: “O, şiirini, eylem olarak üstlendiği misyonun dile getirimi olarak kullanmıştır. Onun şiir olarak kaleme aldığı metinler Filistin’i, intifadayı ve benzeri izlekleri işlemiştir. Bu şiirin arka yapısında yer tutan bu izlek gözden kaçırıldığında, anlam çerçevesini oluşturmak için boşuna uğraşılmış olur. Aynı durum oyunları için de geçerli. Onun düşünsel arka yapısı ihmal edilirse, bu oyunları da bir yere koymak güçleşir. Bu aynı durum onun özellikle son yıllarda kaleme aldığı ve arkası arkasına yayınlanan kitaplarındaki yazıları için de söz konusu…”
Üstad Nuri Pakdil, Edebiyat dergisi ile oluşturduğu mektepte bir ‘ağabeylik’ örneği sergilemiş ve o mektepte yetişen bütün arkadaşlara dostluğu, kardeşliği, okur-yazarlığı yorulmayan bir enerji ile anlatmaya gayret etmiştir.
Kudüs ve Mescid-i Aksa sevgisinin nasıl bir aşka evrildiğini onda gördük.
Okuma bilincinin, yazma ödevinin nasıl bir heyecana, nasıl bir aşka evrildiğini gördük.
Yerli düşüncenin yeşertildiği beyaz sayfalarda yabancılaşmaya karşı duruşun nasıl bir ‘klas duruş’a evrildiğini gördük…
Allah’tan rahmet niyazı ile yazımızı onun güzel bir cümlesiyle bitirelim: “Örgütlerin, kurumların değil, İslam uygarlığının savunucularıyız. Edebiyatın, sanatın işlevi, bu uygarlığı anlamaya, bu uygarlığı yorumlamaya yönelmelidir.”
Şakir Kurtulmuş