“Çocuğuma Sert Bile Bakmadım”  Ebeveyn Yanlışı

“Çocuğuma Sert Bile Bakmadım”  Ebeveyn Yanlışı

Anne-babalar çocuklar için sıradan büyükler değildir. Anne-babalar, evlatlarının aynı zamanda terbiye edicileridir. Bu rol ebeveynliğin en önemli rollerindendir.

Yeni gelen neslin ruh alemi ve yaşam biçiminde de görüldüğü gibi, günlük ve gerçek olaylar karşısında ki acizlikleri ile birlikte pes edip, mağlup olmaları yetiştirme biçimleri ile doğru orantılı olarak ilerliyor.

Ki “Z Kuşağı” dediğimiz kuşağı karnı tok, kıyafeti şık, hayattaki problemlerden habersiz büyümüş çocuk olarak karşımıza çıkıyor.
Bu da Hertaraf.com haber sitesinde Feyzullah Akdağ’ın köşe yazısında da belirttiği gibi “Çocuğun bir dediğini iki etmemek, doyumsuz ve maymun iştahlı olmasına; psikolojisi bozulmasın diye ters bile bakmamak, çocuğun üzerindeki terbiye edicilik rolünün yok olmasına; yanında asla tartışmamak ise hayatı tozpembe sanmasına neden oluyor.” Sonucu ile karşılaşıyor olmamız gayet olağan.

İşte o yazının tamamı;
“Çocuğuma “sert baktım”, Psikolojisi bozulur mu acaba?

Günümüzde özellikle medya aracılığıyla ebeveynliği tamamen bakıcı rolüne indirgeyen bir yaklaşım telkin ediliyor bize. En lezzetli yemekleri yediren, en şık giysileri giydiren, en güzel yerleri gezdiren ve tüm sorunlardan soyutlayarak evladını büyüten ebeveyn, ideal ebeveynmiş gibi bir algı oluşturuldu. Özellikle bir takım aile dizilerinde gördüğümüz en ufak tartışmayı dahi çocukların yanında yapmamaya özen gösteren ebeveynin, bilinçli ebeveyn olduğu propagandası yapılıyor.

Artık ideal çocuk tanımı karnı tok, kıyafeti şık, hayattaki problemlerden habersiz büyümüş çocuk olarak karşımıza çıkıyor. “Z Kuşağı” olarak bilinen genç kuşağımız işte bu anlayışın hâkim olduğu dönemde büyütülen çocuklarımız. Evlatlarına en iyi anne-babalığı yapmak adına yetişkinler bu telkinlerle evlatlarına yaklaştılar. Evlatlarını lezzetli besinlerle beslerken psikolojilerinin bozulmaması adına hayattan söz etmediler. Örneğin eve getirdiği yiyeceğin parası uğruna babanın çektiği sıkıntılardan bihaber büyüdü çocuk. Ebeveynler evlatlarının “iyiliği” için onları hayatı öğretmedi. Tıpkı bir bakıcı gibi karınlarını doyurdu, giydirdi ve psikolojik sağlığı için en ufak tartışmadan dahi evlatlarını uzak tuttular. Hayatın gerçeklerini, zorluklarını bilmeden büyüyen çocuk ise hayatın tozpembe olduğunu ve hayattaki asıl amacın yemek, giyinmek ve morali bozacak şeylerden uzak durmak olduğunu sanarak tüm vaktini sosyal medyada ya da “havalı” bir kafede geçirir oldu.

Günümüzde çocuklarından dert yanan ebeveynleri dinlediğimde şikâyetlerin başında hayattan kopuk oldukları her şeyi alaya aldıkları geliyor. Bahsini ettiğim ebeveynlerimiz genellikle ekonomik olarak orta ve üst gelir sınıflarına dâhiller. Dar gelirli ailelerde bu tarz yakınmalar çok daha az oluyor. “Hocam küçüklüğünden beri bir dediğini iki etmedik. Psikolojisi bozulmasın diye sert bile bakmadık. Onun yanında eşimle yüksek sesle tartışmadık bile.” Diyen ebeveynlerimizin sayısı hiç az değil. Aslında şimdiki sorunlarının kaynağı bana söyledikleri üç cümleden ibaret:

Çocuğun bir dediğini iki etmemek, doyumsuz ve maymun iştahlı olmasına; psikolojisi bozulmasın diye ters bile bakmamak, çocuğun üzerindeki terbiye edicilik rolünün yok olmasına; yanında asla tartışmamak ise hayatı tozpembe sanmasına neden oluyor.

