Kâhta’mızın malum kaderi…
Olası ve olmaması, olası olan tüm dertleri!
“Artık yeter!” Dedirten rutin işleyişleri…
Bilhassa son olaylar, yerelin ve ulusalın gündemine düşüp, ses getiren durumlar.
Haklılıklar, haksızlıklar. Yolsuzluklar ve hak arayışları…
Daha nicesi.
Ancak, lüzumu tezahür etti diye çizildi, yazıldı, gösterildi, gösterilmeye de devam edilecek olan onca nida, yükselmekten bıkmayacak.
Falanca partinin filancası ile olan husumeti, rant ve nam kavgası, bizi ne yakından ne de uzaktan alakadar etmeyecek kadar yersiz, gereksiz ve zamansızdır.
Elbette ki, zulüm varsa dur denilmeli.
İlçeye faydalı olunmak için bir çabaya engel var ise, engel her ne olursa olsun kaldırılmalı.
Bir borç varsa ödenmeli, ödettirilmeli.
Ancak bu halk, hizmetten artık mahrum edilmemeli ve dahası bu kavganın içerisine sürüklenmemeli…
Bu kavga sizin kavganız, benim veya bizlerin değil.
Ekonomik buhranın, sosyolojik ve psikolojik toplumsal durumun bu kadar düşük bir seviyede ilerliyorken; siyaset veya kavgası bizlerin son derdi, kimimizce de dert listesinde yer almıyor.
Ahlaki yozlaşmanın, kapitalist yobazlaşmanın artığı ilçemizde, değerlere karşı olan basite indirgeme algısının günbegün artığı sosyal durumun, kültürel yoksunlukla kesişmesi adlı dertlerimiz varken, bize ne siyasetten, siyasetin kavgasından!
Gelişime dair her alanda biçilmiş kaftan olan ilçemiz, hala anlamsız bir halde ise bize ne sizlerin kavgasından. Kimin hizmete çomak sokmasından…
Bunlar sizlerin problemi olduğu gibi, çözmekte yine sizlerin işi.
Daha on sekizini tamamlamamış olan gençlerimizin, ahlaki, dini ve ilmi eğitimine ilgi duymayıp kendisini siyasetin bağrında bulması sizce kimlerin ürünü?
Ve dahası bu genç fidanlar, geleceğimizin mirasçıları, şimdiden geleceği görmemizi sağlıyorlar.
Oysaki özenilen Avrupa’da, siyasete ilgi bizlerin onda biri kadar…
O yüzden bizlerin halk olarak, siyaset ile ilintimiz dört- beş yılda bir günden fazla olmamalı kanaatindeyim.
Daha çok İnanç ve beşeri ilimler ile ilgilenen bir neslin doğması ümidiyle…
Vesselam.