Taşımakta olduğumuz ideolojik fikirlerin getirdiği tarafgirlik kimliğimizi bir tarafa koyarsak, sadece Sedef Kabas değil kimsenin kimseye hakaret etme hakkı yoktur. Her kesimde kendini bilmez, fikirlerini beyan etme noktasında aciz kalmış insanlar küfür dilini kullanmaktadır. Tarafı oldukları odakların bir kısmı desteklerini ifade ederken, bir kısmı da kabul etmemekle birlikte sessiz kalmayı tercih ediyor. Karşı taraftan da buna benzer birileri çıkıp edepli insanın, bırakın dile getirmeyi zihninden bile geçirmekten hayâ ettiği galiz küfür ve hakaretlerini sıralaması sonucu insanlar insanlıktan çıkmaya başlıyorlar...
Peki, ne yapmalı? Buna teşebbüs ve cesaret etme gafletine düşen kim olursa olsun uyarmak gerek. Özellikle TBMM 'de kendilerini mecliste temsil etme yetkisini veren vatandaşların haklarını koruma ve geliştirme adına çaba göstermeleri gerekiyor.
Ülkemizde zeki insan sorunu bulunmuyor. Sadece ahlaklı insan sorunu yaşıyoruz. Toplumun gözleri önünde mesleklerini icra eden sporcu, sanatçı, öğretmen, camide görevli din adamları vb. insanların ahlaklı duyarlı olması, yeni yetişen nesillerin de iyi ve örnek birer birey olarak yetişmesinde önemli bir adım olacağını düşünüyorum. Ne yazık ki toplumda şu yanılgı kemikleşmiş. Kendisinin mensubu olduğu meslek grubu, siyasi parti, takım, taraftar grubu, inandığı dinin, bağlı olduğu cemaatin, tarikatın ve milliyetin içinden bir yanlış yaptığı vakit sahiplenme duygusu. Bizleri tüketen asıl mesele bu. Oysa yanlış yapan kendi kardeşimiz de olsa uyarmalı ve düzelmesi için yardım etmeliyiz, destek verdiğimiz de ise yapılan küçük bir yanlış büyüyor, büyüyor ve çığ gibi üstümüze düşüyor. Çığın altında kaldığımızda ise, ne kendimize ne de etrafımızdakilere bir faydamız olmuyor. Sağlıkla ve iyi düşüncelerle kalınız...