Washington-Brüksel hattı neden Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin düşmesini ve ülkemiz Cumhurbaşkanının seçimleri kaybetmesini ister? Neden sahte ve safsata bilgilerle algı oluşturmaya çalışır? Sosyal medyada Millet ittifakının %60 ile iktidara geleceğini işliyorlar? HDP, Demirtaş Osman Kavala ve Apo’nun serbest bırakılacağını, kayyumların görevlerine son verileceğini, yüz yıllık cumhuriyetin değiştirileceğini, din dersleri ve Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılacağını söylüyor.
Bunlarla bitmiyor, HDP’nin yerine seçime girecek olan Yeşil Sol Partisi seçim beyannamesini açıkladığı programında PKK (sözde) şehitlerine bir dakikalık saygı duruşunda bulunuyor; İstanbul sözleşmesinin geri getirileceğini, Ayasofya camiinin tekrar müzeye çevrileceğini ve bazı bölgelerin de özerkliğinden bahsediyorlar fakat Altılı Masa’nın beş üyesinden en ufak bir açıklama yok. Sanki etkisiz elemandırlar. HDP açıkça Kandil’in de Kılıçdaroğlu’na onay verdiğini söylüyor, Kandil’dekiler de her fırsatta Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi gerektiğini beyan ediyorlar fakat Altılı Masa’nın milliyetçi ve muhafazakâr kesiminden çıt çıkmıyor. Mübarekler (!) tut yemiş bülbül gibi suskunlar.
Açıktan destek veren ABD’nin yanı sıra birçok Avrupa ülkesi CHP’nin genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na cumhurbaşkanlığı seçiminde destek vermektedirler. ABD, PKK ve PYD terör örgütlerine açıktan hafif silahlardan tutun da helikoptere varana kadar mühimmat vermektedir. Seçimlerin arifesinde ABD büyük elçisi muhalefet lideriyle rahat bir şekilde görüşebilmektedir. Bu hem siyasi nezaketsizliktir hem de uluslararası teamüllere aykırı bir durumdur. Türküye Cumhuriyeti devletine karşı isyan eden bir terör örgütüne helikopter eğitimi ve modern harp teknolojisini verebilmektedir. Ülke kendi içinde birtakım güvenlik sorunlarını yaşamasaydıABD Türkiye’ye karşı isyan eden bir terör örgütüne bu kadar destek veremezdi. CIA’nin Pensilvanya’da ikamet eden ortağının seçimleri sabotaj etmeye yönelik her gün yeni bir mesajı sosyal medyaya düşmektedir. Bütün bunlar, bizden olan, bizim gibi düşünen, ülke menfaatini düşünen; bunun için ülke güvenliğine dair modern teknolojilerle önlem alan cumhurbaşkanımıza ve ülkemize karşı bir kindir, bir düşmanlıktır. Buna gönlü razı olacak bir vatandaşı tahayyül edemiyorum. Böyle bir düşmanlığı ne İsrail’e ne de Yunanistan’a karşı yapılmasını isterim.
CHP ve HDP bu seçimi sosyal medya ile kazanmak için bütün imkanlarını seferber etmektedirler. Sahte hesaplarla her gün uydurdukları binlerce yalanla bir seçim propagandasını yürütmektedirler. Gerçi bu aralar CHP’nin yıllık bir milyon dolarla danışman olarak tuttuğu Jeremy Rifkin’den bir haber yok ama öyle inanıyorum ki ABD’de başında bulunduğu bankayı batırdığı gibi başta CHP ve Türkiye’yi batırma planlarıyla meşguldür. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin önünde el pençe durduğu Jeremy Rifkin’in projelerinden biri de sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanmaktır. Dikkat edilirsebu aralar yalan ve sahte bir haberin bir anda, birçok sosyal medya hesabı tarafından kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Hatay’daki Defne Hastanesinin temeliyle ilgili yalan haberin birçok uyduruk hesap tarafından aynı anda paylaşıldığını görebilmekteyiz. Yine Afad’ın çadırları önünde bağıra bağıra “Afad ve Kızılay yok, yardım yok, kimse buraya yardım getirmiyor.” diye video hazırlayanları da görmek mümkün. Zaten Kemal Kılıçdaroğlu da evvelki senelerde Elazığ’daki depremden sonra orayı ziyarete gittiğinde Kızılay ve Afad çadırının önünde “Kızılay’ın hiçbir çadırını görmedim.” diye yalan yanlış bilgi vermişti. FETÖ, PKK ve CHP’nin siyaset mantığı yalan üzerine kuruludur. Bunlara göre yalan söylemek mübah, iftira atmak caiz; her türlü hile ve desiseyle hayatı sürdürmek caizdir. İnsan psikolojisi ve sağlığı için RTÜK’ün çocuklar ve genel seyirci için kullandığı +7, +10, +18 ifadeler gibi bir işareti de bunlar için icat etmesi gerekir.
Ülke menfaatini isteyen her kim olursa onu istemeyeceklerdir. Rahmetli Erbakan’ın başbakanlığı dönemini hatırlayın içerideki ve dışarıdaki,ne kadar din ve devlet düşmanlarıvarsa hep bir araya gelmiş hükümeti devirmeye çalışmışlardı. O zaman Erbakan hükümetinde kimsenin yaşamına ve dünyasına, hele laiklik elden gidiyor diyen sahtekarların hayatına hiç karışılmamıştı. Ama ülke menfaati adına bütün artılarına rağmen hükümeti devirmişlerdi. O gittikten sonra ülke ekonomisini kurtarmak için CHP’nin bugünlerde danışman tuttuğu Jeremy Rifkin gibi Kemal Derviş’i getirmişlerdi. Kemal Derviş de 25 bankayı batırdıktan ve IMF’nin önünde Türkiye’ye diz çöktürdükten sonra çekip gitmişti. Bugün Altılı Masa’nın kurmak istediği koalisyon gibi bir koalisyon hükümetiülkeyi idare ediyordu. Marmara depremi olduğunda hükümet tam bir hafta sonra deprem bölgesinden haber alabilmişti. Hükümet, bırakın konut yapmayı memurların maşını dahi veremiyordu, dışarıdan gelen yardım paralarını memur maşlarını ödemek için kullanmışlardı. Bir anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla ülke ekonomisi alt üst olmuştu. O dönem koalisyon hükümetlerinin yolsuzluk, beceriksizlik ve kendi aralarındaki çatışmaları anlatılmakla bitmez.
2002’den önce biri, bugün ülkenin sahip olduğu projeleri anlatsaydı ve ülke 20 yıl sonra bu teknolojiye sahip olacak deseydi “Bu adam kafayı yemiş, hayal görüyor.” derlerdi. Yerelde birtakım sıkıntılar yok değil fakat bugünkü hükümet ekonomik krizlerin üstesinden geldi. Sel felaketlerinden, deprem ve yangından sonra vatandaşı hiç mağdur etmedi. Bugün de asrın felaketi olan bu depremden etkilenen vatandaşını mağdur etmeyeceğine inanıyoruz. Deprem bölgesindeki vatandaşların ortak kanaati de budur. Halkın değerlerini ayaklar altına alan, onların inancıyla alay eden ve küfreden değil, halkla beraber ağlayan, halkla beraber sevinen, halkın elinden tutan ve halk için çırpınan, didinen, onların değerlerine saygı duyan kadrolar gerek.
Bu seçimde inadına değil geleceğimizi düşünerek tercihte bulunalım.
Selam ve dua ile