Yaklaşık 1000 yılı aşkın süre önce bugünkü Özbekistan’ın Buhara' şehrinden dünyaya tıp ilminin inceliklerini aktaran tıbbın dehası İbni Sina beslenme ile ilgili el-Kânun fi’t-Tıbb isimli eserinde beslenmeyi:
“Besin maddelerinin mizaç olarak, vücut yapısına benzer hale gelmesi ve böylece dokulardaki günlük yıpranma ve yırtılmaların, tamire uygun hale gelecek şekilde değişmesi’’ olarak tanımlamıştır.
Beslenme kısaca; bedenin ihtiyacı olan gıdaların yeterli ve dengeli bir şekilde vücuda alınması şeklinde tanımlanmaktadır.
Beslenmede amaç sadece karın doygunluğuna ulaşma, açlık duygusunun yatışması ve dilin lezzet almasından ibaret olmamalıdır.
Amaç vücudun ihtiyaç duyduğu karbonhidrat, yağ, protein, mineral maddeler, vitaminler ve su gibi temel besin ögelerinin yeterli miktarda ve ihtiyaç duyulan zamanda alınması olmalıdır.
Günümüzde çok çeşitli gıdalarla beslenme olmasına rağmen, aslında tüm gıdalar içerisinde temel besin maddesi olarak da bilinen karbonhidratlar, yağlar, proteinler, mineraller, vitaminler ve su değişik miktarlarda bulunur.
Bu besin öğelerinin görevleri, vücudumuzda hangi fonksiyonları yerine getirdikleri ve günlük olarak ne kadar alınması gerektiğinin bilinmesi sağlıklı beslenme programları için son derece önemlidir. Bunlardan kısaca söz edecek olursak;
Karbonhidratlar, vücudumuza hızlı enerji sağlayan ve genel olarak şeker ve nişasta türü yiyecek maddeleridir. Karbonhidratlar, başta unlu mamuller, tatlılar, baklagiller, patates, şekerler, meyveler, sebzeler olmak üzere birçok gıda da az ya da çok bulunur. İnsanlar, günlük enerji ihtiyacının %55-60′ı karbonhidratlardan sağlarlar.
Vücudumuz zihinsel ve fiziksel çalışmaları için gerekli enerjiyi karbonhidratlardan sağladığından, eksikliğinde zihin konsantrasyonunda ciddi azalmalar ortaya çıkar.
Proteinler; hücrelerdeki bütün biyolojik faaliyetlerde ve enzimlerin yapısında görev alırlar.
Proteinler; ağırlıklı olarak; et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, yumurta, baklagiller, kuruyemişler,ekmek, tahıllar, bazı meyveve sebzelerde bulunur. Proteinlerin sindirimi karbonhidratlara göre daha zordur. Sağlıklı bir beslenme programında günlük enerji ihtiyacımızın %10-15′i proteinden karşılanmaktadır.
Proteinlerin eksikliğinde; yorgunluk, solgunluk, kan basıncının düşmesi, hastalıklara karşı direncin azalması, diş eti hastalıkları, göz bozuklukları, büyümede yavaşlama veya durma, bazı sinirsel bozukluklar ile özellikle gelişim çağındaki çocuklarda ciddi gelişim bozuklukları görülebilir.
İyi bir enerji kaynağı olan yağlar, vücuda karbonhidrat ve proteinlerin verdiği enerjinin iki katı enerji sağlarlar.
Yağlar başta yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E ve K) vücuda alınabilmesi için gerekli olup, soğuğa karşı vücut ısısının korunması ve ayarlanmasını sağlarlar. Midede kalma süresi daha uzun olduğundan, diğer besin öğelerine göre daha uzun süre tokluk hissi verirler.
İnsanlar, günlük enerji ihtiyacının yaklaşık %25-35’ini yağlardan karşılayabilir. Ancak bu ihtiyacın tekli doymamış (zeytinyağı, fındık yağı vb)yağlardan karşılanması özellikle endüstrüyel doymuş yağların –margarin gibi yağların tüketilmemeis yerinde olur.
Vitaminler tüm hücre ve dokuların oluşması, sinir ve sindirim sistemlerinin normal çalışması, vücut direncinin artırılması,büyüme ve sağlıklı nesillerin oluşmasında önemli fonksiyonları vardır. Vitaminler, yağda (A,D,E,K) ve suda (B,C) erime özelliğine göre 2 gruba ayrılır. A,D,E,K vitaminleri yağlarla birlikte emilir, taşınır ve atılır. Fazlası idrarla atılmaz ve pişirmeye dayanıklıdır.
Hayatın devamı için çok önemli yere sahip olan ve vücudumuzun yaklaşık % 65 ini oluşturan su; ısı dengesi, hücre içi yaşam fonksiyonlarının devamı, besinlerin sindirimi, emilimi ve yakılması, toksik/atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılması, elektrolit dengesinin korunması, ağız, göz ve burun kanallarının nemlendirilmesi, cildin gerginleştirilmesi ve parlaklık kazandırılması gibi önemli görevlere sahiptir. Günlük olarak ortalama 1.5-2.5 litre arasında su ihtiyacı olmakla beraber su aldığımız besinlerle de bir miktar karşılanmış olur.
Besin maddeleri vücudumuzun ihtiyaç duyacak çeşitte, miktarda ve nitelikte alınmazsa veya ihtiyaçtan fazla şekilde alınırsa vücut yapısında bazı bozuklular ve hastalıklar ortaya çıkabilir.
Yetersiz ve dengesiz beslenen kişiler genel olarak; iştahsız, yorgun, hareketleri ağır ve isteksiz olurlar. Beslenme bozukluğu olan hastalar sağlıksız bir genel görünüm, genellikleya çok zayıf ya da aşırı şişman vücut yapısına görülebilir. Aynı zamanda ciltleri pürüzlü, gevşek yapılı ve kırışık bazen parlak ve ödemli bazen de kuru ve pullu yapıda olabilir. Yetersiz ve dengesiz beslenme olması durumunda anemi(kansızlık), büyüme ve gelişme geriliği, vücut hücrelerinin yenilenme sisteminde aksaklıklar, zihinsel, ruhsal ve bilişsel gelişme bozuklukları, bağışıklık siteminde bozulmalar meydana gelebilir.
Aşırı kalori alımı ve dengesiz beslenmenin sonucu olarak gelişen obezite de vücut kitle indeksinin artması ile diyabet(şeker hastalığı), hipertansiyon, hiperlipidemi ve kanser de dahil olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarmaktadır.
Dengeli beslenme sağlıklı yaşamın devamı için dün olduğu gibi bugün de önem arz etmektedir.
Sağlıklı beslenip sağlıcakla kalmanız dileğiyle…