Ebeveynlerimizin önemli bir kısmı çocuklarını artık bakıcı rolüyle büyütüyor ne yazık ki. Ancak anne-baba olmak aynı zamanda terbiye edici olmaktır. Terbiye etmek ise çocuğun hayata hazırlanması adına belli bir bilinci gerektirir. Bu bilincin içinde çocuğu bazen isteklerinden mahrum etmek, bazen kızmak, bazen anne baba arasındaki tartışmaya şahit olmak da vardır. Büyük travmatik olaylara şahit olmasından bahsetmiyorum elbette. Ancak çocuk, tartışmanın da mahrum kalmanın da hayata dair olduğunun farkında olmalıdır.

Terbiye etmenin en önemli ayaklarından birisi de bazen mahrum kalmaktır. Çünkü evladınız büyüdüğünde hayat her zaman her istediğini hemen ona sunmayacaktır. Çocuk, gelecekte böyle durumlarla karşılaştığında nasıl davranması gerektiğini anne-babasından öğrenmelidir. Çocuk belli bir yaşa geldikten sonra ailevi sorunları ona da açmak ve ondan da fikir almak önemlidir. Bu şekilde çocuk hem önemsendiğini hem de sorumluluk altına girdiğini anlayacak ve “büyüyecektir”.

Bazı ebeveynler, kendi küçüklüklerini unutmuş gibi davranıyorlar. Evladına ters bir bakışının bile onun psikolojisini bozacağı evhamıyla sürekli gülücükler saçma derdine düşüyorlar. Oysa biz yetişkinler çocukken her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir ortamda mı büyüdük? Elbette bazen kavga ettik, bazen anne terliğinin tadına baktık, bazen babamız bize kızdı ve daha nice yaşantı. Bunları yaşayan bir nesil olarak günümüz gençlerinden çok daha sağlıklı bir psikolojiye sahibiz. Onlara göre psikolojik sağlamlığımız ve dayanıklılığımız daha fazla. Başımıza gelen olumsuzluklarda daha aktif rol alarak hemen pes etmiyoruz. Hayata daha gerçekçi bakabiliyoruz. Zira olumsuz yaşantılar da hayata dairdir. Bunu bilerek büyüdük. Ve zihnimiz buna göre kendini hazırladı. Hayatın zorluklarına karşı daha donanımlı büyüdük.

Bitirmeden bir noktayı vurgulama gereği hissediyorum. Burada evlatlarımızı dövelim ya da onları durmadan şiddete maruz bırakalım demiyorum. Anne-baba elbette evladına şiddet göstermemeli ve onu şiddetin her türlüsünden korumalıdır. Benim vurguladığım nokta, evladını koruma güdüsüyle onu hayattan soyutlama yanlışına düşülmesidir. Mesela evladı okulda arkadaşıyla kavga ettiğinde ebeveyn, paniklememeli bunun da hayata dair bir durum olduğunu evladına hissettirmelidir. Bununla beraber elbette kavganın yanlış bir şey olduğunu ve problemlerini çözmek adına sağlıklı yolları evladına anlatmalıdır.

Anne-babalar çocuklar için sıradan büyükler değildir. Anne-babalar, evlatlarının aynı zamanda terbiye edicileridir. Bu rol ebeveynliğin en önemli rollerindendir. Anne-babalık aç karnın doyurulması, kıyafetin giydirilmesi gibi bakıcılık rolüne indirgenemeyecek çok daha geniş bir kavramdır. Anne-babanın çocuğun üzerinde belli bir otoriteye sahip olması da terbiye için önemlidir. Bundan dolayı çocuklarımıza arkadaş değil; anne-baba olmalıyız.

İzmir Depremi’nde vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet; yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.”

Ferhat AKDAĞ

Kaynak: Hertaraf.com

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.